Tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz de bir hayli zor günlerden geçiyor. Önce korona virüs salgını daha sonra ise depremin acı gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalan İzmir’de mücadele tam gaz sürüyor. Ege Telgraf’a gündemi değerlendiren Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, salgın, deprem ve ekonomiye ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Mart ayından bu yana tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz de korona virüs salgını ile mücadele ediyor. Öncelikle bu süreci ve izlenilen politikaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle son 2 ayda Sağlık Bakanlığı'nın vaka sayılarındaki tutarsız açıklamalarına şahit oluyoruz. Tabipler Odası’ndan gelen rakamlarla, Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlar konusunda büyük farklar vardı. Ancak gelin görün ki, bundan tam 1 hafta önce, Sağlık Bakanlığı, Tabipler Odası ve belediyelerin verdiği rakamlara çok daha yakın bilgiler vermeye başladı. Neden rakamlar tam olarak verilmiyordu? Malumunuz yaz ayında, turistlerin ülkemize gelip dolar bırakması için, olağanüstü bir çaba harcandı. Bu öyle bir çabaydı ki; yazın Antalya'da pozitif çıkan hastalar, Eskişehir ve Konya gibi illerimizde bulunan hastanelere sevk edildi. Peki, 1 hafta öncesine kadar, bu rakamlarda neden yükseliş yoktu? Niçin Tabipler Odası’nın ve belediyelerin verdiği rakamlara yalan dendi? Bu durumun sebebi, yabancı sermayeyi ülkemize çekmek için bir girişim olabilir miydi? Bizde korona virüs hastası sayısı az imajı vermek miydi amaç? Türk Lirası’nın değer kaybının önüne geçebilmek için umudu, gelecek yabancı sermayeye mi bağlamıştık? Böylesine bir kötü süreç yönetiminden sonra doğal olarak, Kovid-19 salgınından en çok etkilenen ülkelerin başında gelmeye başladık. İzmir’de şu anda tüm yoğun bakımların dolu olduğu ve hatta 100’e yakın hastanın sırada beklediği konuşuluyor. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz neler? Yoğun bakım ünitelerinin taleplere cevap vermediği, vatandaşlarımız tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Hastaneye işi düşen vatandaşlarımız, istedikleri cevabı alamadıklarında bizden yardım talebinde bulunuyor. Ama bir gerçek var ki, yoğun bakım ünitelerinde yer bulmak çok zor. Hastane rektörleri, bu konuda sorun yaşamıyoruz ifadelerini kullansalar da gerçek, bu durumun tam tersini söylüyor. Örneğin, kullanılmayan bazı spor salonları, gerekli düzenlemeler yapılarak, hastaneye dönüştürülmeli. Çünkü; önümüzdeki günlerde soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklar baş gösterdiğinde, hastanelere başvuru oranları da ciddi oranda artış gösterecektir. Bunun için de mutlaka önlem alınmalı ve yoğun bakım ünitelerini artırmak gerekiyor. Peki, bunun için ne gibi çalışmalar yapılıyor? 2 hafta önce bununla ilgili soru önergesi verdik. Cevap geldiğinde biz de bilgi sahibi olacağız. Salgından başta sağlık çalışanları olmak üzere birçok sektör olumsuz etkilendi. Bu konuda görüşleriniz ve önerileriniz nedir? Öncelikle, salgının başladığı günden bu yana, büyük bir özveride bulunup fedakarca çalışarak mesleğinin hakkını veren tüm sağlık personelimize minnettar olduğumuzu dile getirmek istiyorum. Salgında en mağdur kesimin sağlık emekçileri olduğunu söylesek yanlış sayılmaz herhalde. İnsanların hayatlarını kurtarmak, sevdiklerine tekrar kavuşturmak için; kendi annelerini, babalarını, eşlerini, evlatlarını, değer verdikleri insanları görmeme pahasına mücadele ettiler. Bu, ayaküstü geçilecek bir durum değildir. Bu açıdan hakları ödenmez ama haklarında da bazı iyileştirmeler yapılabilir. Örneğin, korona virüsün meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için, CHP Grubu olarak teklif verdik. Komisyonda görüşülecek. Umarız, her siyasi parti bu yasayı destekleyerek, meclisten geçiririz. Burada sadece sağlık çalışanları olumsuz olarak etkilenmedi. Pandemiye bağlı olarak; okulların açılmaması sebebiyle; kantin işletmecileri, kırtasiyeciler, servisçiler, düğün sektörünün durması sebebiyle; çiçekçiler, kuyumcular, matbaacılar, düğün salonu işletmecileri, gelinlik ve abiye üreticileri, fotoğrafçılar, mobilyacılar, kuaförler, organizasyon sektörleri de etkilendi. Esnaf bitmiş, ödemelerini yapamaz duruma geldi. Bu yaraları sarmak için; kredilerin faizsiz olarak ertelenmesi, kira desteği, stopaj vergi ödemelerinin ertelenmesi, sicil affının çıkarılması, pandemi döneminde başlatılan kısa çalışma ödeneğinin devam etmesi can suyu olarak esnafa verilebilir. İzmir, bu süreçte salgının yanı sıra deprem gerçeği ile de yüzleşmek zorunda kaldı. Siz de ilk andan itibaren çalışmaları yakından takip ettiniz. Bu süreçte atılan adımları nasıl buldunuz. CHP tarafından bir kez daha ‘Deprem vergilerine ne oldu?’ sorusu yükselse de hala net bir cevap gelmedi. Sizin bu konudaki görüşleriniz nedir? Deprem anından sonra ilk şoku atlatınca, tüm ülkede CHP’li olsun diğer partilerin olsun belediye birimleri adeta teyakkuza geçti. Hızlı bir şekilde kısa zamanda koordineli bir biçimde çalışarak ilk 24 saatte müthiş bir performans gösterdiler. Herkes, üzerine düşen görevinin fazlasını yaptı. 3 ila 5 gün önce, İzmir'de kurulan son çadır da kaldırıldı. Deprem vergileri konusuna da gelince; halkın 21 yıldır ödediği deprem vergileri, İzmir depremi ile tekrar gündeme geldi. Geçici denerek 2002’de getirilen ve alınmaya devam edilen vergilerden bugüne kadar 70 milyar 895 milyon 689 bin lira toplandı. 21 yıldır, cep telefonu, internet, bankacılık işlemleri, Spor Toto, Milli Piyango, uçak biletleri, gümrük ve pasaport işlemleri gibi birçok konuda deprem vergisi ödüyoruz. Bu paralara ne oldu? Dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TBMM'de yaptığı açıklamada deprem vergilerinin sağlık, eğitim, duble yollar için harcandığını açıklamıştı. Bunlara ne kadar harcandı? Deprem vergisinden kalan bir para var mı? Neden deprem için değil de farklı işler için bu para kullanıldı? Bu konuda bilgi verilmiyor. İzmir depreminden sonra kurulan, Deprem Araştırma Komisyonu’nda bu bilgilerin de sorularak kamuoyunun aydınlatılmasını bekliyoruz. Bayraklı’da depremzedeler için yapılacak konut olan alanının altından aktif fay hattının geçtiği tartışılıyor. Bu konudaki yorumlarınız nedir? Sizler de biliyorsunuz, Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, deprem sonrası yeni konutların yapılması planlanan Bayraklı rezerv alanında Bornova Fay Zonu’nun geçtiğini duyurdu. İzmir, 1600’lü yıllarda da büyük bir deprem geçirmiş ve kent yıkılmış. Bu fayın önemli bir kısmı kentin içerisinden geçiyor. Yaşanan bunca acıdan sonra bu bölgelerde yapılacak yüksek yapıları çok doğru bulmuyorum. Ülkemizde fay yasası acilen çıkarılmalı, aktif fay zonlarının geçtiği alanlarda özel jeolojik araştırmalar yapılarak bu zonların geçtiği güzergâhlar belirlenmelidir. Belirlenen bölgeler tespit edildikten sonra, üstüne bina ve bina türü yapıların yapılması yasaklanmalı, mevcut bina ve bina türü yapılar ise acilen kentsel dönüşüm kapsamına alınarak vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği sağlanmalıdır. Kentin ana ulaşım yolları, su kanalizasyon ve doğalgaz hatları, büyük trafo merkezleri kontrol edilmeli. Hepimiz yaşadık gördük. Aynı acıların tekrarlanmaması için olası büyük bir deprem anında kentte bir karmaşa yaratmadan, güvenli ulaşımın, güvenli suyun, güvenli ısınmanın sağlanacağı alt yapı yatırımlarının elden geçirilmesi gerekiyor. Ülke zor bir ekonomik süreçten geçiyor. Asgari ücret görüşmeleri başlayacak. Şimdiden çeşitli senaryolar oluşmaya başladı. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz / önerileriniz nedir? Asgari ücret komisyonu bugün toplanıyor. Sormamız gereken; Asgari Ücret Tespit Komisyonu demokratik bir komisyon mu? Pandemi sürecinde birçok vatandaşımız işsiz kaldığı gibi esnafımız da çok zor günlerden geçiyor. İşsiz sayısı, 11 milyona ulaştı. Ülke olarak, ekonomik buhran içindeyiz. Bir ülkede sadece bir kişi değil, milyonlarca kişi evine ekmek götüremiyorsa, evine ekmek götüremediği için canına kıymak istiyorsa, gençler iş bulamadıkları için vatanını terk etmek istiyorsa, ülkede ekonomik buhran var demektir. İnsanlar neden intihara kalkışıyor ya da gençler ülkeyi neden terk etmek istiyor? Tek neden var: İşsizlik ve işsiz kalma korkusu. Yıllarca okuyorlar, emeklerinin alın terlerinin karşılığını alamıyorlar. Asgari ücret, işçinin bir iş günü çalışması karşılığında ödenmesi belirlenen en düşük ücrettir. Asgari ücret, işçi ve ailesinin ekonomik ve sosyal hayatlarını en iyi şekilde yaşayabilmelerini sağlayacak kadar olmalıdır. Asgari ücretin pazarlığı olmaz. Asgari ücrete zam yapıldıktan sonra gelecek zamlar ne olacak? Hepimiz bu senaryoyu daha önceki yıllardan biliyoruz. Kredi kartları borç oranları ortada, pandemi sürecinde yaşananları biliyoruz. Asgari ücret belirleme yöntemi değişmeli. Bir kişilik aile üzerinden değil, 5 kişilik aile üzerinden belirlenmelidir. Hepimizin ortak hedefi nedir? Geleceğimiz, çocuklarımız ve torunlarımızla daha güzel, güven içinde, bayrağımız altında, bu güzel vatanda huzur içinde yaşamak. Bu ülkede her evde tencere kaynasın, tek bir çocuk bile yatağa aç girmesin. Her evde bereket ve huzur olsun. Biz esnaftan, çiftçiden, emekliden, mağdurdan ve haktan yanayız. Siyasette ve ekonomide yaşanan tüm gelişmeler ışığında erken seçim konusunda görüşleriniz nedir? Artık, ülkeyi yönetemiyorlar. Devletin açıkladığı verilere kimsenin güveni kalmadı. Böyle bir ortamda güvensizlik ekonomiyi olduğundan daha kötüye götürüyor. Bu gemi su almayı bıraktı, batmaya başladı. Tek adam rejimine başından beri karşı çıktık. Türkiye bu rejime geçtikten sonra ülkede iyi giden bir şey yok. Dış politikada, ekonomide, eğitimde, toplumsal barışta, özgürlüklerde iyiye gidiş var mı? Yok. Atilla İlhan demiş ki: Türkiye’nin kuruluş felsefesi ve ilkelerine ters düşen bir dış politika ve savunma ortaklığı içinde çırpındığı açıkça görülüyor; aynen deli gömleği giydirilmiş akıllı bir adamın çırpınışı gibi… Artık üzerimize zorla giydirilen bu deli gömleğinden kurtulma zamanı. Türkiye her gün kan kaybediyor. Bugün itibarıyla yaşamından memnun bir tek kesim kalmadı. CHP olarak erken seçime hazırız. Vekiller olarak ülkemizin dört bir yanına gidiyoruz. Esnafın, gençlerin, iş adamlarının sorunlarını dinliyor, onların yanında olduğumuzu belirtiyor, bu krizden tek kurtuluşun CHP iktidarı olduğunu anlatıyoruz. Ülkemiz uçuruma doğru gidiyor. Köklü bir değişimin şart. Ülke ekonomisi daha fazla zarar almadan seçim yapılmalı… Ve son bir mesaj… Çocuklar inanın, inanın çocuklar… Güzel günler göreceğiz, güneşli günler! Motorları maviliklere süreceğiz; güzel günler göreceğiz güneşli günler… Yeter ki inanın! Tüm kavgamız ve mücadelemiz sizlerin görmesini istediğimiz güzel günler için…

‘Kimse partiden büyük değildir’

Menemen Belediye Başkanvekili seçimiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan CHP İzmir Milletvekilli Tacettin Bayır, “CHP’nin 6 kişi açık ara önde olduğu bir meclis varken, başa baş çıkması gerçekten ilginç. Bizim buradan gerekli dersi çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Nedir bu ders? Örgütten gelmeyen, çapa yapmayan insanları bu partiye alır, getirirseniz böyle olayın ciddiyetinden uzak oy kullanırlar. O yüzden il başkanlığı, belediye başkanlığı, meclis üyeliği, milletvekilliği gibi örgütün bütün seçimlerinde ön seçim yapmak lazım. Unutulmasın ki, kimse partiden büyük değildir. Partinin aldığı grup kararına uymayacaksan, ki bu bizim tüzüğümüzde de vardır, o zaman partiden ayrılacaksın. Kalıcı olan her zaman CHP’dir” dedi. Yağmur Gülü / Özel Haber