Küresel iklim değişikliği, kuraklık ve ekonomideki çalkantılı tablo nedeniyle çiftçiler zor günlerden geçiyor. Çiftçinin yaşadığı süreci Ege Telgraf’a değerlendiren Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük, tarım için kalıcı politikalar üretilmesi gerektiğinin altını çizdi. Sektörün güçlenmesi için birlik ve beraberliğin öneminden de söz eden Eskiyörük, kooperatifleşme mesajı verdi. Türk tarım politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunarak açıklamalarına başlayan Eskiyörük, “Ne yazık ki tarım politikalarına bugüne kadar gerekli önem gösterilmedi. Bu da bindiğimiz dalı kesmek anlamına geliyor. Şu anda Türkiye’de ekonomi dar boğazdan geçiyor. Krizin asıl maliyetini çiftçi ödüyor. Aslında sadece bizlerin değil; 84 milyonun canı yanıyor. Çiftçi üretemezse insanlar karnını neyle doyuracak? O yüzden üreticiyi kurtarmamız gerekiyor. Üretici kurtarılmadan tüketici kurtulamaz. Üretici ne kadar bol üretirse tüketicinin sorunları o kadar azalır. O yüzden üreticiyi destekleyecek politikalar hazırlanmalı. Türkiye’deki çiftçi nüfusunun diğer ülkelere oranla daha fazla olmasına rağmen etkin bir örgütü yok. Çiftçinin bir sahibi yok. Çiftçi mecliste yok, örgütlü bir çatıda yok... Şu anda herkes karamsarlık ve korku içinde. Kırsalda yaşayan vatandaşların büyük bir çoğunluğunun başka bir mesleği de olmadığı için insanlar zor durumda. Yaşanan krizlerin faturasını da işte tam da bu yüzden hep üretici ödüyor” dedi. SUYU HOYRATÇA KULLANDIK’ Üreticinin ekonomik krizlerle boğuşmasının yanı sıra kuraklık gibi olumsuzluklarla da mücadele etmek zorunda kaldığını belirten Eskiyörük, “Su sorunu bizim için hayati bir tehlike oluşturuyor. Şu anda Tire Ovası’ndaki yeraltı suları kesildi. Herkes su aramak için tarlasını delik deşik ediyor ama nafile...Hoyratça kullandık ve artık su bitti. Yıllar önce akıp giden sularımızı sadece seyrettik. Bu sular için göletler yapılıp, yeraltına aktarma sistemleri kurulabilirdi. Belki o zaman bu kaynaklar kurumazdı ama kurudu... Şu anda gölet yapmak istesek yeterince de yağmur yağmıyor. Lakin bir an önce çözüm bulunmalı. Önce suyu kurtarmamız gerekiyor. Suyu kurtarmadan çiftçiyi kurtaramayacağız. Süt 5 lira da olsa, bu su sorununu çözmezsek yine de çiftçi elimizden kayıp gidecek. Su olmazsa ot olmaz, ot olmazsa ineklerin karnı neyle doyacak? Evet, ben bir bilim insanı değilim ama bu sorunları yaşayan bir çiftçiyim. Öncelikle bütün sanayi kollarına kentlerin atık sularını tarımsal suya dönüştürme zorunluluğu getirilmeli. Vahşi sulamadan vazgeçip damlamaya geçmeliyiz. Bunun dışında, bir damla dahi yağmur suyunu denize göndermemeliyiz. Bütün vadilerin bitimine yağmur sularını yeraltında biriktirebilecek sistemler kurulabiliyor. Gerekirse deniz suyunu arıtıp tarım suyuna dönüştürmeli ve Küçük Menderes’e doğru suyu basmalıyız. Yani ne yapıp edip bu su sorununu çözmeliyiz. Böyle giderse çok yakında içecek su bile bulamayacağız” ifadelerini kullandı. ‘AMERİKA DEĞİL ANADOLU!’ “Umutsuz değilim; akılcı ve kalıcı bir politika ile sorunlarımızı çok kısa bir sürede çözebileceğimize inanıyorum” diyerek konuşmasını sürdüren Eskiyörük, şu açıklamalarda bulundu: “Türkiye’yi ithalat değil; ihracat yapan bir ülkeye dönüştürebiliriz. Buna inanmalıyız. Çözüm sadece yerli üretim. Yani ithalat politikasıyla bu ülke ithalattan kurtulamaz. Bir gün yabancılar bize ‘Bu ürünleri veremiyoruz’ derse aç kalırız. İneklerimize şu anda yurt dışından gelen soyayı veriyoruz. Halbuki bizim bunları üretebilecek arazilerimiz var, iklimimiz uygun, her şeyimiz var. Şu anda yapmamız gereken ülkemizin yapısına uygun bir tarım politikası geliştirmek. Bırakın bakan değişikliğini; hükümet dahi değişse o politikadan vazgeçilmemeli. Ancak bunu da belirlerken dünyada hangi ülkeler, ne yapıyor diye bakmamalıyız. Türk yapısına uygun bir politika üretmeliyiz. Bizim bir gerçeğimiz var; parçalı bir yapıya sahibiz. Bölüne bölüne küçük küçük parçalar halinde devam eden tarımımızda, ‘Küçükleri yok edelim, lüks şirketler tarıma hakim olsun’ mantığı var. Ben buna çok karşıyım. Bu, ülkeye dinamit koymak kadar tehlikelidir. Türkiye’nin bünyesi buna uygun değil; burası Amerika değil, Anadolu!” ‘BAŞKASINA GEREK YOK’ “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ‘Başka bir tarım mümkün’ vizyonunu nasıl buluyorsunuz?” sorusunu da yanıtlayan Başkan Eskiyörük, “Ben başka bir tarım aranılmamalı diyorum. Mevcut tarımın sorunları var. O yüzden başka bir tarımı aramak yerine mevcudu iyileştirmeliyiz. Eldeki imkanlarımızı teknoloji ile buluşturmalıyız. Başka bir tarım demek, köylüyü yok edip şirket tarımı geliyor mu demek? Başkası bu... Tarımı mevcut çiftçilerimiz mi sürdürecek yoksa bunlar tasfiye edilip tarımla ilgisi olmayan büyük şirketler mi yapacak? Bugün Tunç Başkan ‘Başka bir tarım’ derken ne demek istemiş, anlamış değilim. Ya köylü ya da şirketler... Köylümüzün yaptığı tarımın başkası şirkettir. Yüzyıllardır Anadolu’da oluşmuş bir tarımsal uygulama var. Bunlar bizim sorunumuz değil, onların sorunları var. Bunların modernize edilip teknoloji ie buluşması, üretimin planlanması gerekiyor. Biz başka bir tarımı değil mevcutu iyileştirmeliyiz. Tarım el değiştirmemeli, başkalarının eline geçmemeli” diye konuştu. ‘TİRE SÜT MODELİ ÖRNEK!’ Köylüye bir sorun olarak bakmanın çok yanlış olduğunun da altını çizen Eskiyörük, “Köylümüz sorun değil, sorunları var sadece. Evet, ölçek büyük olmalı ama biz bunu hedeflerken küçükleri yok etmemeliyiz. Yok etmeden birleştirerek büyük ölçeğe taşımalıyız. İşte, bu Tire Süt Kooperatifi modelidir. Tire Süt Kooperatifi modeli, enfeksiyon kapmış ve bugüne kadar küçük müdahalelerle tedavi edilmeye çalışılmış Türk Tarımı’nda, hastalığı tamamen ortadan kaldıracak bir reçetedir. Tire Süt Kooperatifi modelini her ilçenin ürününe göre uygulayabilirsek ülkemiz kendi kendine yetmenin ötesinde dünyaya en çok ürün ihraç eden ülkelerden birisi olur. Her zaman söylerim: Tarımın üzerine siyaset yapılmamalı. Tarım, herkesin milli politikası olmalı. Örneğin, kooperatifler her türlü insanın ortak paydada buluşabildiği yerlerdir. Şu anda kooperatifler bugünkü sistem içerisinde kendi olanakları içinde ayakta zor durabiliyor. Bir kere devletin kooperatifleşmeye inanması ve desteklemesi gerekiyor. Devlet kooperatifleri güçlendirmeli; kooperatifler de üreticiyi güçlendirmeli. Devlet kooperatifleri denetlemeli; üreticiyi denetleme görevini bana vermeli. Kooperatifleşme ile devletin vergi kaybı ortadan kalkacak, üreticinin maliyetleri düşecek. Bu mekanizmayı kurmalıyız. Üretimi planladığınızda fiyat istikrarı sağlanacak. Asıl önemlisi de dünyanın geleceği tarım... Kooperatif çatısında olan üreticilerin çocukları kendilerini güvende hissedecek ve ‘Ben de babam gibi çiftçilik yapacağım’ demeye başlayacak. Bugün çiftçi çocuklarına kız vermiyorlarsa sebebi bu sorunlar... Adam batıyor... Tire’de bizim ortaklarımızın üniversite mezunu evlatları bile aileleri gibi çiftçilik yapmaya başladılar. Hepsi ‘Bizim arkamızda kooperatif var’ diyerek kendilerini güçlü hissediyor. İlçemizde göç durdu. Şirketleşme bizim ne kültürümüze ne de yapımıza uygun değildir. O yüzden bir an önce bu şirketleşme sevdasından vazgeçilip kooperatifleşme sevdasına kapılmalı” dedi. “İnekler kesilmekten şimdilik’ kurtuldu!” Geçtiğimiz günlerde, süt sektöründe büyük sorunların yaşandığını dile getiren Eskiyörük, çiftçinin hayvanlarını kesme noktasına geldiğini dile getirmişti. Yaşanan süreç içinde, Ulusal Süt Konseyi’nin, çiğ süt fiyatlarını güncelleyerek 3.20 liradan 4.70 liraya revize etmesini değerlendiren Eskiyörük, “En ağır krizlerimizden birini 2008 yılında yaşamıştık. Yem sütten pahalıydı. O süreçte yaklaşık 1 milyona yakın inek kesildi. Bu kriz ekonomimizde 3 milyar liraya malolmuştu. Ancak şimdi gübre yüzde 266, yem yüzde 54, enerji yüzde 50 arttı. Geçtiğimiz günlerde süt fiyatlarında artış olmazsa çiftçinin yine hayvanlarını kesmek zorunda kalacağını söylemiştim. Açıklanan rakamın ardından inekler kesilmekten kurtuldu. Bizim beklediğimiz fiyat paritesi 5 lira 20 kuruştu ancak şu anda verilen fiyat da bizi rahatlattı, çiftçiye can suyu oldu. Şu anlık yangın söndürüldü diyebiliriz. Üretici 3,20 lirayla baş edemeyip ineklerini kesmeye başlamıştı. Bundan sonraki süreçte yem fiyatları artmazsa üretici bu fiyatla şimdilik hayatını idame ettirebilir. Ancak biliyorsunuz ki yemde hammadde açısından dışa bağımlıyız. Bunun fiyatı da döviz kuruna göre belirleniyor. Bütün her şey ondaki fiyat artışına bağlı... Döviz artmazsa yem fiyatları artmaz ve üretim sürer ama döviz artarsa bu fiyatlar da kurtarmaz. Şu anlık hayvanlar canını kurtardı, çiftçi de rahat bir nefes aldı. Bunun için bakanlığımıza yangını söndürdüğü için çok teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı. YAĞMUR DAŞTAN / ÖZEL HABER