Dünyayı etkisi altına alan <strong>korona virüs nedeniyle izolasyon</strong> gerekliliği doğdu. Evlerde daha fazla zaman geçirilmesi ve hijyene verilen önemin artması nedeniyle su kullanımı ciddi oranda arttı. 11 Mayıs 2020 tarihinde <a href="https://www.izsu.gov.tr/?AspxAutoDetectCookieSupport=1" target="_blank" rel="noopener noreferrer"><strong>İZSU</strong></a>’nun yayınladığı <strong>barajların doluluk durumu</strong>na ilişkin verilere göre geçtiğimiz yıla göre yüzde 40 azalma mevcut. Virüs korkusu nedeniyle su tüketiminin arttığını söyleyen <strong>Sosyal <a href="https://www.egetelgraf.com/?s=%C4%B0klim" target="_blank" rel="noopener noreferrer">İklim</a> Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Oğuz Ergen</strong>, “Virüs yüzünden evlerimize kapandık. Endişe nedeniyle ellerimizi sıkça yıkamamızın yanında evlerimizde de sürekli temizlik yapmamız, aynı zamanda belediyelerin de sokaklarda dezenfeksiyonu çoğaltması dünyada su kullanımını artırdı” dedi. <h2>SU KITLIĞI KAPIDA</h2> İzmir özelinde barajların doluluk oranları hakkında bilgi veren Ergen, “İZSU’nun 11 Mayıs 2020 tarihinde yayınladığı barajlarımızın doluluk durumuna baktığımızda, geçen yıla oranla yaklaşık yüzde 40 daha az dolu olduğunu görebiliyoruz. İZSU’nun<strong> internet site</strong>sinden şu an Tahtalı Barajı’nın yüzde 55.1 doluluk oranında olduğunu görüyoruz. Geçen yıl ise yüzde 89.53 doluluğa sahipti. Güzelhisar Barajı’na baktığımızda ise 2019’da yüzde 87.29 olan baraj doluluğunun bu yıl yüzde 64.80 olması önümüzdeki günlerde su sorunu ile karşılaşabileceğimizi haber veriyor” dedi. <h2>‘BİLİM KURGU GİBİ’</h2> Türkiye’nin atmosfere salınan sera gazlarının sanayi devriminden günümüze kadar hızla artması ile dünyayı etkisi altına alan iklim krizinin bir sonucu olan yağışların azalması nedeniyle su kıtlığı yaşayabilecek ülkeler arasına girdiğini söyleyen Ergen, “Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili olsa da içilebilir su kaynaklarımızın sınırlı olması, artan nüfusumuz ve iklim krizinin etkileriyle her yıl su kıtlığına bir adım daha yaklaşıyoruz. Bazı <strong>bilim kurgu film</strong>lerinde karşılaştığımız su için yapılan savaşlar 50 yıl içerisinde sadece kurmaca olmaktan çıkabilir” ifadelerini kullandı. <h2>‘SU AYAK İZİ BİLGİSİ’</h2> Alınan ürünlerin su ayak izi bilgisine bakılması gerektiğini vurgulayan Ergen, “Canlıların hayatlarını devam ettirebilmesi için suyun gerekliliğini hepimiz biliyoruz. Hem gıdaların üretiminde, hem de günlük hayatta dışarıdan aldığımız her maddenin evimize olan yolculuğunda su kullanılıyor. Bir ürünün ham madde halinden tüketiciye ulaşma serüveni süresince kullanılan su miktarına su ayak izi diyoruz. Örneğin 1 kilogram sığır eti üretiminde 15 bin litre su harcanıyor. Bu durum aldığımız tüm ürünlerde farklı oranlarda değişiyor. Özel sektör yeni girişimlerle su ayak izi düşük olan ürünler üretmek için adımlar atmaya başladı. Sizler de kullandığınız ürünlerin su ayak izi bilgisine internetten ulaşabilirsiniz” açıklamalarında bulundu. <h2>‘TASARRUF ŞART’</h2> Evlerde kullanılan sudan tasarruf etme yöntemlerini açıklayan Oğuz Ergen, “Yüzde 35’i banyoda, yüzde 30’u tuvalette, yüzde 20 çamaşır ve bulaşık makinelerinde, yüzde 10’u yemek ve içme suyu olarak ve yüzde 5’i temizlik amacıyla kullanılıyor. Evlerde ellerimizi yıkarken sabunlama aşamasında muslukları açık bırakmamak, banyo süremizi kısaltmak ve banyoda duş başlığı yerine kova kullanarak tükettiğimiz su miktarını azaltabiliriz. Ayrıca <strong>enerji tüketim</strong>i sağlayan çamaşır ve bulaşık makineleri su tüketiminizi azaltacaktır. Saniyede 1 damla su sızdıran bir musluğun yılda yaklaşık 12 bin 500 litre su tükettiğini de unutmamamız gerekiyor” diyerek su tüketimine dikkat çekti. Son olarak bu veriler ışığında iklim krizi sonuçlarının artık daha görünür olduğunu söyleyen Ergen, “Tüm insanlık olarak hızlıca eyleme geçmezsek çok geç olabilir. Sizler de günlük hayatınızda küçük değişiklikler yaparak ve gönüllü çalışmalarına katılarak dünyanın iyileşmesine katkıda bulunabilirsiniz” diye konuştu. <strong>Rana Beyza Öztürk / Özel Haber</strong>