2005 yılında yayımlanan Belediye Yasası’nın 76. maddesi ile belediye örgütü olan yerlerde zorunlu hale gelen kent konseyi vatandaşın etkin bir şekilde yönetimde temsilini amaçlıyor. Kent Konseyi Başkan adaylarından Kızbes Seyhan Aydın, “Kadının siyasette ve yönetimde yer alması gerek. Çünkü kadının siyasette yer alması demek, İzmir’in kuruluşundan bu yana bir kadın kenti olduğunu taçlandırması demek. Kars’ta derler ki suyun başını erken tutan bostanı sular. Suyun başını erkekler tutmuş, o yüzden kadınlara su kalmıyor. Suyun başı siyasetse, kadınların siyasette önünün açılması gerekiyor” diyor.

‘KIZ YETER DEMEK’

Bize biraz kendinizi tanıtır mısınız? Sözlerime hep böyle başlarım benim adım Kızbes. Anlamı ise “kız yeter” demek. Benim annem 15 yaşında ilk çocuğunu dünyaya getiren, bir çocuk gelin oluyor aslında. Tekrar ikinci kız çocuğu olarak beni dünyaya getirince ailede büyük bir telaş başlamış. Babama, “Baba benim adımı niye Kızbes koydunuz?” diye sorduğumda “Oğlum çok olsun, kazanıp malıma mal katsın, kız olursa malımı bölecek diye düşündüm” demişti. Aslında babamın bu düşüncesi benim doğduğum anda cinsiyet eşitsizliğinin nereden başladığını ele veriyordu. İnsanlık tarihinde özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla kadın da ikincil duruma düştü bana kalırsa. Onun için adım bana her zaman adalet, hak, hukuk mücadelesi içinde yer almam gerektiğini hatırlattı. İnsanlara nereden bakarsam bakayım, eşitliğin önemini hatırlamamı sağladı. Bu arada ben emekli öğretmenim. Şu an 65 yaşındayım ve kamu yönetimini açık öğretimle bitirmeye çalışıyorum. Öğretmenlik mesleği boyunca eğitim emekçilerinin hak mücadelesinde yer aldım. Bu uğurda çok büyük fedakârlıklar yaptım… Kent Konseyi Başkanlığı’na adaylığınızı açıkladınız. Kadın mücadelesinde bulunduğunuzu anlattınız. Sizin perspektifinizden Kent Konseyi nedir? Kent konseyleri her şehir için hayati önem taşıyan; çoğulcu, demokratik sivil yönetim mekanizmalarından birisidir. Kent konseyleri doğrudan yerel demokrasinin izlerini taşır. İzmir’de yaşayan herkese aittir. Bir yerde birliktelik yoksa asla ilerleme olmaz. İzmir yerelinde ve kente yönelik uygulanan politikalardan herkes direkt olarak, şehrin içinde doğrudan etkilenir. Kim olursa olsun; din, dil, cins, düşünce, siyasi parti, felsefi inanç, etnik köken farkı gözetmeden bir arada olarak, şehir politikalarında fikrini belirtebilmeli ve rahatça söz hakkına sahip olmalıdır. Bu anlamda kent konseyleri kapsayıcı ve birleştirici olmalıdır. Kent konseyinin asla bir uzağı, ötekisi olmamalı. Hele hele kent konseylerinde siyasi kapışmalar hiç olmaz. Tam tersine bütün farklılıkların, bütün hiziplerin ortak kent politikaları paydasında ortaklaştığı, kucaklaştığı, birlikte başarının tadıldığı yerler olmalıdır.

‘BİR ÇATIDA BİRLEŞELİM’

Peki, neden aday olmaya karar verdiniz? Madem nüfusun yarısı biz kadınlarız, diğer yarısı da bizim doğurduklarımız. O halde toplumu ilgilendiren her şey aynı zamanda biz kadınların da sorunudur. Sorunu yaşayanlar kimse, en iyi çözümü üretme gücümüz de var. Bu özgüvenle kent konseyi başkanlığına adayım. Dolayısıyla kent konseylerini pekala biz kadınlar da en iyi şekilde yönetebiliriz. Nitekim İzmir’in tarihçesine baktığımızda ismini bile kurucusu Smyrna’dan almış. Hiçbir farklılık gözetmeden daha önce tüm kadınları kurduğumuz akademilere çağırmıştık. Böylece farklılık olmadan herkesi bir çatıda birleştirme şansım oldu. Uzun zamandır kent konseyine bolca, düşünmeden emek veren, deneyimlerini biriktiren bir insanım. Kars’ta derler ki suyun başını erken tutan bostanı sular. Suyun başını erkekler tutmuş, o yüzden kadınlara su kalmıyor. Suyun başı siyasetse eğer kadınların siyasette önünün açılması gerekiyor. Bunu İzmir’den yıkmak ve İzmir’e yakışan bir ilki daha gerçekleştirmek üzere kent konseyinin, kapsayıcı bütünleştirici, birleştirici, barış içinde bir arada yaşama kültürünü yeşertmek ve yükseltmek için adayım. Kent konseyi ile belediye yönetiminin zıtlaşmasını istemiyorum bunun yerine iş birliği, kent yararına politikaların hayata geçmesi için herkes ile birlikte başarmak için adayım. Kent Konseyi Başkanlığı’nı kazanırsanız projeleriniz neler olacak? Benim en çok önemsediğim ve değerli bulduğum proje, ‘Ortak Akıl Projesi’. Katılımcı, çoğulcu çağdaş yerel demokrasilerde tüm kesimlerin sözünün söylendiği bir yer kent konseyleri oluyor. Ortak akıl da en parlak fikirlerin paylaşılması için bir proje zaten. Önemli olan bu projeleri güzelleştirmek. Birinin aklına gelen diğerinin aklına gelmiyor bazen. Bu projeyle fikir birliği yapacağız. Ortak akıl da en parlak projeleri üretir zaten. Kente dair sorunların konuşulabilmesi için kamuoyu oluşturma faaliyetlerine İzmir Kent Konseyi olarak öncü olmak istiyorum. Pasif katılım gösteren delegasyonlar ile ilgili bir karar daha alacağım. Kurum temsilciliği adı vereceğim bu sistemde, oy verdikten sonra işim bitti bakış açısıyla bakan delegasyonu belirleyeceğiz. Herkesin çabalamasını ve elini taşın altına koymasını istiyoruz. Bundan sonra böyle bir çalışma düzeni ve sistemi oluşturmak istiyorum.

‘DANIŞMA KURULLARI’

Yerel yönetimde, toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının hayata geçirilmesine katkı sunarak, kadınların yerel yönetimlerde ve kentsel yaşamda daha çok yer alması için çalıştaylar, anket ve araştırmalarla katkı sunacağız. Belediyenin eşitlik birimlerinde kadın örgütlerinin ve dezavantajlı grupların yer aldığı danışma kurulları oluşturulması için işbirliği, diyalog ve takip içinde olacağız. Özetle, temsil ettiğimiz sivil toplumun yerel yönetimdeki beş duyu organı gibi çalışacağız. İzmir kent yaşamına dair sorunlara ortak çözüm üretmek üzere temsilci konferansları gerçekleştirerek, öneri ve görüşleri alacağız, en az üç aylık periyotlarla bunu sürdüreceğiz. Daha sonra temsilci konferans raporlarının, Büyükşehir Belediye Meclisi’ne sunulup karar ve uygulamaya dönüşmesini sağlayarak ortak akılla üretilen sosyal projelerin hayata geçmesi için elimizden geldiği kadar çalışacağız. İzmir’in sosyal dokusuna, doğasına ve çevre sağlığına sahip çıkacağız. Bu minvalde güncelliğini koruyan Urla-Çeşme gibi bölgelerimizde acil kamulaştırma kararlarının ilgili kurumlarla işbirliği içinde rant maksadıyla gerçekleşecek dönüşümlere karşı, sivil toplumu bilgilendirerek demokratik meşru sivil tepkinin öncüsü olacağız. Deprem riskine karşı yerel ve kamunun yapabileceği tedbirlerin peşinde olmak istiyorum. Bu konularda alternatif sivil politik öneriler geliştireceğiz. İzmir’in tarihsel dokusunu, doğal güzelliğini bozan gökdelen ranta karşı bir arada, hep birlikte akıl yürüteceğiz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı organik tarımın ve kooperatifçiliğin, kadın kooperatifçiliğinin, kadın el ürünleri pazarlarının gelişmesi için belediyenin eli kolu olacağız. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber