‘Vakıf, gerçek ve tüzel kişi veya kişilerin, belirli bir mülk ve hakla belirli ve sürekli bir amaca tahsis edilmesi ile oluşan müessesedir. Geleneksel olarak, bir hizmetin gelecekte de yapılması için belli şartlarla ve resmi bir yolla ayrılarak bir kimse tarafından bırakılan mülk veya paraya "vakfiye" deniyor.’ İzmir Vakıflar Bölge Müdürü Muzaffer Atasaven bu sözlerle vakfın tanımını yaparken, müdürlüğünün icraatlarını da Ege Telgraf Web TV’ye anlattı. Efe Telgraf Gazetesi Genel Yayın Danışmanı deneyimli gazeteci İsmail Kazım Erkmen’in sorularını yanıtlayan, İzmir Vakıflar Bölge Müdürü Muzaffer Ataseven, “Vakıf Arapça kökenli bir kelime. Özel ya da tüzel kişileri belli bir bütçeyi vakfetmesiyle başlar. Servetin belli kısmını vakfediyorsanız, geri alamazsınız. Her vakıf bir vakıf senediyle kurulur. Vakfın gelirleri hangi şartlara ve kimin yöneteceği yazılır. Mahkeme vakıflar genel müdürlüğüne yazılır. Prosedürlerin ardından vakıf kurulur” açıklamalarında bulundu.

'OKULLARDA BİLİNÇLENDİRME '

Geleneksel süreçlerden ve vakıf kültüründen bahseden Ataseven, “Bir şehirde şehirleşme olacaksa önce han camii ve medrese yapılır. Şehir onun etrafında gelişir. Vakıf kültürü temelinde birlik beraberlik vardır. Merhamet ve şefkat vardır. Muhtaç insana yardım etmek vardır. Vakıf kültürü genç nesillere aktarılmalı, paylaşılmalı. Müfredatımıza bir saat bile olsa bir seçmeli ders konulabilir. Şu an sadece Vakıflar Haftası var. Okullarda bilinçlendirme yapılmalı. Vakıf önemli bir olgu. Bütün geçmişimiz. Vakıflarda Osmanlı Devleti’nde şu an belediyelerin yaptığı işler yürütülüyordu. Zamanımızda belediyelerin yaptığı hizmetlerin yüzde 80’i böyle yürütülüyor. Vakıf verme adına kurulur. İnsanların ihtiyaçlarını giderebilirsiniz. Bir yetimin başını okşamanın hazzı hiçbir şeye değişmez. Bütün personelimizle bu bilincin olmasını isteriz. Bir muhtaca yardım ediyoruz farz edelim. Eğitime katkı olarak tablet dağıttık. Doğrudan tespit ettik ve dağıtımı gerçekleştirdik. Bir ilçemizin bir köyünde tablet vermek istiyorlar. Neden bunu yaptık çünkü pandemiden dolayı yüz yüze eğitim yapılamıyordu. 10 yaşında bir kızımız, 'Benim tabletim var siz bunu ihtiyacı olanlara verin' dedi. Bunu duymak bizi çok mutlu etti. İnsanlarımız fakir olabilir ama onurludur. Vakıf tam budur” dedi.

'147 ENGELLİ MAAŞI '

Geçmişte kurulan vakıflardan da bahseden Atasever, "Selçuklular döneminde kurulan ve devam eden vakıflar var. Sahipleri tarafından idare edilen vakıflar var. Osmanlı döneminde kurulmuş olup, torunlar tarafından idare edilen vakıflar var. Mazbataya alınan hiçbir vakıf sahiplerine geri iade edilmez. Vakıflar Genel Müdürlüğü kontrolündedir. Evlatları çıkabilir. Vakıf senedinde, vakfın gelirleri vardır. Bazı hayratlar var. Çocuklarıma pay verilsin der. İzmir’de 31 mazbut ve evlatlarına para ödediğimiz intifalı vakıf var. Vakıf senedine göre şekillendiriliyor. Sosyal yardımlardan bahsedeyim. Vakıflar olarak, 147 kişiye yetim maaşı veriyoruz. Bin 125 TL kadar aylık. Sakatlık derece ve engellerine göre değerlendiriyoruz. 147 kişiye engelli maaşı veriyoruz. 487 ailemize kuru gıda veriyoruz. Bir konuya daha değinmek istiyorum bizde şu vardır: Çeşitli arsalarımız, arazilerimiz, zeytinliklerimiz vardır. Gelirlerimiz bundandır" ifadelerini kullandı.

'İŞBİRLİĞİ YAPIYORUZ'

Giderlerin vakıflar için karşılanmasının oldukça önemli olduğuna değinen Ataseven , "Birde gelir kalemlerimizin olması lazım. Ne yapıyoruz biz? 1-Kat karşılığı olarak verdiğimiz yerlerimiz var. Bunların hepsini, tamamını ihaleyle veriyoruz. 2-Yap, işlet, devret modelimiz var. Bir arsamız var orada 20 yıllığına 30 yıllığına bazen 49 yıllığına yapıyor, işletiyor ve bize devrediyor. Ve bu işletme süresinde de kiralarımızı alıyoruz. Yani 30 yıl hiç kira almadan vermiyoruz. Yap-işlet-devret modelinde bir bina yapıyorsunuz binanın bir maliyeti var. Kirasını ve süresini ona göre belirliyoruz. Bu yöntemle de işlerimiz devam etmekte. Restore et-işlet-devret var. Eski eserlerimizden hanlarımız var, hamamlarımız var. Bunları da restore et-işlet mantığıyla veriyoruz. Bu konuda yerel yönetimlerden katkı alabiliyoruz. Manisa’dan aldık mesela. Biz bunları yerel yönetimlere doğrudan verebiliyoruz. Restore et-işlet mantığıyla. Mevzuatımız ona uygun. Ama onun dışında her şey ihale yöntemiyle gerçekleşmektedir. Biz bunları verirken bedava vermiyoruz elbette. İnşaat maliyeti, süresi hesaplanıyor. Ve biz orası açıldıktan sonra kira alamaya devam ediyoruz. Onun haricinde İzmir Bölge Müdürlüğü olarak 2 bin 500 yakın kiracımız var. Biz asıl ana gelirlerimizi kira gelirleri oluşturmakta. Şimdi gelirimiz olacak ki biz bu paraları harcayalım. Fakire, fukaraya ulaşalım. Yetimin başını okşayabilelim. Eski eserlerimizi onarabilelim. Özel bütçeli bir kuruluş olmamız hasebiyle önce gelirlerimizi artırmak gibi bir görevimiz var. Bizim asıl çalışmamız gereken ve bu konuda yatırıma açık alanların tamamını değerlendirmeye çalışıyoruz. 2020’de göreve başladım şu zamana kadar 8-10 yeri yatırıma açtık. Bu önemli. Gelir getirici yatırımlarımızı artırmak durumundayız. Restore et-işlet mantığıyla sadece 2020-2021 yılları arasında biz 6 tane yeri verdik. İhale ettik, bitirdik ve işlemler başladı. Bu kısa sürede hem de pandemiye rağmen. Sadece 2020-2021 yılında verdiklerimiz. Daha önce de verilenlerde var elbette. Tabi bir de planladığımız işlerimiz var restore et-işlet mantığıyla. Bunlardan birisi hemen Kemeraltı’nda Kaplan Mustafa Paşa Vakfımız var. Onun altında tarihi bir Roma Hamamı çıktı. Orada bizim binamız vardı. 13 bin 400 metrekare kapalı alanlı. Tabi ki biz eski eseri de koruyacağız. Küçükbir kitle koyaraktan restore et-işlet-devret mantığıyla yapacağız. Manisa Alaşehir’deki Kurşunlu Hanımız var. Manisa Alaşehir Belediye Başkanımız talip oldular sağ olsunlar. Onlarla ilgili de işlemler devam edecek. Yerel yönetimlerle de bu anlamda işbirliği yapıyoruz" dedi.

'GÖNÜLLERE DOKUNMAK'

Pandemi döneminde kiracı esnafa ve diğer insanlara destek çıktıklarını aktaran Ataseven, "Bütün bunlar belli bir mevzuat çerçevesinde ilerliyor. Pandemi sadece ülkemizin değil bütün dünyanın sorunu. Bu zor dönemde ebetteki birbirimizle yardımlaşma mecburiyetindeyiz. Biz bu süreçte kiracılarımızla bireysel olarak da konuştuk. Nasıl yardımcı olabiliriz? Empati yapmak zorundayız. İnsanlar dükkanlarını kapatıyor ve bir gelirleri falan yok. Ancak bizim de kira isteme gibi bir mecburiyetimiz doğdu. Ortaklaşa esnaflarımızı çok fazla sıkmadan verebildikleri kadar aldık. 2021 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğümüz bir karar aldı. Pandemi dönemine özgü olarak kiralara zam yapmadık. Esnafımızın biraz rahat nefes almasını sağlamaya çalıştık. Keşke tabi deminden beri şu kadar eser onarıyoruz şu kadar fakire yardım ediyoruz diye konuşuyoruz. Biz buradan gelen kira yardımlarıyla bunları yapıyoruz. Eminim esnaf kardeşlerimiz de bizi anlayışla karşılayacaklardır. En azından şöyle bir katkı yapıldı 2021 yılında biz bunların kiralarına zam yapmadık başka bir şey daha yapıldı. Geçmişe yönelik borçları faizsiz olarak taksitlendirdik. En azından faiz almadık. Taksitlendirdik. Şimdi çok şükür işler açıldı. Ödemeye çalışıyorlar. Bu zor dönemlerde millet olarak birbirimizle dayanışmak zorundayız. Dayanışmak mecburiyetindeyiz. Çünkü bu genel bir problem. Bizim kiracılarımız bizim velinimetimizdir. Biz öyle görürüz. İnsanlar kazanacak ki bize de ödeme yapsınlar. Boş binalar bir şey kazandırmaz. Vakfet, yaşa, yaşat. Sizlere ve televizyonunuza, gazetenize çok teşekkür ediyorum. Bizi, kendimizi ifade etme şansı verdiniz. Bu güzel. Ama bizim Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak düsturumuz şudur ki sadece insanların ihtiyaçlarını gidermek değil gönüllere de dokunmak önemli. Vakıf kültürün genç nesillerle paylaşılması, onlara aktarılması onlarında ilerde vakıf kurmaya yönlendirilmesi bizim çok önemsediğimiz konudur" ifadelerini kullandı. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber