İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) İzmir Şube Başkanı Yusuf Öztürk, konuk olduğu Ege Telgraf Web TV’de haber müdürü İbrahim Koçbaş’ın sorularını yanıtladı. Çin’de ortaya çıkan ve pek çok ülkenin korkulu rüyası haline gelen korona virüsünün Türkiye’ye etkilerini anlatan Başkan Öztürk, konuyu turizm ve ticaret başlıkları altında değerlendirdi. Öztürk “Dünyada yaşayan insanların çok etkilenebileceği bir virüs. İnsanlık alemini tehdit eden bir kılıç şu an. Son bilgilere göre iki bin üzerinde hayatını kaybeden insan var. Bir an önce bunun çaresinin bir şekilde bulunup ölümlerin engellenmesi bizim için en önemli durum. Bir dünya var ve aynı dünyayı paylaşıyoruz. Başka ülke vatandaşı olmaları çok mühim değil. Dijitalleşmenin getirmiş olduğu nokta dünyayı çok küçülttü. Sanki sınırlar ortadan kalktı” diye konuştu. Turizm açısından korona virüsünü değerlendiren Başkan Öztürk, Türkiye için avantaj bile olsa memnuniyetin kötü bir virüs olmasından kaynaklı buruk olacağının altını çizerek turizmin dört ana etmen noktası olduğunu söyledi. Kruvaziyer, su sporları ve marina turizmini başlıklarıyla konuyu ele alan Öztürk, “Normal şartlarda bunlar deniz turizmini oluşturan noktalar. Turizmde su sporları ile ilgili sorun olacağını sanmıyorum çünkü normal şartlarda Uzak Doğu’da çok fazla su sporları ile ilgilenen kitle yoktu. Özellikle Amerika ve Avrupa’dan gelen dalış ve su sporuna ilgisi olan büyük bir kesim söz konusu. Marinalar yüzde yüz dolulukla devam ediyor. Kruvaziyer konusunda olumlu yönde çok önemli gelişmeler söz konusu. Dünya’da 3 ayrı destinasyon vardı. Biri Karayipler, diğeri Akdeniz ve daha sonra ortaya çıkan Uzak Doğu… Akdeniz gemilerinin bir çoğu Uzak Doğu’ya geçiş yapmıştı. Doğu limanlarına uğrayan gemiye rezerve yapan turist yok. Tekrar Akdeniz’e, hatta Türkiye’ye dönmeye başladı birçoğu. Çünkü Türkiye, doğal zenginliğiyle, gastronomisiyle, doğasıyla, kültürüyle, ekonomisiyle, yaşam tarzıyla ve geçmişiyle baktığınızda birçok Akdeniz ülkesinden daha önde gidiyor. Yakın zamanda pek çok rezervasyon gerçekleşti. Önemli bir firma bir limanımıza 30 sefer daha koydu. Bu 60 bin kişi demek… Bu anlamda pozitif bir getirimiz söz konusu” açıklamalarında bulundu.

EKONOMİK KRİZ

Korona virüsü kabusunu deniz ticareti açısından değerlendiren Deniz Ticaret Odası İzmir Şube Başkanı Yusuf Öztürk, küresel ekonomide Uzak Doğu’nun en önemli aktörlerden biri olduğunu ve Avrupa Birliği, Amerika ve Çin’in dünyanın bütün ticaretini etkilediğini belirtti. Çin’de bulunan birçok fabrikanın kapandığını ve insan yoğunluğundan dolayı problemin büyüyebilme ihtimali olduğunu vurgulayan Öztürk, “Dolayısıyla yoğun ve sıkıntılı ortamlar ticari açıdan değerlendirdiğimizde. Fabrikalar çalışmazsa üretmez. Üretmez ise satamaz. Satamayacağı bir malın hammaddesini önceden almaz. Dolayısıyla küresel bir ekonomik krize dönebilme ihtimali yüksek. Zaten 2020 için dünya ekonomisinin çok büyüme beklentisi yok. Bir de üzerine üretim ve tüketim merkezi olan Uzak Doğu’da bunun çıkması deniz ticaretini etkiler noktada. Yük bulamayacaklar, açıkta kalacaklar belki birçok gemi seferden ayrılacak. Türkiye’yi etkileyen kısımlardan biri ise Uzak Doğu’dan gelen gıda yüklerin gümrükten işlemleri yapılamıyor. Veterinerlik ve zirai karantina denetimlerinde daha dikkatli olunması gerektiği için bu her halükarda deniz ticaretini etkiler noktada. Odak ülke Çin olarak değerlendirilen pek çok tanıtım söz konusu. Ülkemize gelen Çinli artıyordu. Şimdi Uzak Doğu’dan dolayı bir düşüklük söz konusu olabilir” diye konuştu.

NİTELİK/ NİCELİK FARKI

Geçtiğimiz sezon yat turizmi açısından genel bir değerlendirme yapan Öztürk, 2019’un beklentilerin çok üzerinde geçtiğini söyledi. Türkiye’nin gelirlerinin belli olduğunu belirten Başkan Yusuf Öztürk, 2020’nin de aynı şekilde ilerleyeceğini ön gördüğünü söyledi. Turizm’de en önemli başlıklardan birinin nicelik ve nitelik olduğunu söyleyen Öztürk, “Biz yurtdışına gittiğimiz zaman Antalya’daki güzel otellerin beş katı para ödüyoruz. Bu işte bir yanlışlık var. Niceliğe oynar, sürümden kazanalım dersek sonuç bu oluyor. Hitap ettiğiniz, hedef koyduğunuz kişiler orta direk veya altı oluyor. Artık niteliğe önem verilmeli ki daha kaliteli hizmet ve daha iyi para kazanalım. Oteller bana göre Türkiye’nin parlayan yüzü. Kazandıkları para miktarı yeterli değil. İnsanların sadece otellerde değil, şehre inip para harcamasını sağlamamız lazım. Genel anlamda böyle. Turisti getirirsin ama turiste nereleri göstereceksin? Gittiğinde kime ne söyleyecek İzmir ile ilgili? ‘Çok güzel otellerde kaldım, iyi alışveriş yaptım’ dese ve 3 kişiye söylese, 30 kişi olarak geri dönecek. İzmir Tanıtma Vakfı gibi bir vakıf var. Kruvaziyer turizminde Tunç Bey’in inanılmaz çalışmaları var. Büyük bir çaba sarf ettiğini biliyorum” dedi.

‘İZMİR LİMANI GEÇ KALDI’

İzmir Limanı’nın son durumunu değerlendiren Başkan Öztürk, öncelikle limanlarda birden çok hizmet vermenin normal olduğunu söyledi. Bazı limanların tıpkı doktorlar gibi ihtisaslaştığını vurgulayan Öztürk, “Bazı limanlarda yük potansiyeli arkasında endüstri yoksa orayı yük limanı yapmanın anlamı yok. Boşuna yatırım olur. İzmir Limanı’nın önemi şu; önce liman kurulmuş, sonra etrafı şehir haline dönüşmüş. Bir dönem Türkiye’de en fazla ihracatın yapıldığı liman noktasındaydı. Değişen bir takım şeylerin karşısında durmamak lazım. Olayı makro görmemiz lazım. İzmir’i Çeşmesi, Aliağa’sı, Dikili ve Çandarlı’sıyla düşünmek zorundayız. Doğu’nun en batısı, Batı’nın en doğusunda yani lojistik açıdan ortaokulda bize öğretmiş oldukları jeopolitik pozisyonu düşündüğünüzde Karadeniz’e geçişin son derece basit olduğu. İster boğazlardan geçin, ister yapımına az kalan Kilyos Limanı ile düşünün. Çandarlı Limanı Türkiye’nin vizyon projesi olup şu an yapımı tamamlanmak üzere olan Kilyos Limanı’yla demiryolu bağlantısını kullandığınızda boğazları baypas ediyorsunuz. Tren sistemiyle İzmir’den çıkardığınız bir yükü Trakya üzerinden Avrupa’ya götürebilirsiniz. Çağa ayak uydurmak lazım. İzmir Limanı biraz ayak uydurmakta geç kaldı. Özel limanlar 5 adım giderken, İzmir Limanı 1 adım gitti. Artı İzmir Limanı’nın ne olacağı konusunda insanlar şaşırdı kaldı. ‘Ne yapacağız?’ dediler. Başarısız özelleştirmenin ardından 13 sene geçti. Hala ‘Ne olacak?’ diyoruz. Hala aynı noktadayız. Çok güzel iki örnek var; biri Mersin Limanı. Aynı yıllarda özelleşti. 5 katı artmış durumda. Olması gereken kanal projesiydi. Dünya’da gemilerin ölçüleri değişti. O gemilerin İzmir Limanı’na girişi için tarama gerekiyordu. Ben ‘Önümüz açık’ diyorum İzmir Limanı’na” diye konuştu. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber