İzmir’de geçen yılın kasım ayında metrekareye 92 kilogram yağış düşerken, bu yıl metrekareye 1.5 kilogram düştü.  Tahtalı Barajı'nı su seviyesi geçen yıl yüzde 65.29 iken, bu yıl yüzde 36.04. Diğer barajlarda da ciddi boyutta azalma var. Öyle ki Tahtalı Barajı'nda zemindeki toprak görülüyor. İstanbul Çevre Konseyi Danışman Kurul üyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İklim Değişikliği Havuzu görevlisi ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği’nin Ayvalık Temsilcisi Bülent Özgen, “İnsanlığın önündeki büyük tehlike kuraklıktır. 20 yıl sonra Türkiye su fakiri haline gelebilir. Bir başka deyimle gıda krizi de kapıdadır. Alacağımız önlemleri şimdiden planlamamız gerekmektedir.” dedi. Salgının başından itibaren su tüketimindeki artışın ciddi boyutlara ulaştığını söyleyen Özgen, artan talebe karşı azalan temiz su kaynaklarına dikkati çekti. Özgen “Çarpık kentleşme sonucu su havzalarının işgali, su havzalarının kirlenmesi, havzalar arası su taşıma projeleri, iklim değişikliği, iklim değişikliği ile uyumsuz su, enerji ve kentleşme politikaları bu sorunun nedenleri” diye konuştu.

NE YAPILMALI?

Yağmur hasadının yeterince kolay ve mantıklı bir çözüm olduğunu vurgulayan Özgen, “Ev tipi yağmur suyu hasadı uygulamalarında genellikle çatılar, kimi durumlarda ise bahçeler kullanılıyor. Öncelikle yağmur suyunun akış yönü belirlenip bu akışı kontrol altına alacak bir oluk ve boru sistemi hazırlanıyor. Oluk sisteminin ucuna biriktirme işlemi için bir depolama mekanizması kuruluyor. Arıtma işleminin gerçekleşmesi için olukların bitiş noktasına depo önü filtreleri yerleştiriliyor. Depoda birikmiş olan sular basınçlı sistemler veya su motorlarıyla tahliye ediliyor ve kullanım alanlarına aktarılıyor. Yağmur suyu toplama sistemlerinin çoğu temel bir filtreye sahiptir. Bu da yaprakların ve diğer küçük kalıntıların sisteme girmesini önler. Bununla birlikte, içme suyu için güvenli değildir ve onunla duş veya banyo yapmaktan kaçınmalısınız. İçme suyu olarak kullanmanız için ek arıtma sistemleri kurulmalıdır. Aksi takdirde yalnızca temizlik, yıkama, bahçe sulama için kullanılması gerekir. Yağmur bahçeleri, evlerin çatılarından, yollardan ve kaldırımlardan akan yağmur sularının toprak tarafından emilmesine yardımcı olan alanlardır. Yağmur bahçeleri, çevrelerine göre daha alçak yerlere yapıldığından yağış sırasında su kendiliğinden bu alanlarda toplanır. Gönümüzdeki tablo hiç de iç açıcı değildir. Başta büyükşehirlerimiz olmak üzere barajlarda su oranı oldukça düşmüştür. Ankara’da 140 günlük su var deniliyor. İzmir, İstanbul ve diğer illerde de farklı değil. Örneğin Ayvalık’ta Madra Barajı kurudu” açıklamasında bulundu.

‘BİR DİĞER TEHLİKE…’

Özgen, “Barajlarda su seviyesinin azalmasına bağlı olarak, tarımsal atıkların etkisiyle oluşan su kirliliği ile ilgili tehlike, suda siyanobakterilerin (su yosunu) artışı nedeniyle suyun yeşil renge dönüşmesidir. Bu suların tarımda bile kullanılması sakıncalar oluşturduğu, balıkların ölümlerine, canlıların sağlığını tehdit ettiği bildirilmektedir” dedi. Barajların yıllık bütçesinin yani su hacmi ve seviyesinin mutlaka korunması gerektiğini söyleyen Özgen, baraj besleniminden daha fazla suyun alınmaması gerektiğinin altını çizdi. Özgen, “Barajdaki su hacmi her yıl mutlak koşulla yüzde 40 korunmalıdır. Bunun için tarımsal ürün-bitki dokusunun su bütçesine göre daha az su isteyen çeşitlilikte olup, her bölgede damla sulama sistemi uygulanmalı. Baraj çevresindeki yasal ve yasal olmayan sondaj kuyuları gözden geçirilmeli ve yeni kuyu açılmasına izin verilmemelidir. Üreticiler suyun önemi ve kullanımla ilgili yeni teknolojiler hakkında bilgilendirilmeli. Baraj çevresindeki yüzey sularının ulaşımı ve suların doğal döngüsüne engel olunmamalıdır. Barajın kullanım ömrünün ve su kapasitesinin artması için erozyon ve atıklar nedeniyle biriken dip çamuru her yıl temizlenmelidir. Sularımız iyi yönetilirse sağlık, bolluk ve bereket verir, iyi yönetilmezse açlık, kıtlık ve salgına neden olur. Barajların kurumaması, balıkların ölmemesi, tarımsal verimin artması, sosyoekonomik sorunların olmaması için, havzada ‘ayağımızı yorgana göre uzatmamız’ yeterli olacaktır” diye konuştu.

TEDBİR ÇAĞRISI…

Özgen, “Yerel  yönetimler vakit geçirmeden tedbir almadıkları takdirde bizleri kuraklığın doğal sonucu olarak gıda krizi ve güvenliğindeki tehlike bekliyor. Sağlık ve iklim değişikliği arasındaki ilişkiye dair 40’ı aşkın göstergenin analiz edildiği Lancet Countdown’un (Lancet Geri Sayım Raporu) beşinci yıllık raporu, temel eğilimlerin kötüleşmesine bağlı olarak bugüne kadar tespit edilen en endişe verici tabloyu ortaya koyuyor. Sağlık sisteminin hazırlıksız yakalandığı aşırı sıcaklıklar, dünya çapında ölüm oranlarının hızla artmasına sebep oluyor ve milyonlarca insanın geçim kaynaklarını tehdit ediyor. Ancak raporda, iklim değişikliği ve korona virüs krizleriyle birlikte mücadele edildiği durumda, milyonlarca insanın sağlığının iyileştirilebileceği ve birçok hayatın kurtarılabileceği belirtiliyor” diye konuştu. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber