Seferihisar açıklarında gerçekleşen, şiddetinin AFAD’ın 6.6, Kandilli Rasathanesi’nin 6.9, yurt dışı kaynaklarının ise 7.0 olarak açıkladığı İzmir depreminin yaraları sarılmaya çalışılıyor TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından gönüllü üyeler ile sahada yürütülen çalışmalar kapsamında oluşturulan 30 Ekim İzmir Depremi Ön Raporu kamuoyuna sunuldu. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve yönetim kurulu üyelerinin katılımı ile basın toplantısı düzenlendi. Raporda, “Yıkıma uğrayan ve ağır hasar alan binaların genellikle 8 kat mertebesinde olduğu gözlenmiştir. Değerlendirilen bölgedeki kısmi ve tamamen yıkılan binaların sayısı 12’dir. Bu 12 binanın tamamının ruhsat tarihinin 1999 öncesi olduğu tespit edilmiştir” denildi.

YAPISAL SİSTEME MÜDAHALE

Yapılan mülakatlarda ise, yapılardan önemli bir kısmının kooperatif olarak yapılan ve yapımı uzun yıllar süren binalar olduğu bilgisi alındığı ve ruhsat bilgilerinde de yapı ruhsatı ve yapı kullanma tarihleri arasındaki uzun süre olması dikkat çektiği ifade edildi. Raporda, yıkılan yapıların birçoğunun zemin katlarının dükkân ya da otopark amaçlı olarak kullanılan alanlar olduğu belirtildi. Bazı yapılarda zemin katlarda yatay rijitliğin üst katlara göre zayıf olmasının sonucu olarak yumuşak kat temelli göçme mekanizmaları oluştuğu ve alt katlarda kolon kiriş bağlantılarının koptuğu görüldüğü ifade edilerek, bina sakinleriyle yapılan bazı mülakatlarda dükkânlarda yapısal sisteme müdahale edildiği raporda belirtildi. Raporda ayrıca, ‘Kalın alüvyonel tabakalar(Bayraklı özeli 260 m.) özelinde basen(ova) etkisi, depremin merkezi bu alanlara uzak olsa da, İzmir özelinde asıl yıkıcılığı sağlayan zemin davranışı olmuştur. 19.09.1985 tarihinde gerçekleşen Mexico City depremi bunların örneklerinden biridir. Parsel bazında düzgün etüdler dışında spesifik davranışın etkisi yerel olarak mutlaka incelenmeli ve yapı etkileşimi baştan sorgulanmalıdır. Gerekli önlemlerin alınmaması veya durumun anlaşılamaması ile Şehir merkezi içerisinde kendisini gösteren Tuzla ve İzmir faylarında oluşacak benzer veya daha büyük bir deprem, bu bölgeye bu kapsamda daha büyük zararlar verebilecektir’ ifadelerine yer verildi.

‘RUHSATLAR İPTAL EDİLMELİDİR’

Raporda, önümüzdeki dönemde yapılması için şu görüşlere yer verildi: ‘Yer seçiminden başlayarak imar planlarının afet riskine göre hazırlanması önem arz etmektedir. İçinde yaşadığımız binaların tasarım, inşa, denetim ve bakım süreçlerinin rant amaçlı yaklaşımlarla sürdürülmesi, depremlerin yıkıcı sonuçlarla karşımıza çıkmasına neden olmaktadır. Depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamanın, üretmenin, deprem hasarları ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolu, mühendis, mimar ve şehir plancılığı hizmetlerinin eksiksiz bir şekilde uygulanmasıdır. Bu çerçevede; denetimsiz ve kaçak yapılaşmaya derhal son verilmelidir. İmar afları yasaklanmalıdır. İmar barışı adı altında ruhsatlandırılan tüm ruhsatlar iptal edilmelidir. 2011 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla uygulamaya konulan ‘Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’ geciktirilmeden uygulamaya konulmalıdır. Başta hastaneler, okullar ve kamu binaları olmak üzere kentimizdeki tüm kaçak, imara aykırı ve deprem riski içeren yapıları tespit etmek için il genelinde bir envanter çalışması yapılmalıdır. İzmir Deprem Master Planı yenilenmelidir. Tüm paydaşlarla birlikte il genelinde öncelikli risk grubunda yer alan yapıları belirleyerek, bu yapıların güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması sağlanmalıdır. Yapı tasarım, üretim ve denetim süreçlerinde TMMOB’a bağlı meslek odalarını devre dışı bırakan uygulamalara son verilmelidir. Odaların mesleki denetim faaliyetleri üzerine konulan engeller kaldırılmalı, yerel yönetimler bu konuda üzerlerine düşenleri eksiksiz yerine getirmelidir’ denildi.

‘EN TEMEL İNSAN HAKKI’

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ise şöyle konuştu,: “Depreme hazırlıklı olmamız gerekirken, her deprem sonrasında büyük acılarla büyük maddi kayıplarla karşı karşıya geliyoruz. Deneyimlerimizden, yaşadıklarımızdan, hepimizin içerisinde bulunduğu yapıların depreme güvenlikli olup olmadığını bilmiyoruz çünkü depreme karşı hazırlıklı olmak sağlıklı güvenlikli yapılarda yaşamak ve bireysel olanaklarımızla alacağımız önlemlerle sınırlı değildir. Depremin yol açtığı hasarı zararı en aza indirgemenin yolu bilimsel teknik gerekliliklerin tüm kriterlerini harfiyen yerine getirmekle mümkündür” ifadelerini kullandı. İbrahim Şengül