İzmir felaketi fay kuşağındaki Türkiye'nin depreme ne kadar hazırlıksız olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. 15 saniyede yıkılan binalara yıllar önce çürük raporu verilmesi ise neredeyse ayakta zor duran yapıların neden şimdiye kadar yıkılmadığını gündeme taşıdı. Bursa Teknik Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Beyhan Bayhan, “Bayraklı’da 1999 öncesi inşa edilen yapılardan birçoğunun temelinin sürekli temel sisteminden oluştuğu biliniyor. Bu da hasar oluşma riskini artırıyor” dedi. Öncelikle yaşanan depremin ivme değerleri ve yer hareketlerine dair bilgi verebilir misiniz? Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından elde edilen verilere göre 30 Ekim 2020 tarihinde saat 14:51'de merkez üssü Ege Denizi’nde Sisam Adası ile Kuşadası Körfezi arasında kalan alanda, 16.54 km derinde, Mw 6.6 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Depremin belirgin süresi ilk hesaplamalara göre 15.68 s. olarak belirlenmiştir. Deprem Sisam Adası’nı kuzeyden sınırlayan yaklaşık 30 km uzunlukta BKB-DGD gidişli Sisam Fayı üzerinde meydana gelmiştir. Oluşan deprem İzmir, Aydın, Balıkesir, İstanbul, Bursa ve Çanakkale’den hissedilmiştir.

YA MÜHENDİSLİK? Peki, hasar en dayanıksız binalarda mı meydana geldi?

Toptan göçme ve ağır hasarın yaşandığı Adalet, Manavkuyu ve Mansuroğlu mahallelerine en yakın ivmeölçer istasyonları aşağıda verilen şekilde de görüleceği üzere 3513, 3514 ve 3520 numaralı istasyonlardır. Bu istasyonlardan kıyıya yakın 3513 numaralı istasyonun zemin özelliklerinin deprem sahasının zemin özelliklerini yansıttığı düşünüldüğünden, burada 3513 numaralı istasyondan elde edilen yer hareketi ivme kayıtları göz önüne alınmıştır. 3513 numaralı istasyonun bulunduğu zeminde Vs30 değeri 196 m/s’dir. Bu kayma dalga hızı TBDY (2018) göz önüne alındığında orta sıkı, sıkı kum, çakıl veya çok katı kil tabakalarına tekabül etmekte ve yerel zemin sınıfı ZD olarak anılmakta, Eurocode 8’e (2005) göre C olarak anılmaktadır. Hasar bölgesine en yakın ivmeölçer istasyonları ve toptan göçen-ağır hasar alan binaların konumları 3513 numaralı istasyondan elde edilen yatay yer hareketi ivme kayıtlarının kuzey-güney ve doğu batı doğrultularındaki ivme spektumları ile 2018 ve 1975 Deprem yönetmeliklerine uygun elastik ivme spektrumları 5% sönüm oranı için aşağıdaki şekilde çizilmiştir. Bu verinin, 3513 numaralı 34 ivmeölçer istasyonuna yaklaşık 2 km. uzaklıktaki binaların zemin koşulları için de geçerli olduğu varsayılırsa aşağıdaki sonuç olasılık dâhilindedir. Şekil 2.2.2: 3513 numaralı istasyondan elde edilen yatay yer hareketine ait ivme değerleri ile elde edilen elastik ivme spektrumları ve 2018 ile 1975 Deprem Yönetmeliklerine göre elde edilen elastik ivme spektrumları birlikte gösterilmiştir. Birinci hâkim periyodu yaklaşık 0.6 sn -1.5 sn olan binaların daha fazla ivme değerlerine maruz kalacağı öngörülse de çok dereceli sistemlerin, tek dereceli sistem kabulü ile yüksek mod etkileri de ihmal edilerek yapılacak yorumlar yanıltıcı olabilir ancak, mühendislik hizmeti almadığı tahmin edilen 5 katlı binaların dış cephelerinde hasar görülmemesi Rızabey Apartmanı karşısında yer alan binalar örnek verilebilir, 7-10 kat arası binaların toptan göçtüğü ve ağır hasar aldığı göz önünde bulundurulduğunda zemin büyütmesi ile hasarın bu periyot aralığında bulunan en dayanıksız binalarda meydana geldiği düşünülebilir. Örneğin, Rızabey Apartmanı karşı cephesinde kullanıma devam edilen Zemin+4 kat binalar… Herkes zeminin ne denli önemli olduğuna dair pek çok fikir ortaya attı. Zemin ve temel ile ilgili değerlendirmelerde bulunur musunuz? Sahil kısmına yakın olan Bayraklı, Alsancak, Karşıyaka, Bostanlı ve Mavişehir bölgelerinin ‘kötü zemin’ olarak tabir edilen alüvyon dolgu alanlar üzerine kurulu olduğu bilinmektedir. Bu alanların deprem anında sıvılaşma riskinin bulunmasının yanında zemin büyütme değerlerinin de yüksek olacağı tahmin edilmektedir. Ancak, deprem sonrası Bayraklı ilçesinde yapılan gözlemlerde sıvılaşma oluşumuna dair herhangi bir bulgu gözlenmemiştir. Sıvılaşma olgusunu etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunlar; depremin şiddeti ve süresi, yeraltı su seviyesi, zemin tipi vegradasyon, rölatif sıkılık, yerleştirme ve çökeltme ortamı, yaş (jeolojik) ve çimentolanma, drenaj koşuları, çevre basıncı, bina yükü ve tane şeklidir. Literatürde, yapılan çalışmalarda sıvılaşmanın maksimum yer ivmesi değerinin 0,10g’den büyük olan durumlarda gerçekleştiği belirtilmekte. Bayraklı’da sıvılaşma olayının oluşmamasının nedeninin düşük yer ivmesi değerinden kaynaklanmış olduğu söylenebilir. Bayraklı’da 1999 öncesi inşa edilen yapılardan birçoğunun temel sisteminin sürekli temel sisteminden oluştuğu bilinmektedir. Özellikle çok katlı ve ağır yapıların bu tür temel sistemine sahip olması hasar oluşma riskini artırmaktadır. Çöken binalarda da sürekli temel bulunma ihtimali yüksektir. Depremde aşırı oturma veya yanal hareket beklendiği durumda genellikle tekil veya şerit temeller arzu edilmez. Bunun nedeni, deprem anında temelin parçalanması. Parçalanan temel ile beraber yapının bütünlüğü bozabilir ve yapı göçebilir. Ayrıca bu tip temel sistemlerin de deprem esnasında zeminde oluşacak mukavemet kaybı ile taşıma gücü yenilmesi ve aşırı oturma problemleri de yaşanabilir. Yüzeysel temeller içinde radye temeller önemli deprem hareketlerinde bile binanın bir bütün olarak kalmasını sağlayabilir. Özellikle çok katlı ve ağır kütleli yapılarda tercih edilmesi gereken temel sistemlerden biri, sıkışabilir veya sıvılaşabilir zemin tabakasını geçerek, yapısal yükleri elverişli taşıyıcı malzemeye aktaran bir derin temel sistemidir. İkinci bir tercih de yüzer (temel) inşa etmektir. Yüzer (temel), depremin neden olduğu salınım hareketli oturma miktarını önemli ölçüde azaltmaktadır. Üçüncü bir tercih ise bu tür kötü zeminlere sahip alanların uygun bir zemin iyileştirme yöntemi ile iyileştirilmesidir. Böylelikle zeminlerin mühendislik özellikleri iyileştirilip, sıvılaşma riski bertaraf edilmektedir. Yapısal hasar ve göçmelerde yapıların bodrum katının bulunmayışı ve radye temel siteminin kullanılmayışının olumsuz etkilerinin olduğu düşünülmektedir. Hasarlara dair binaları inceleyecek olursanız nedenler ne olabilir? Yapı hasarının en yoğun gözlemlendiği yerler, Manavkuyu, Mansuroğlu ve Adalet mahalleleri ve yakın çevreleridir. Manavkuyu, Mansuroğlu ve Adalet mahallelerinde toptan göçen/ağır hasar alan binaların konumları Rıza Bey Apartmanı yıkıldı. Mansuroğlu Mahallesi 3973 Ada 2.Parselde bulunan ve tamamıyla göçen Rıza Bey Apartmanı’na ait yapı ruhsat tarihi 12.04.1993 ve yapı kullanma tarihi 19.01.1997’dir. 32 mesken ve 5 işyeri yer almaktadır. Civardaki benzer özellikte ve yükseklikte olan binalarda stabilite kaybı yaşanmazken Rıza Bey Apartmanı’nda toptan göçme yaşanmıştır. Mansuroğlu Mahallesi 3927 Ada 1.Parselde bulunan Doğanlar Apartmanı’na ait yapı ruhsat tarihi 04.09.1990 ve yapı kullanma tarihi 08.03.1993’tür. Doğanlar Apartmanı, A ve B olmak üzere iki blokta toplam 42 mesken ve 8 işyeri yer almaktadır. Bitişik nizam şeklinde olan iki bloktan B Blok stabilitesini kaybetmezken A Blok’ta toptan göçme yaşanmıştır. Bir bloğun toptan göçmesi ve diğerinin ayakta kalması, binaya sonradan müdahale yoksa malzeme ve işçilik kalitesindeki farkı ve blokların bitişik nizam olması sebebiyle çekiçleme etkisini akla getirmekte. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber