İki günlük hafta sonu kısıtlamasının ardından İzmirliler alışveriş ve sosyalleşme için sokaklara çıktı. Normalleşme takviminin ardından açıklamaları değerlendiren İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Çamlı, kararların hangi kriterlere göre hazırlandığını anlayamadıklarını ifade eti. Haftalık vaka sayılarıyla bu kararların alınmasının yeterli bulmadıklarını anlatan Çamlı, ''Yaptığınız test sayısı çok önemli. Yapılan test sayısı ne kadar fazla olursa, vaka sayıları o kadar artar. Ama son dönemde gerek Türkiye'de, gerek İzmir'de, yapılan test sayılarında ciddi bir düşme var. Örneğin Türkiye'de Aralık ayında yaklaşık 100 bin test yapılırken, şu an 100-120 bin aralığında test yapılıyor. Sadece vaka sayılarına bakarak bir takım kararların alınması çok gerçekçi değil. Sadece İzmir’de Aralık ayında 15 bin test yapılırken, duyumlarımıza göre 3-4 bin test ancak yapılmakta. Son yapılan testlere baktığımızda vakalarda yüzde 25'lik bir artış görüyoruz. Vaka artışı devam ederken, İzmir yüksek riskli il sınıfındayken gevşeme tedbirlerinin alınması, çok gerçekçi görünmüyor. Pandemi kontrol altına alınmadı. Aksine artış görülüyor. Hangi detaylarla gevşemeye geçildiği kamuoyu ile paylaşılmalı. Kararların bilimselliği tartışmaya açıktır. Özellikle sahadaki pek çok parametrenin birlikte değerlendirilerek ve bilimsel bir analizle, toplum sağlığı gözetilerek, alınmasının, pandemi mücadelesinde çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun dışındaki uygulamalar, özelikle ekonomik kaygılar, haziran ayında yaşadığımız ve sonrasında yeni bir pik dalgasının ortaya çıkmasını unutmamamız gerekiyor'' dedi.

‘SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI’

1 Mart'ta yapılan açıklamaları olumlu bulduklarını ifade eden Karşıyaka Sosyal Sorumluluk ve Bilim Derneği Başkanı Avrupa Birliği Projeleri Uzmanı Hüsnü Yardımcı ise, farklı bir süreçte olduğumuz için normalleşmeyi mantıklı bulduğunu söyledi. Konuyla ilgili ilçelere bakmak gerektiğini de ifade eden Yardımcı, ''İlçeler, maviye dönüşü hedeflemeli. Bu açıdan güzel bir yaklaşım olur. Her ilçe maviyi hedeflediği takdirde, pandemiyi yenmemiz kolaylaşır. Biz şu an turuncuyuz, sarıyı hedefleyip, maviye geçeceğiz. Bunun için köy köy, mahalle mahalle çalışmak lazım. Aşılar vurulmaya başlandı, bu bizlere sürü bağışıklığını kazandıracak. Bu iki durum, riski ortadan kaldıracak'' dedi.

‘KAYGI BOZUKLUĞU ‘

Normalleşmeyi sosyolojik olarak değerlendiren İzmir Sosyoloji Derneği üyesi Sosyolog Buket Oral ise, ''Tarihsel ve kültürel olarak bakmak lazım. Bizler toplumsal ağlarla hayatımızı kurmaktayız. Hastalık sürecinde evlere kapanmayı beklemek, toplumumuz için imkansız bir durum. Hastalık bizden evlere kapanmamızı istiyor, sosyal mesafe mesajı veriyor ama Türkiye'de ancak belirli bir kesimi eve kapatabilirsiniz. Yüksek gelir gruplarını, beyaz yakalıları eve kapatabilirsiniz. İçerisinde bulunduğumuz durumlar, insanlarda kaygı bozukluğu oluşmasına neden oldu. Dolayısıyla da kaygı bozukluğu nedeniyle toplum şu anda kendi için en doğru olanı uygulayamıyor. Gelecek kaygısı, ekonomik kaygılar giderilmediği müddetçe, dışarıya çıkmaların engellenmesinin sonu gelmeyecektir. Bu sorun, dünya genelinde yaşanıyor. Ama ülkemiz için konuşmak gerekirse, bu kaygıların azaltılması noktasında hareket edilmesi gerekiyor'' dedi. Aydın Çetinkaya / Özel Haber