Gecenin en güzel saatleri… etraf aydınlandı aydınlanacak…tan yeri ağarmak üzere… gündüze dakikalar kala… hava ılık…üzerime ince bir ceket alıyorum… balkona çıkıp oturuyorum…sokaklarda in cin top oynuyor…
Sessizliğin en güzel yanı, insana kendini dinleme ve çevresini gözlemleme fırsatı tanımasıdır. Bundan yararlanıyorum. Gözümün önündeki büyük çöp kutusu dikkatimi çekiyor… Sokak lambasının ışığı üzerine yansımış…Sanki bana mercek görevi görüyor… başımı diğer yana çeviriyorum sonra, önümdeki büyük ağacın dalları ılık rüzgârın etkisiyle bir o yana, bir bu yana sallanarak adeta bana göz kırpıyor… o sallanırken, bazı yapraklar da yere döne döne düşüyor. Öyle edalı bir düşüş ki bu, resmen yaprakların zarafetinden içim titriyor… bazı evlerin ışıkları açık, bazılarının ki kapalı… demek ki bu saatte ayakta olan tek kişi ben değilim. Yalnız olmadığımı hissediyorum… bu saatte yalnız olmak da istemezdim zaten… Yalnız kötü mü? Hayır. Sadece bu saatte yalnız olmak istemezdim. Dünya garip bir yer. İnsan tanımadığı insanlarla ortak paydada buluşunca, mesela gece o saatte oturan tek kişi ben değilim duygusuna kapılınca sevinebiliyor. Aslında ne çok seviyoruz değil mi bir konuda yalnız olmadığımızı hissetmeyi?
FUTBOL MAÇI
Yalnızlık mıdır hissetmek istemediğimiz, yoksa bir konuda kendimizi yalnız ve çaresiz hissetmek istemediğimiz midir bilemem. Fakat bildiğim tek bir şey var. O da, insanın bazen bazı duyguları diğer insanlarla aynı anda paylaşmak istediği… Spor müsabakalarını düşünün örneğin. Bir futbol maçı düşünün. Tanımadığınız insanlarla aynı takımı tutuyorsunuz ve tuttuğunuz takım gol atınca aynı anda diğer insanlarla birlikte ortak bir duyguyu paylaşıyorsunuz. Sevinç gibi. Hatta gol atılınca dönüp birbirinize sarılıyorsunuz. Oysaki birbirinizi hiç tanımıyorsunuz. Ne tuhaf değil mi? İnsan tanımadığı insanlarla manevi bağ kurar mı? Bazen kurar. Ortak duyguları paylaşınca kurar. Ortak bir acıya ağlayınca, ortak bir mutluluğa beraber sevinince kurar. Ortak bir kaderi paylaşınca kurar. Ancak o zaman insanlar birbirini anlar ve insan olduğunu hatırlar. İnsanız, can taşıyoruz. İnsanız, yüreğimiz var. İnsanız, hatalar yapıyoruz ve o hatalardan ders çıkararak yolumuza devam ediyoruz. En azından ben öyle olduğunu umuyorum. O yüzden hayatın içinde olan hiçbir şeye şaşıramıyoruz. Çünkü her birimiz aslında benzer duygulara, benzer özelliklere sahibiz ve her birimizin yaşadıkları aşağı yukarı birbiriyle aynı. Sadece olayları yorumlama ve atlatma biçimlerimiz farklı. Yalnız değiliz o yüzden. Ne geçmişte, ne de şimdi… İnsanlık var olduğu sürece yalnız değiliz. İstesek de istemesek de, farklı zamanlarda da olsa, zaman zaman diğer insanlarla aynı duyguları paylaşıyor, aynı düşünce yapısına sahip oluyoruz ve biz tanısak da birbirimizi tanımasak da, bazen diğer insanlarla çeşitli açılardan ortak bir paydada buluşuyoruz…