Romanların dezavantajlı ve birçok imkandan mahrum kalan bir toplum olduğunu belirten Ali Yangır, “Çocuklarınızdan birinin hasta olduğunda ona özel olarak ilgi gösterir, üzerine eğilirsiniz. Romanlar da böyle. Devlet bizlere özen göstermeli, sahip çıkmalıdır” dedi. - Yörenizin sorunlarını çözmek için uğraşan bir sivil toplum örgütü olarak ne gibi sıkıntılarla karşılaşıyorsunuz, hedefleriniz, beklentileriniz nelerdir? Romanlar ile ilgili bir proje hayata geçirileceği zaman ya da bir çalışma yapılacağında bizi muhatap almıyorlar. Bundan ötürü kırgınız. Koordinasyon konusunda sorunlarımız var. Ortaklaşa hareket edemiyoruz. En yüksek mertebedeki Roman kimse doğrudan onu muhatap alıyor. Sadece milletvekilleri ile görüşüyorlar. Ancak Ege Mahallesi'nde, Yenişehir'de, İkiçeşmelik'teki, Çimentepe'de, Bayındır'da ya da Torbalı'da yaşayan Romanların hayat tarzları, sorunları, ihtiyaçları, doğal olarak da talepleri farklı farklı. Yaptıkları işler, hayat görüşleri birbirlerinden farklı. Mesela en çok müzisyen Tepecik'te var. Bir ya da iki kişiden bilgi almak, ona göre hareket etmek yanlış. Yetkililer gelsinler, bizlerle görüşsünler. O yöredeki talepleri biz kendilerine sunalım. O yöreyi bilen vatandaşlar, yerel yöneticiler, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri olarak yol gösterelim. Selçuk'ta, Çeşme'de sorun ortaya çıkıyor. Ama kimse oradaki Romanlara ne istiyorsunuz diye sormuyor. Kimse oranın yerli halkıyla görüşmemiş. Romanların üzerinden politika yapılmasın, siyaset üretilmesin. Roman açılımı ne oldu? Hiçbir şey yapılmadı. - Kentsel dönüşüm projeleri ne aşamada? Beklentilerinize yanıt alabilecek misiniz? Ege Mahallesi'ndeki proje halen duruyor. Henüz yapılan bir şey yok. Kaç sefer ihaleye çıkıldı o kadar. Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer biz yapacağız dedi, bekliyor. 975 konut yapılacaktı, bölge halkının yarısından fazlası imzaları attı. Projeye göre, sosyal tesis, pazaryeri, spor sahaları, kültür merkezi, eğitim alanları yapılacak, destekliyoruz. Roman halkı asırlardır viran evlerde oturuyor. Van'da deprem oldu, sıfırdan şehir inşa edildi. Aslında bu dönüşüm olayı sadece Ege Mahallesi ile sınırlı kalmamalı. Ballıkuyu da dönüşüm bekliyor. Bugün merkezde yani Konak ilçesinde 60 bine yakın, İzmir'in metropolünde ise 300 binden fazla Roman nüfusu bulunuyor. Ve ne yazık ki, bu vatandaşların tamamı fiziki koşulları iyi olmayan konutlarda yaşamlarını sürdürmek zorunda kalıyor. Bu konuda Romanların elinden tutulması lazım. Bu projenin bir an önce hayata geçmesi lazım. Çünkü diğer tüm projelere de ön ayak olacak. İnşaat firmalara da çağrıda bulunuyorum, gelin bu projeyi yapın, korkmayın. Emin olun, yaptığınız konutlar sahipsiz kalmaz, zarar etmezsiniz. - İstihdam ve iş konusunda ne gibi sorunlar yaşıyorsunuz, talepleriniz nelerdir? Romanlar hep ağlıyor. Hep mağduruz. Bizler günü birlik yaşayan insanlarız. Biz de genç işsizlik oranı çok fazla. Bu yüzden gençlerimizi kaybediyoruz. Çok fazla vatandaşımız gayrı resmi ortamlara ve kayıt dışı işlere yöneliyor. Özellikle bu sorunu çözmek için büyük bir uğraş veriyoruz. Mesela, Konak Belediyesi olarak öncelikle bir projeye başladık. Roman mahallelerinin halkı olarak bir kooperatif kurma girişimimiz var. Bununla ilgili projemizi Konak Belediyesi meclisinden geçirdik. Daha sonra Büyükşehir Belediyesi bu projemize sahip çıktı. Üretim için bir kooperatif çatısı altında örgütlenmeye başladık. Çiçek, darı, hasır ve ürettiğimiz diğer el sanatlarını kooperatif olarak satmayı planlıyoruz. Romanların tenceresine katkımız olsun istiyoruz. Artık bizim bilinçli hareket etmemiz lazım. Geri dönüşüm işçileri de aynı şekilde bir çatı altında toplanmaya uğraşıyor. Kooperatifler sokakta çalışan Roman vatandaşları yasal bir statüye kavuşacak, kayıt altında çalışacak, belediyenin gösterdiği yerlerde sıhhi şekilde çalışacak. Aynı zamanda kendi işimizin patronu olacak ve güvencemiz olacak. Romanlar artık sözleşmeli üretim modeliyle çalışacak. Mesela sahil bandında belirlenen noktalarda mısır satışı yapacağız. Bizim talebimiz ürettiğimiz ürünlerin belli miktarda belediyelerce satın alınması olacak. İnsanlar hem kendi işlerini yapacak, hem de işsizlik azalacak. Ortak üretim modeliyle toplumsal dayanışma artacak, birçok sorunda ortadan kalkacak. Bu proje Romanlar için kaldıraç olacak. Bunu gibi ortak ve destekleyici projelerin artmasını, çeşitlenmesini bekliyoruz. Romanlar serbest meslek ve kendi işlerine alışkın. Düzenli mesaisi olan işlere adapte olup, başarı sağlayamıyorlar. Bu yüzden hayatlarına ve yaşam tarzlarına uygun meslekler, zanaatlar mutlaka ve mutlaka desteklenmeli. - Uyuşturucu ile mücadele konusunda büyük sıkıntılarınız var, bu sorunun aşılabilmesi için çözüm önerileriniz nelerdir? Biz uyuşturucuyla mücadele konusunda Tepecik bölgesinin pilot alan seçilmesini istiyoruz. Emniyetin bizim burada bir uyuşturucu ile mücadele birimi kurmasını istiyoruz. Evet, tedbirler alınıyor ama yeterli değil. Eğer bu sorundan kurtulmak istiyorsak güvenlik tedbirleri tek başına yeterli olmaz. Sağlık Bakanlığı, Emniyet yani İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ortaklaşa bir çalışma yürütmeli. Şu anda sadece denetim yapılıyor. Bu sorunun köküne inmek zorundayız. Kolektif bir çalışma lazım. Uyuşturucunun satış merkezleri hep Roman mahalleleri. Gerçek bu, inkar edemeyiz. Peki, neden böyle? Neden bizim çocuklarımızın istikbali kararıyor? Buna önlem almak gerek. Bu gençler neden uyuşturucuya yöneliyor, bunu tespit edip önlem almak lazım. Kaldı ki, cezalar da caydırıcı hale getirmeli. Sadece kullananlar değil, satanlar da ağır cezalandırılmalı. Çocuklarımız bağımlı, sağlıklarından oluyor, tedavi alamıyor. Devletten bir beklentimiz de bu tedavi ünitelerinin arttırılması. Sağlık konusunda bize duyarlı davransınlar. Mahallelerimize bir AMATEM ünitesi açılmalı. Çocukları uyuşturucudan kurtardık, peki ya sonrası ne olacak? Düzenli danışmanlık verilmeli. O gence iş sağlanmalı. Eğitim verilmeli. Bu konularda destek şart. Sadece ceza vermek de yetmez. - Eğitimde yaşadığınız sıkıntılar nelerdir? Bu alanda talepleriniz neler? Roman gençleri ne yazık ki kabuklarını bir türlü kıramıyor. Eğitimde pozitif ayrımcılık bekliyoruz. Bize teşvik edici rol modeller lazım. Sadece milletvekilleri değil, topluma yön vermiş, eğitimlerini tamamlayıp hayata atılarak başarılı olmuş azim hikayesi olan doktor, eğitimci, mimar, iş insanı, üniversiteden mezun olmuş kişiler ön plana çıkartılmalı, gençlerimiz bu yolla teşvik edilmeli. Düz eğitim modeli Romanlar üzerinde başarılı olmuyor, olmayacak da. Bölgeye has dinamikleri bilecek, idealist, gençlerimizle özdeşleşip empati kurabilecek eğitimcilere ihtiyacımız var. Çünkü bizim çocuklarımızın yaşam koşulları farklı, özel ilgiye ihtiyaçları var, daha fazla emek istiyorlar. Bu yüzden öğretmenlerin de özel eğitimlere ihtiyacı var. Toplum olarak sıkıntılarımız çok fazla. Güzelyalı'daki bir okul ile Romanların okuduğu bir okul aynı değil. Bu çocuklarımız dezavantajlı bir gurup. Okula gelme alışkanlıkları bile yok. Bir kere bu çocukları okula alıştırmak, ilgi alanları olan müzik ve diğer dallar ile okula bağlamak lazım. Bununla ilgili çok güzel çalışmalar, projeler var, örnek alınabilir. Roman açılımı içerisinde de bu unsur vardı. Ancak tepeden inme eğitim sistemi bizim toplumumuzda işe yaramıyor. Farklı bir bakış açısı gerekiyor. Sadece düz eğitim değil, gençlerimiz kültür sanat çalışmaları, müzik, kurs ve etütler ile desteklenmeli. Bu konuda öğrencilere yönelik burslar da arttırılmalı. Umutsuzluk ortadan kaldırılmalı. Zaten bir nesli kaybettik. Bari gelecek nesli kurtaralım. Bu konuda sivil toplum örgütleri olarak gereken desteği vermeye hazırız. Eğitimsizlik, fakirlik, çaresizlik bizi bu noktaya getirdi. Biz Romanlar olarak ister istemez toplumda da istenmeyen grup haline geldik, tu kaka ilan edildik. Şimdi bu kısır döngüyü kırmaya uğraşıyoruz. İşte bunu da ancak eğitim ile kırabiliriz. Bizim derdimiz gelecek kuşağı kurtarmak. - Pandemi sürecini nasıl atlattınız, günlük işlerle geçimini sağlayan kesimi önümüzdeki süreçte neler bekliyor? Bu süreçte özellikle müzisyen kesim büyük yara aldı. Şimdi yaz başladı düğün sezonu yavaş yavaş açılıyor. Çocuklar ufak tefek işlere gidiyor ama kimsenin işi istenen seviyede değil. Hiçbir şey eskisi gibi değil. Bu süreçte çok fazla ders aldık. İdare etmeyi, tasarruf etmeyi öğrendik. Artık atacağımız adımları biliyoruz. Birçok müzisyen kardeşimiz elinde avuçta ne varsa sattı, dükkan açtı, yemek satıyor. Devletten maddi yardım almadık. İnsanların evinde tenceresi kaynamıyor. Bundan sonra ne yapacağız bilmiyoruz. Kimse halinden memnun değil. Çiçek satıcıları bile internetten satışa yenik düştü. Sokağa çıkma yasakları vardı, e ayakkabı boyacıları ne yapsın? Pandemide Türkiye büyük yara aldı ama bu süreç en çok da Romanları vurdu. Çünkü biz sokakta çalışıyoruz. Ekmeğimizi seyyar işlerden çıkartıyoruz. Günübirlik kazançlarla evimizi geçindiriyoruz. Kooperatifleşmeyle bunu aşmayı hedefliyoruz. Toplumların içerisinde en geri kalmış gurup biziz. Hayat bizler için öyle dışarından göründüğü gibi ‘Vur patlasın çal oynasın’dan ibaret değil. Roman vekillerimiz bile bulundukları noktaya gelebilmek için sayısız zorluk çekti. Sorunlarımızı ancak birlik ve dayanışma ile aşabiliriz. Erman Şentürk / Özel Haber