Nihat AK/EGETELGRAF-Türk tarımının belkemiği olan küçük çiftçiler, artan mazot, gübre ve diğer girdi maliyetleri yüzünden her geçen gün üretim yapamaz hale geliyor. Üretimden çekilen çiftçiler, köylerini terk edip, büyük şirketlerde işçi olmaya başlıyor. Ancak asıl tehlike burada başlıyor: Küçük çiftçilerin yerini, büyük şirketler ve uluslararası yatırımcılar alıyor. Tarıma el koyan büyük şirketler, gıda üretiminde ülke bağımsızlığını tehdit ediyor. Verimli toprakların hızla el değiştirmesi Türkiye'nin gıda güvenliği ciddi şekilde sarsılıyor. Böyle devam ederse, tarımda dışa bağımlılık artacak ve halkın temel gıda ihtiyacını karşılaması daha da zorlaşacak. Ege Telgraf’a değerlendirme yapan çiftçi temsilcileri, artan tehlikenin boyutuna dikkatleri çekti!

Emin Ozari Tarim

KÜÇÜK ÜRETİCİ’

Şehirlerdeki küçük esnafı yok eden sürecin şimdide küçük çiftçilere yöneldiğini belirten Kırkağaç Ziraat Odası Başkanı Emin Özarı, “Eskiden mahallelerimizin vazgeçilmez bir parçası olan küçük esnafımız, bakkallarımız vardı. Onlar sadece birer işyeri değil, kültürümüzün önemli birer parçasıydı. Evimizin anahtarını güvenle bakkala bırakır, çocuklarımızın davranışları konusunda bizleri uyarırdı. Gelin adayını ya da damat adayını bile o mahalle bakkalına sorar, kim olduğuna dair fikir alırdık. Cebimizde paramız olmadığında bile bakkaldan alışveriş yapabilir, güvenle borç alabilirdik. Ancak bugün, küçük bakkalların yerini zincir marketler alırken, bir kültürümüz de yok oldu gitti. Büyük kentlerde, kalabalıklar arasında yalnızlığa mahkum olduk. O samimi ilişkiler, güven duygusu ve mahalle kültürü kayboldu. Dün, mahalle bakkallarını yok eden süreç bugün, kırsaldaki küçük çiftçiye yöneliyor. Tarımsal üretimde, köylülerimiz ve küçük çiftçilerimiz giderek üretim sürecinden kopuyor. Büyük tarım şirketlerine sağlanan destekleri, küçük üreticimiz alamıyor ve yüksek girdi maliyetleriyle boğuşuyor. Oysa Türk tarımının omurgasını oluşturan köylümüz ve küçük çiftçimiz desteklendiğinde, hem üretim hem de ülkemiz kazanır. Küresel yatırımcıların etkisiyle, küçük çiftçimizin yok olması, tarımsal üretimde bağımsızlığımızı kaybetmek demektir. Dün bakkalları yok eden süreç, bugün küçük çiftçimizi yok etmesin” dedi.

Ismail Pala-1

MARUL İTHALATI’

İran’dan marul ithalatı yapılarak yerli üreticiye adeta darbe vurulduğunu belirten Menderes Ziraat Odası Başkanı İsmail Pala, “Pandemi süreci, iklim değişikliği ve kuraklık tehlikesi, tarımsal üretimin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Biz ülke olarak ithalata mecbur değiliz; asıl görevimiz, üreticimizi, çiftçimizi ve köylümüzü desteklemektir. Tarımda ve hayvancılıkta üreticiyi güçlendirmeliyiz. Ancak büyük ve modern işletmelerin artmasını savunan yaklaşım yanlıştır. Türkiye’nin doğru yolu, küçük çiftçiyi desteklemek, onların ayakta kalmasını sağlamak olmalıdır. İthalatla ucuzluk sağlamak yerine, üreticimizi güçlendirmeliyiz. Örneğin, Menderes’teki çiftçilerimiz, kaliteli marul üretmesine rağmen, İran’dan ithal edilen marullarla rekabet edemiyor. Kırağı vurmasın diye geceleri nöbet tutan, Menderesli üreticilerimiz emeğinin karşılığını alamazken, ithalatla gelen ürünler pazarlarda satılıyor. Biz, yerli üreticimize destek vererek bu tür haksız rekabeti engellemeli ve üretimimizi güçlendirmeliyiz” ifadelerini kullandı.

Mahmut Eskiyoruk

Mevduat faizlerinde büyük sürpriz: Stopaj oranları düşecek mi? Mevduat faizlerinde büyük sürpriz: Stopaj oranları düşecek mi?

TEHLİKE ÇOK BÜYÜK’

Türk tarımının çok büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu vurgulayan önceki dönem Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük, “Tarımda büyük ölçekli işletmelerin artması ve ithalat politikaları, köylümüzün ve küçük çiftçimizin yok olmasına yol açıyor. Bu yanlış anlayış, sadece üreticiyi değil, ülkemizin geleceğini de tehdit etmektedir. Büyük şirketlere dayalı bir model, Türk köylüsünü tasfiye etmekte, Anadolu topraklarını yabancı şirketlerin eline bırakmaktadır. Oysa bizlerin hedefi, yeni büyükler yaratmak değil, küçük üreticileri kooperatif çatısı altında birleştirerek büyük ölçekli üretim alanlarına taşımaktır. Bu sayede hem üretici kazanacak, hem de tüketici, sanayici, milli ekonomi ve Türkiye güvence altına alınacaktır. Eğer bu hatalı yoldan dönülmezse, Türk tarımı ve Anadolu toprakları çok uluslu şirketlerin eline geçerek bağımsızlığımız ciddi bir şekilde tehlikeye girecektir” dedi.

REÇETESİNİ YAZDIK’

Bu kötü gidişattan çıkmak için yol aramaya gerek olmadığını bu hastalığın yıllar önce reçetesini kendilerinin yazdığını belirten Eskiyörük, “Yol veya çare aramaya gerek yok. Türkiye'nin tarımda kurtuluş reçetesi, Tire Süt modelidir. Bu modeli dünyanın en iyi modeli olarak seçmiştir. 20 yıl boyunca başkanlık yaptığım Tire Süt Kooperatifi'nde, üreticilerimizle birlikte yarattığımız bu model, Türk tarımının kurtuluşudur. Ülkemizin her alanında, her ürün deseninde bu modeli hayata geçirmek mümkündür. Bu model, Anadolu'nun yapısını bozmadan, üretimin ve üreticinin sürekliliğini sağlamak için mükemmel bir çözümdür” diye konuştu.

TÜKETİCİ ÜRETİMLE KORUNUR’

Sürdürülebilir ve güçlü bir tarımın yerli üretimle inşa edilebileceğine dikkati çeken Eskiyörük, “Üreticiyi kurtarmadan, tüketiciyi kurtarmak mümkün değildir. Bizim çözümümüz ithalat değil, yerli üretimdir. Bu ülkenin geleceği için, güçlü ve yaşanabilir bir Türkiye için, çözüm kooperatifleşmektir. Tire Süt Kooperatifi örneğiyle gösterdiğimiz gibi, üreticiyi birleştirerek, sürdürülebilir ve güçlü bir tarım yapısını inşa etmek mümkündür. Ve unutmayalım, yarın çok geç olmadan bu adımları atmalıyız. Bugün, süt Türkiye'de sudan ucuzken, yarın üreticinin emeği daha da yok olacaktır. O yüzden bu konuda hep birlikte hareket etmeli ve Türk tarımını hak ettiği noktaya taşımak için el birliğiyle çalışmalıyız” şeklinde konuştu.

Kaynak: Haber Merkezi