Memduh GÜNEY/EGE TELGRAF- Ege Denizi’nin iki yakası endişeli günler geçiriyor. Santorini Adası’nın çevresinde yaşanan sismik hareketlilik sonucu bir haftaya yakın süredir art arkası kesilmeyen depremler meydana geldi. Yaşanan süreci AFAD depremleri ‘deprem fırtınası’ olarak tanımladı. Türkiye’de 6 Şubat 2023 depreminin yıldönümü ve İzmir’de 30 Ekim 2020 depreminin etkilerinin hala devam ediyor olması akıllara “depreme ne kadar hazırız” sorusunu tekrar getirdi. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Ege Telgraf’ın sorularını yanıtladı. Hem İzmir’i hem Türkiye’nin depremselliğini değerlendiren Sözbilir, “Belirli bir tehlike seviyemiz var. Dolayısıyla bu depremler olacaktır. Bu sistem içinde ilerleyen dönemlerde yıkıcı depremlerde olabilir” dedi.

İzmir’in en sevilen sokaklarından birine ismini veren Dario Moreno kimdir? Dario Moreno sokağı nerededir? İzmir’in en sevilen sokaklarından birine ismini veren Dario Moreno kimdir? Dario Moreno sokağı nerededir?

“GEREKTİĞİ KADAR…”

30 Ekim İzmir depremi ve 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin ardından Türkiye’deki yapı stokunun tartışmaya açık hale gelmesine değinen Sözbilir, yapılaşmanın ciddi anlamda problemli olduğunun altını çizdi. Bunun birden çok sebebinin olduğunu söyleyen Sözbilir, öncesinde jeolojik etüt ve zemin etüdü yapılmasının zorunlu olmadığını 2000 senesinden sonra mecburi hale geldiğini söyledi. Faylar üzerinde yapılaşma konusunun da 2000’li yıllardan sonra gündeme geldiğini aktaran Sözbilir, günümüzde yapılaşmanın ve yerleşim oluşturmanın doğal afet eksenli bir yaklaşımla gerçekleştiğini belirtirken geçmişte yerleşimin ardından zeminin kötülüğünü ve fayın durumunun öğrenildiğini hatırlattı. “Şimdi fayın üstündeysek oraya yerleşmiyoruz” diyen Sözbilir, “Yaşanılan depremlerin ardından belirli bir bilinç seviyesine geliyoruz. Türkiye’nin hiçbir ili ben depreme hazırım diyemez. Yapı stoğunu, zemini ve fayları ne yazık ki olması gerektiği kadar araştırmış değiliz” diyerek yapılması gereken araştırmaları tekrar hatırlattı. İzmir’de yapılaşmanın fay üzerinde olduğunu hatırlatan Sözbilir, yerleşim yerini iyileştirerek o bölgede oturmanın doğru olduğunu söyledi ve fay yasasını hatırlattı. Türkiye’de fay yasasının henüz resmileşmiş olmadığına dikkat çeken Sözbilir, bu konunun devletin elinde olduğunu da belirtti. İzmir’deki yapı-bina stokuna ilişkin açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Sözbilir, yaklaşık 1 milyon 500 bin yapının bulunduğunu bunların 500 bininin 1999 öncesi olduğunu söyledi. Sözbilir, İzmir’deki yapıların yüzde yirmi beşinin diri fay zonlarının etki alanında olduğunu yüzde 20’sinin zayıf ve sıvılaşma tehlikesi içeren zeminler üzerine yapıldığını vurguladı. Sözbilir, İzmir’deki binalar için “Ya bulunduğu yer riskli ya da binanın kendisi riskli” dedi.

“PLANLAR YENİLENMELİ”

Deprem master planının ilk olarak İzmir’de yapıldığını söyleyen Sözbilir, “Biz de yapıldığıyla kaldı” diyerek planın ilk günkü halini koruduğunu İstanbul’daki planların revize edildiğini ve 25 yıllık yapı stokunun o plan içerisinde olmadığını söyledi. Planın mutlaka yenilenmesi gerektiğine dikkat çeken Sözbilir, “İzmir’de 17 tane fay var. 4 tane deprem aktivitesi düşük fayı da eklediğimizde 21 fayımız var. Sayının artması tehlikenin de artması anlamına geliyor. Bugün İstanbul’da yerleşim yerinden geçen bir fay yok. Sadece Marmara Denizi üzerinden geçen bir fay var. O fay kırılırsa Türkiye ekonomisi çöker. Biz de sadece karada 21 tane var. Manisa’daki fay da kırıldığında biz zarar göreceğiz. Sisam fayı kırıldı biz hissettik. Komşu illerdeki fayları da saydığımızda 40’a yakın bizi etkileyebilecek fay var” dedi.

“8 ÖLÜM DEMEK”

Türkiye’de 6 ve üstü depremlerin yıkıma neden olduğunu söyleyen Sözbilir, büyüklük ve şiddet ayrımını hatırlattı ve 6 Şubat Kahramanmaraş depreminin 12 şiddetinde olduğunu söyledi. “Şiddet ve büyüklük eşit olduğunda depreme dirençli bir ülke olacağız” diyen Sözbilir, 30 Ekim İzmir depreminde sarsıntının 8 şiddetinde hissedildiğini 7 şiddetinde sarsılmış olunca ölümün olmayacağını vurguladı. Maksimum şiddetin 12 olduğunu hatırlatan Sözbilir “8 şiddet Türkiye’de ölüm demektir” dedi.  Şiddet ve büyüklük konusunda zeminin önemine dikkat çekerek “Zeminlerimiz problemli” diyen Sözbilir, İzmir’de de neredeyse her ilçeyi yakından ilgilendiren bir fay olduğunu söyledi ve kent sakinlerinin faylarla iç içe yaşadığını söyledi.

“NEYE GÖRE DÖNÜŞÜM”

İzmir gündeminde sıklıkla yer alan kentsel dönüşüm konusuna değinen Sözbilir, “Kentsel dönüşüm en önemli konu aslında ama neye göre kentsel dönüşüm yapılması gerektiğini bilmemiz gerek” dedi. Kentsel dönüşümün doğal afet eksenli olması gerektiğine vurgu yapan Sözbilir, zarar görecek ilk yerlerde kentsel dönüşüm yapılması gerektiğini aktarırken İzmir’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bir çalışma yaptığını bu raporun bir yol haritası olduğunu ancak toplumun bilmediği bir raporun hiç kimseye yararının olmayacağını aktardı. 

“SONRA DEĞİL ÖNCE”

Türkiye’de deprem politikaları kapsamında yapılması gereken çalışmaların yavaş yürüdüğünü söyleyen Sözbilir, kentsel dönüşüm ve yapı stoku mantığının deprem konutu mantığında ilerlediğini belirtti. “Biz depremden sonra deprem konutlarını yapıyoruz” diyerek zamanlamanın yanlışlığına vurgu yapan Sözbilir, “Deprem beklediğimiz yerlerde bunları yaparsak deprem sonrası ayakta kalan insanları daha konforlu halde yaşatabiliriz” dedi. Deprem politikalarıyla birlikte yönetmeliğe de değinen Sözbilir, maddelerin çok fazla yinelendiğini 1975’lerde ki yönetmeliğin 90’lı ve 2000’li yıllarda birkaç kez değiştiğini hatırlattı. Bina yönetmeliğinin de 2018’teki halinin 2025’te revize edildiğini de söyledi.

“ÖMÜR BOYU SÜRMELİ”

“Afet farkındalığı olması gerektiği kadar yok” diyerek insan olarak depreme hazır mıyız sorusunu cevaplayan Sözbilir, afet yönetmeliği konusunda belli seviyede bir birikimin olduğunu ancak yeterli olmadığını söyledi. 7 Şubat tarihinde o bölgede olduklarını ancak mahalleye bile giremediklerinin altını çizen Sözbilir, “Afet olduktan sonra nasıl davranmamız gerektiğini bilmiyoruz. Eğitim konusunda ciddi eksiğimiz var. Bina performans analizleri mutlaka yapılmalı” dedi. Amerika’dan örnekler veren Sözbilir, “Orada çocuk ölmeyecek şekilde bir yaşam alanı kuracaksın diyorlar. Okulu ona göre yapmak zorundalar. Çünkü yönetmelik katı” diye konuştu. Sözbilir aynı zamanda Türkiye’de tatbikat etme davranışının olmadığının altını çizdi ve mutlaka deprem olmadan gidip toplanma alanlarına bakılmalı gerektiğini söyledi. Türk toplumunun deprem bilincine de değinen Sözbilir, afet farkındalığı ve eğitiminin dikkatine vurgu yaptı. “Daha fazla bilinç şart” diyen Sözbilir, eğitim çalışmalarının hızla yapılması gerektiğini ve sürekli olmasının mecbur olduğunu söyledi. Sözbilir, “Bilinçlendik, öğrendik yeterli denilmemesi gerekiyor. Eğitim her alanda olduğu gibi bu alanda da yaşam boyu devam etmeli” dedi.

“TEHLİKENİN BOYUTU”

Yaptıkları çalışmalardan bahseden Prof. Dr. Hasan Sözbilir, birkaç üniversite birleşerek İzmir deprem bilgi sistemini oluşturduklarını aktardı. Hazırladıkları çalışmanın bir diğer aşamasının İzmir deprem senaryosu olduğunu söyleyen Sözbilir, “İzmir’i on farklı bölgeye böldük ve fayları o şekilde inceliyoruz. Her bölgeyi deprem master planı anlamında değerlendirmeye çalışıyoruz” dedi. Bina bazlı çalışmalar yaptıklarını da anlatan Sözbilir, “Nerede sıvılaşma var deprem olduğunda bina nasıl zarar görecek ya da toplama alanına nasıl gidilecek buna bakıyoruz. 25 metrekarelik çalışmalar yapıyoruz” dedi.  Bugüne kadar yaptıkları çalışmalardan elde ettikleri sonuçları anlatan Sözbilir, “Tuzla fayı, Doğanbey’den başlayıp Orhanlı’dan geçip Gaziemir, Karabağlar’a giden bir fay ve 2 bin yıldır kırılmıyor. İki bin yıllık bir deprem üretme aralığı var. Demek ki fayın deprem üretme zamanı gelmiş. Ancak fay sistematik çalışmak zorunda değil. Herkes bekler ama o fay kırılmaz. İstanbul’daki fayı 20-30 yıldır bekliyoruz ama Hatay’daki fay kırılıyor. Birçok bilim insanı fay üzerinde çalışıyor ve tehlikenin boyutunu çıkarmaya çalışıyoruz” dedi.

“EĞİTİCİNİN DE EĞİTİLMESİ”

6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin üzerinden iki yıl geçmesiyle o günden bugüne nelerin değiştiğini değerlendiren Sözbilir “Can ve mal kaybının çok olduğu afetlerden sonra gerekli dersleri çıkarıyoruz” dedi. Değişen yönetmeliklerle birlikte kanun anlamında güzel işler yapıldığını söyleyen Sözbilir, “Önemli olanın değişime ayak uyduracak insanların var olması” diyerek yetişmiş insanlarla birlikte eğiticilerin eğitilmesi anlamında ciddi adımlar atılması gerektiğini hatırlattı.

“OLMADAN ÖNCE ÖNLEM”

“Afet yönetimi hiç beklenmeyene hazır olmaktır” diyen İZ-AFED Başkanı Servet Ertaş da, yurtdışında olan depremlerin doğal afet olarak kaldığını ve bizde yıkıma dönüştüğünü söyledi. Ertaş, afet yönetiminde tüm paydaşlara görevler düştüğünü söyledi. “Olmadan önce önlem almak bu işin püf noktası” diyen Ertaş, “Yapı stoğumuzu devletin bütçesi ve yerel yönetimlerin katkısıyla yenileyelim hiç kimse bundan sonra yıkılacak binaların içerisinde yaşamasın. Olaya bütüncül bakıyoruz. Deprem sonrası yaşanan salgın hastalıklar ya da birçok sorunla ilgilenmeye ve toplumumuzu bu konuda eğitmeye çalışıyoruz” dedi.

Kaynak: Haber Merkezi