Ege Telgraf WEB TV’nin canlı yayın konuğu olan Tüm Büro Sen Genel Başkanı Halit Önük, işçilerin sorunlarına dair önemli açıklamalarda bulundu. Sendikalarının tüm işçilerin sesi olduğunu belirten Önük, “Biz diğerlerinden çok farklıyız. Her şeyden önce hiçbir siyasi partinin arka bahçesi değil. Biz tüm partilere aynı mesafede duruyoruz. İyi yapılan şeyleri takdir ettiğimiz gibi kötü yapılan şeyleri de eleştiririz. Yine yönetim kurulumuzun tamamı, hala aktif olarak çalışan işçilerden oluşuyor. Ben Genel Başkan olarak işçiyim, yönetim kurulumuz, il ve ilçe başkanlarımız aktif çalışan işçi. Dolayısıyla sendikamız bizzat işçiyi, yani kendini anlatıyor ve onların davasının peşine düşüyor. Biz sabaha kadar bağırıp çağıralım, eğer arkanızda çalışanlar olmazsa söylediğimiz hiçbir şeyin anlamı olmaz. Örgütleyseniz, arkanızda büyük bir kitleniz varsa hakkınızı alabilirsiniz. Biz de örgütlülüğümüzü giderek büyütüyoruz” dedi.

‘ÜVEY EVLAT MUAMELESİ’

Milli Eğitim Bakanlığı’nda (MEB) 32 bin hizmetli olarak çalışan işçi taşerondan kadroya geçirildiğini ancak bu işçilere üvey evlat muamelesi yapıldığını belirten Başkan Önük, “MEB, bu arkadaşlarımıza yazın öğrenci olmaması nedeniyle ihtiyaç olmayacağını söyleyerek 10 ay üzerinden kadro verdi. Bu arkadaşlarımızdan daha önce kadroya geçmiş benzer veya aynı görevleri yapan çalışanlar var. Tüm bu insanlar aynı okullarda, aynı sınıfları temizliyor. Ancak bir grubu 12 ay boyunca kadroya alınırken, bir gruba iki ay evde otur deniyor. Peki, oturalım da bu süreçte çocuklarımıza kim harçlık verecek, ev kiralarını kim ödeyecek? Burada bir adaletsizlik, haksızlık var. Bu sorunu sendikalar aktarmadı, Cumhurbaşkanımıza bu anlatılsa 10 dakikada çözülecek bir sorun. Çünkü bu şekilde devlet zarara uğruyor. Devletimiz işçilere maaş veriyor ve taşeron firmaya kar veriyor. Biz devletimize diyoruz ki, kadroya geçemeyenler kadroya geçsin, taşerona verdiğinizin yarısını işçiye verin, yarısı ülkemizin kasasında kalsın. Bu şekilde milyonlarca lira kar edecek devletimiz. Bu 32 bin kişi kadroya geçerken dahi taşeron firmaya ödenen aracı ücreti kasada kalıyor. Ancak bu konuda mecliste ya da Bakanlık’ta bununla ilgili de çalışma maalesef yok. Bununla ilgili bir yasa çalışması yapılmasını ivedilikle bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

‘İŞİ ÖĞRENDİKLERİNDE İŞSİZLER’

Toplum Yararına Programlar (TYP) bünyesinde çalışan işçilerin süreklilik problemi olduğunu vurgulayan Genel Başkan, Bu arkadaşlarımız tam işi öğreniyor, idareciler tarafından TYP’si bittiği için işten el çektiriliyor. Okulda güvenlik olan arkadaşımız, program boyunca okulu, diğer çalışanları, işini, öğrencileri öğreniyor. Tam her şey tamamlanıyor bu insanlar işten çıkarılıyor. Neden yapılıyor bu? Neden yeni personel alınıyor. Bu arkadaşlarımız ne iş yapacak? Yine çok fazla kadroya geçemeyen hala taşeronda çalışan birçok işçi var. Örneğin hastane bilgi yönetim sistemi çalışanları, gider konusunda yüzde 70’e takılarak kadroya geçemedi. Çünkü kayıtları mal gideri olarak girilmiş birçok işçinin. Oysa bu arkadaşlarımız oradaki sistemin beyni. Bu mağduriyetlerin bir an önce kaldırılması gerekiyor. Yine yemekhane çalışanları benzer şekilde sorunlar yaşıyor. 30 yıldır hastanelerin yemekhanesinde görevli binlerce personel var. Bunların da ihalesi gıda ürünleriyle birlikte yapılarak firmalara verilmiş, buradaki arkadaşlarımız da kadroya giremedi. Burada bir yanlış yapılmış. Allahtan korkulmalı ve bu hatadan dönülmeli, tüm arkadaşlarımız kadroyu hak ediyor” diye konuştu.

‘EK ÖDEMELER NE OLDU?’

Pandemi sürecinde, çok sayıda işçinin görev yerlerinden alınarak, hastanelerde, bankalarda, vefa gruplarında görev yaptığını hatırlatarak Halit Önük, “Biz bu tutumu eleştirdik. Gerekli eğitimi almadan salgın döneminde bu insanların bu şekilde kullanılması yanlıştı. Ama bu görevlendirmeler yapıldı. Kimi arkadaşlarımı darp edildi, kimileri hastalandı ve ölenler oldu. Bunlara bir ek ödeme veriyoruz denildi. Ancak bu ödemeleri doktorlar ve hemşireler aldı. Ancak temizlik ya da bilgi işlem personelleri ek ödeme alamadı. Hatta bu nedenle kimi hastanelerimizdeki doktor ve hemşireler, kendilerine yatan ücretleri alıp bu arkadaşlarımıza verdiler. Onlara teşekkür ediyoruz. Ancak bunu Sayın Cumhurbaşkanımız yapmalıydı. Sağlık çalışanlarımızın hepsini alkışladık ancak emek verenlerin maddi olarak haklarını ödemeye gelince ayrım yapıldı. Oysa sağlık bir bütündür. Burada dahi bir haksızlık yapıldı. En azından bu süreçten sonra bu arkadaşlarımızın bir sevindirilmesi gerekiyor. Kadroyu falan geçtik, en azından bir süreklilik verilsin işçilerimize” sözlerini kullandı.

‘HALKIN FİKRİYLE İLGİLENİYOR!’

İşçilerin ancak haklarını aradıkları zaman sonuç alabildiğinin altını çizen Önük, hükümete sorunlarla ilgili diyalog çağrısı yaptı. Kendilerinin dinlenmemesi takdir de Ankara’ya yürüyeceğini kaydeden Başkan Halit Önük, şunları söyledi: “Birçok kişi atama bekliyor ancak bizler davamızın peşinde olursak sonuç alabiliriz. Sayın Cumhurbaşkanımız, halkın ortaya atılan fikirlere sahip çıkıp çıkmadığı ile çok ilgileniyor. Kıdem Tazminatı düzenlemesinde gördük en son, ortaya atılan fikir toplum tarafından beğenilmeyince vazgeçildi. Eğer işçilerimiz bu taleplerini güçlü bir şekilde dile getirirlerse, bizlerin arkasında dururlarsa taleplerimizi yerine getirtebiliriz. Ne hükümet, ne Cumhurbaşkanımız ne de meclisimiz bu duruma asla duyarsız kalmaz. Biz işçilerde de eksiklik var, sahip çıkmıyoruz, yeterince sesimizi yükseltmiyoruz. Bunu yapmalıyız. Bizim sorunlarımız çözülmeyecek sorunlar değil. Barolar ve siyasi partiler yaptı diye ertelediğimiz bir Ankara yürüyüşümüz var. Onu planlıyoruz bu sıralarda. Türkiye’nin bir yerinden başlayarak Ankara’ya yürüyecek, sesimizi duyurmak istiyoruz. AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, Barolara diyalog kapısı açık, buyurun gelin görüşelim demişti. Buradan ben de çağrı yapıyorum, biz büro çalışanları olarak görüşmek, sıkıntılarımızı atlatmak istiyoruz. Bir diyalog kapısı açılırsa yürüyüş yapmaya gerek kalmayacak ama muhatap alınmazsak, ayın 15’inden sonra tarih kararlaştırarak yürüyüşü gerçekleştireceğiz. Bizim amacımız bağcıyı dövmek değil, siyasi bir tutum takınmıyoruz. Biz üzüm yemek istiyoruz. Dolayısıyla bir kesimin, bir siyasi partinin desteğini de istemiyoruz. Biz işçiler olarak kendimiz yapacağız bu yürüyüşü. Onun için korkup çekineceğimiz bir şey yok.” Utkucan Akkaş / Özel Haber