Memduh GÜNEY/EGE TELGRAF- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023 yılına ait ‘Yoksulluk ve Yaşam Koşulları’ istatistiklerini açıkladı. İzmir’de 2022 yılında yoksulluk yüzde 21,3 iken bu oran 2023 yılında yüzde 20,7’ye düşse de 2022 yılında 932 bin olan yoksul sayısı 2023 yılında 950 bine yükseldi.

Her beş İzmirli’den birinin yoksul olduğu şehirde yoksul ve zengin arasındaki fark giderek artıyor. Türkiye genelinde yoksulluk rakamı 35 bin 24 lira olarak hesaplanırken bu rakam İzmir’de Türkiye ortalamasının üzerinde. Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir’de yoksulluk rakamı 40 bin 572 lira olarak hesaplandı. Yoksulluk kriterlerinin değiştiğini, artık çalışanların da emeklilerin de yoksul olduğunu söyleyen yazar Hacer Foggo, “2023 yılında çalışan yoksulluğunu, kadın yoksulluğunu, öğrenci yoksulluğunu ve genç işsizliği konuştuk. Yoksulluk bugün, kültürel, sosyal, bölgesel eşitsizliği, siyaset ve psikolojik yanları da dikkate alınarak çok boyutlu bir kavram haline gelmiştir. Yoksulların güçlendirilmesinin en temel yolu sadece sosyal destek değil, onları üretim hayatına katacak hak temelli bakış açısıdır” dedi. 

ORKÖY kredileri çiftçilerin yüzünü güldürmeye devam ediyor ORKÖY kredileri çiftçilerin yüzünü güldürmeye devam ediyor

“POLİTİKALAR YETERSİZ”

İzmir’in göç alan bir şehir olduğunu söyleyen Foggo, “İzmir’de göç ve turizmle ilgili politikaların yeterli olduğunu düşünmüyorum. ÇEDES’in okullara manevi danışmanlar atanarak ilk uygulanacağı yer olarak İzmir seçilmişse ve yoksulluktan kaynaklı çalışan çocuklar artmışsa, buna göre gerçek politikaları, modelleri hayata geçirmemiz gerekiyor. Gerçekten yoksulluğu önlemek için çalışmak ve kamunun kaynağını kamuya aktarmak lazım. Geldiğimiz noktada vekillik ve belediye başkanlıkları “makam sahibi” olmak anlamına geliyor ki bu çok acı. Ya da turizmle geçimini sağlayan bir yer ilçe rantla eşleştiriliyor” diye konuştu. 

YA BEŞ YIL SONRASI?

İzmir’de sorunların daha da artabileceğine vurgu yapan Foggo, “İzmir’de dirençli belediye başkan adayları olmadığı sürece rezerv alanları yasası ile bir mülksüzleştirme, ÇEDES ile birlikte de laiklik, bilimsellikten uzak bir eğitimsizleştirme yaşanacak. Tarım alanları, kıyılar parsel parsel özelleştirilecek. Önümüzdeki beş yıllık talanı görmek yerine adayların ranta karşı dirençliliğine değil, o ilçenin rantı üzerinden değerlendirmeler yapılıyor. Kör bir kuyu maalesef, önümüzdeki beş yılı görebiliyorum. İzmir’de artan bu yoksulluk rakamını beş yıl sonra yine artmış bir rakam üzerinden konuşacağız, ne kadar azaldığını konuşamayacağız. Önümüzdeki beş yıl içinde kıyılarımızın artık bir tatil alanı olmadığını, artık talan edileceğini, çocuklarınızın okullarda şekillendirildiğini, eğitimsizleştirileceğini görmelisiniz” ifadelerini kullandı. 

KAYNAK KULLANIMI

Toplumun yararı ve huzuru üzerine kurulu olmayan, rant üzerine kurulu politikanın yoksulluğu derinleştireceğini söyleyen Foggo, “Her şeye rağmen tüm sorunları görerek belediye kaynaklarını doğru kullanacak başkanlara ihtiyaç var. Uyuşturucu bağımlılığına karşı mücadele eden yoksul mahallelerde insanları üretime katacak projelere ihtiyaç var. Anaokulları, üretim atölyeleri, toplum merkezleri, bilimsel merkezler ve kütüphanelere ihtiyaç var. Merkezi hükümet sadece Ankara değildir, ilçenizdeki kaymakam, Bakanlığın sosyal hizmet merkezleri, o ilin valisidir. Hiçbir zaman ilişki kopmamalı. Sokağı hisseden her bürokrat sorunları çözmek için bir yol bulur” diye konuştu.

SOSYAL BELEDİYECİLİK 

İzmir’de yaz ve kış aylarında ücret politikasının değişkenlik gösterdiğini söyleyen TÜRK-İŞ 3.Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak, “Mevsimsel olarak değişen ücret politikasından dolayı İzmir sıkıntı yaşıyor. Alım gücümüz zaten düştü. Sistem de bir sıkıntı. Enflasyon düşerse bu sorunun da zamanla ortadan kalkacağını düşünüyorum” dedi. Yerel yönetimlerin çözüm üretmek için çalışmadığını iddia eden Çakmak, “Yerel yönetimler maçı kurtarmaya çalışıyor. İlçe belediyeleri giderek yoksullaşıyor. Ancak ilçe belediyeleri de halkın derdini sormuyor. Sokağa inip halkın sesine kulak vermeyen ilçe belediyeleri var. İzmir’in birçok tarım alanı var ancak ilçe belediyeleri burada vatandaşa destek vermiyor. Destek olsa, üretim artsa yoksulluğu da azaltacak. Bu ekonomide sosyal belediyeciliğin kesinlikle daha yoğun yapılması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu. 

ÜRETİM VE İSTİHDAM 

Türkiye’de gelir dağılımının ve yoksulluk rakamlarının son dönemde kötüleştiğinin altını çizen Prof. Dr. İbrahim Atila Acar, “Türkiye, OECD ülkeleri arasında pandemi döneminden sonra bu konuda sorunlar yaşamaya başladı. Bu konu son dönemdeki enflasyon rakamlarıyla alakalı” dedi. İzmir’in son yıllarda emekli şehri olmaya başladığını söyleyen Acar, “Yüksek gelirli kişileri İzmir’e çekemiyoruz. İzmir’de yaşayan insanların gelirleri de belli seviyede. Emekli gelirleri de belli düzeyde. Son yıllarda İzmir’in yaşam şartları da ağırlaştı. Bu sadece İzmir’in değil Türkiye’nin sorunu. İzmir’in bu konuda görünür olmasının sebebi emekli sayısının artmasından kaynaklı. İzmir yıllardır bir öğrenci şehri olma yolunda ilerliyordu. Nüfusun önemli bir kısmını öğrenciler ve emekliler oluşturuyor. Ancak bir şehirde üretim ve istihdam olmazsa refah olmaz. Refah olmadığı zaman şehir düşük gelirli insanların yaşadığı bir şehre dönüşür. İzmir’e insanlar iklimden dolayı geliyordu. Bu durumdan sonra İzmir’i terk etme durumu yaşanabilir” ifadelerini kullandı.

Kaynak: EGE TELGRAF