İzmir'de devam eden yağışlar sonrasında vatandaşlar da rahat bir nefes aldı. Korkulan olmadı ve yaz ayları yaklaşırken olası susuzluk tehlikesi bir nebze olsun ortadan kalktı. Kentteki barajların doluluk oranları geçtiğimiz yıla göre, yüzde 5 ile yüzde 10 oranında arttı. Buna göre, Şubat ayının başı itibarı ile Balçova Barajı'nda yüzde 70,86, Ürkmez Barajı'nda yüzde 80,76, Güzelhisar Barajı'nda yüzde 64,89, Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı'nda ise yüzde 55,54 doluluk oranına ulaşıldı. Sadece kentin ana su kaynakları arasında yer alan Tahtalı Barajı'nda geçtiğimiz yıl yüzde 63 seviyesinde seyreden su oranı geçtiğimiz aylara göre yükselse de bu sene yüzde 46'larda kaldı. Geçtiğimiz yıl kullanılan içme ve kullanma suyu istatistikleri değerlendirildiğinde, İzmir'in yıl sonuna kadar yetecek suyu olduğu anlaşılırken, gelecek dönemde meydana gelecek tabloyu belirleyecek esas etken ise yine yağışların durumu ve pandeminin seyri olacak.

‘GELECEK İÇİN TEDBİR’

Barajlardaki son durumu ve önümüzdeki yaz İzmir halkını bekleyen tabloyu Ege Telgraf'a yorumlayan Sosyal İklim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Oğuz Ergen, sıkça gündeme gelen susuzluk tehdidine dair önemli açıklamalarda bulundu. Yaptıkları araştırmalar, yayınladıkları raporlar ve düzenledikleri etkinlikler ile küresel ısınmaya dikkat çeken Sosyal İklim Derneği Başkanı Ergen, kısa vadede susuzluğun gündemde olmadığını belirtti ancak gelecek için tedbirler alınması gerektiğine ise dikkat çekti. Başkan Ergen barajlardaki doluluk oranını şu sözlerle yorumladı: "Şu anda kadar barajlardaki durum iyi değil. Kurak bir yaz geçirmemiz söz konusuydu. Ancak daha önceden İzmir'de Haziran'da yağışlar seyrek iken, son birkaç yıldır artık yaz başında da yağmur görülüyor. Hatta ani sıcaklık değişimlerine rastlıyoruz ve doluyla dahi karşılaşabiliyoruz. Yani aslında yağışlarda, iklim rejiminde bir düzensizlik söz konusu. Barajlarda ortaya çıkan yüzde 3'lük, yüzde 5'lik bu oranlar sorun yaratacak düzeyler değil. Asıl önemli olan nokta, geçen sene bu zaman aralığında ne kadar yağmur gördüğümüz. Bu gibi küçük farklar olabilir. Ama genel tabloya bakarsak yıl boyunca meydana gelen yağışlar bizi etkileyecek esas unsurdur. Alınacak tedbirlerden ilki önce atık su ve yağmur suyu toplama sistemlerinin yaygınlaştırılması çok önemli.”

‘DÜZENLEME YAPILDI’

‘Geçtiğimiz günlerde buna dair bir düzenleme de yayınlandı. Bu olumlu bir hamleydi. Bunun yanı sıra, günlük hayatta kullandığımız su da çok önemli’ uyarısıyla sözlerine devam eden Ergen, “Genel su kullanımında tedbirli gitmeliyiz. Bulaşıkları yıkarken iki kere su kullanıyoruz, evdeki suyumuz ile halı yıkıyoruz, araba yıkıyoruz. Barajlarımızın konumları da bu noktada çok önemli. Yer altı sularımızın kullanımı da önemli. Su kaynaklarımızı artırmak yeni su kaynaklar yaratmak için yeni barajlar oluşturulması da alınabilecek önlemler arasında. Ama bundan önce yağmur suyunun kullanımı da önemli. Bu sular arıtmaya mı gidecek, tarımda mı kullanılacak, temizlikte mi kullanılacak, bu iyi planlanmalı. Gelecekte deniz suyunu arıtmamız da gerekecek. Küresel ısınmayla birlikte denizler yükselecek ve tatlı su kaynaklarımız tehlikeye girdiğinden ötürü tuzlu suyu kullanmak için teknolojiler üretmek zorunda kalacağız. Ama bu da enerji sarfiyatımızı arttıracak. Bunun negatif yanı da var. Bu yüzden önceliği var olan su kaynaklarımızı korumaya vermek zorundayız. Eğer yağmur suyunu kullanabilirsek, buna gerek kalmayabilir. Pandemi nedeniyle insanlar evlerine kapandı ve kullandıkları su miktarı da arttı. Buna bağlı olarak susuzluk tehlikesini ve barajların durumunu daha fazla konuşur olduk. Artık temizliğe daha fazla özen gösterelim derken evlerimizde ve işyerlerimizde korkudan, hijyen için daha fazla su kullanıyoruz. Yağışların gelecekte daha fazla olacağı, ya da daha az olacağı tamamen bir muamma. İklim krizi dünyayı etkilerken, sadece yağışlar düşmüyor. Yağışlarda düzensizlik artacak. Önemli olan buna karşı önlem alabilmek." Erman Şentürk / Özel Haber