Açık İnovasyon Derneği'nin yanı sıra, bilim insanları, akademisyenler, çeşitli alanlardan uzmanlar, meslek örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin dahil olduğu dayanışma ağı tarafından hazırlanan acil eylem planında ülkemizi bekleyen riskler masaya yatırıldı. Buna göre, önümüzdeki kış aylarında Türkiye'yi sağlık, eğitim, ekonomi, tarımsal üretim ve gıdaya erişim konularında oldukça zorlu günler bekliyor. Yapılan kapsamlı çalışmalar hakkında Ege Telgraf'a önemli bilgiler veren Açık İnovasyon Derneği Başkanı ve Bilim Kooperatifi Kurucusu Murat Küçükgirgin, hayati uyarılarda bulundu. Küçükgirgin, önümüzdeki hafta içerisinde yayınlanacak acil eylem planına göre, Türkiye'nin kış aylarında gelmesi muhtemel salgının ikinci dalgasına ve yaşanacak olası bir krize karşı hazır olmadığını hatırlattı. Hazırlık sürecinde ciddi katkılar sundukları ve paydaşı oldukları "Yerel Yönetimler Kovid-19 Acil Eylem Planı" başlıklı çalışma hakkında konuşan Açık İnovasyon Derneği Başkanı Murat Küçükgirgin, "Pandemi nedeniyle online olarak bir çalışma hazırlıyoruz. Önümüzdeki haftalarda yayınlanacak olan bu kitapçıkta korona virüse karşı orta ile uzun vadede izlenmesi gereken stratejiler için bir yol haritası hazırlamayı amaçladık. Kolektif bir çalışma olacak. Kurduğumuz bu dayanışma ağı içerisinde sadece derneğimiz yok. Öncüsü olduğumuz bu sivil oluşum içerisinde bazı çalışma grupları oluşturduk. Amacımız yerel yönetimlere pandemiyle mücadele için yerel yönetimlere bir kılavuz sunmak. Yaklaşık olarak 380 sayfayı bulan bu çalışma büyük oranda hazır. Gönüllülük esasıyla yaptığımız bu projede akademik temsilciler, bilim insanları, kooperatifler ve çeşitli sivil toplum örgütlerinin de katkıları oldu. Tıpçıların, pandemi uzmanlarının görüşleri ve dış kaynaklardan çeviriler de kitapçıkta yer alacak. Olası senaryolar içerisinde gıda krizi, sağlık krizi gibi unsurlar var. Bunlar karşısında ne gibi önlemler alınacağı, sürecin nasıl yönetilmesi gerektiğine dair tavsiyeler içeriyor. Bu açık kitap projesine herkes ulaşabilecek ve toplamda dört bölümden oluşacak. Devamlı olarak güncellenecek bu kaynak önemli bir kılavuz niteliğine sahip. Dünya Sağlık Örgütü ve Amerikan Sağlık Organizasyonu'nun kriz yönetimi için sunduğu tavsiyeleri içinde barındıran önemli bir kaynak. Bu acil eylem planı için Şubat ayından bu yana önemli bir emek harcadık. Önümüzdeki haftalarda yayınlanacak bu çalışmayı Türkiye'deki tüm belediyeler ile paylaşmayı planlıyoruz. Sadece İzmir'i kapsayan bir plan değil, ulusal çapta bir çalışma.

‘EYLÜL-EKİM BEKLENTİSİ’

Çalışmanın detayları hakkında da bilgi veren Dernek Başkanı Küçükgirgin, önümüzde oldukça zorlu bir sürecin olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti: "Şu anda kamuoyunda her ne kadar pek bahsedilmese bile bu pandeminin ikinci dalgası Eylül, Ekim ayı gibi başlayacak. Çalışmanın içeriği de aslında ülkemizi bu olası kriz senaryosuna hazırlamaktır. 2008 yılında yaşanan influanza salgınından daha ciddi bir olayla karşı karşıyayız. Salgın küresel ölçekte önümüzdeki 4-5 ayda daha ciddi boyutlara ulaşacak. Yaz döneminde bağışıklık arttığından ötürü ne kadar zayıflarsa zayıflasın bilimsel öngörülere göre, sonbaharda daha ciddi bir kriz bizleri bekliyor. Bu yüzden özellikle de belediyelerin o zamana oldukça iyi hazırlanması gerekiyor. Biz bu konuda bir yardım sunmayı amaçladık. Önümüzdeki kışı daha zor atlatacağız. Şu anda Türkiye'de 500 bin enfeksiyondan bahsederken, bu rakam 2021’in kış aylarında 15 milyonu bulacak ve ölüm rakamları da yükselecektir. Bu süreçte bizi bekleyen en büyük sorun ise gıda krizi. Tarımsal arazilerin büyük bölümü şu anda ekilmiyor. Ülke olarak ne yazık ki bir tarım politikamız yok. Kriz nedeniyle çok sayıda işletme de tarımsal faaliyetlerine ara verdi. Önümüzdeki 3-4 ayda gıda fiyatları ciddi oranda yükselecektir ve gıdaya erişmekte de güçlükler yaşayacağız. Bu yüzden yerel yönetimlerin ekilebilir tüm tarım arazilerini değerlendirmesini ve çiftçiye destekler sunması için çağrılarımız oldu. Bu İzmir'de büyük ölçüde karşılık buldu. Ancak ülkesel çapta bakacak olursak, biz bu süreci bu sefer ithalata başvurarak aşamayız. Çünkü dünyanın durumu da parlak değil. 85 milyon nüfusu kendi kendimize doyuramayacağız. Bunun yanında, sağlık sistemi de şu anda her ne kadar iyi işlese bile gelecek süreçte vaka sayıları artmaya başladığınca birçok zorlukla karşı karşıya kalacağız. Aynı şekilde eğitim sisteminin de bu süreçte yetersiz kaldığını görmüş olduk, bunun da gözden geçirilmesi şart. Tarımsal üretimde yaşadığımız düşüşün yanı sıra, ciddi gelir kaynaklarımızdan olan turizm sektörü de durma noktasına geldi, bir milyon kişi işsiz kaldı. Şimdiden her alanda yeterli hazırlıkların yapılması gerekiyor. Çünkü bu pandemi aşı bulunana kadar ve herkes bu açıya rahatlıkla erişene kadar büyük bir sorun olmaya devam edecek. Özellikle Türkiye gibi kırılgan ülkelerde bunun etkisi daha fazla hissedilecek. Şu anda havaların ısınması ve yazın gelmeye başlamasıyla birlikte yaşanan bu rehavet ortamı pek hayra alamet değil. Dernek olarak gıda kolisi ya da maddi yardım gibi kısa vadeli çözüm olacak konuların üzerinde durmaktansa, sivil toplum örgütleri olarak insanları gelecekte yaşanacak sorunlara karşı hazırlamak ve bir farkındalık yaratmak zorundayız. Türkiye'nin ekonomik ve sosyal olarak içinden geçtiği bu süreç gelecek için ciddi riskleri içinde barındırıyor. Sadece bu yıl değil, önümüzdeki yıllar da ciddi tehlikede. Krizi aşacak, bunu göğüsleyecek, sorunları bertaraf edecek senaryoları üretmemiz şart." Erman Şentürk / Özel Haber