Yeni eğitim dönemi 6 Eylül’de yeniden yüz yüze olarak başladı. Okullarda alınan tedbirlerin yeterliliği tartışma konusu. Yüz yüze eğitimde sınıf mevcudiyetlerinin azaltılması için, çift 'tedrisat' yapılan okul sayısının artırılması ve hafta sonu eğitimi formülü görüşülüyor. Konuya ilişkin karar alma yetkisi ise il milli eğitim müdürlüklerinde olacağı düşünülüyor. Eğitimle ilgili an be an yeni gelişmeler yaşanırken Eğitim İş Sendikası 1 No’lu Şube Başkanı Adem Yıldırım, ‘yeni yüz yüze dönemi’ değerlendirdi. Yıldırım, “Kovid 19 salgın rehberine göre sınıflarda tek bir korona virüs vakası ver ise diğerleri temaslı kabul edilip eğitim ve öğretim sürecine devam ediliyor. Eğer sınıfta iki vaka varsa sınıf kapanıyor, öğrenciler 14 gün süreyle karantinaya alınıyor ve uzaktan eğitime geçiliyor. Geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre ülke çapında 200’e yakın sınıfın kapatıldığını öğrendik. Vaka tablosuna bakıldığında bu sayının giderek artacağını düşünüyoruz. Mücadelemizi daha da artırarak salgının seyrini aşağı çekeceğimizi umuyoruz” dedi. egitim-sen-adem-yildirim İzmir’de yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Başkan Yıldırım, “Şu anda okullardan testi pozitif çıkan öğrencilerin bilgileri gelmeye başladı. Temaslı gibi görünen öğrencilerin testlerinin de pozitif çıkmaya başladığını öğreniyoruz. Bugün itibariyle İzmir 1 No’lu Şube sınırları içerindeki okullardan yani kentin  merkez ilçelerden ilk edindiğimiz bilgilere göre 40’tan fazla sınıfta 14 günlük karantina uygulamasının başlatıldığı bilgisine ulaşmış durumdayız. Bu gidişatın eğitimcileri oldukça tedirgin ettiğini söylemekle birlikte gerçekçi önlemler alınmadığı takdirde önümüzdeki günlerde neredeyse tüm okullarımızda en az birer sınıfın 14 günlük karantina ve uzaktan eğitim sürecine geçeceğini düşünmekteyiz” ifadelerini kullandı. ‘TEDBİRLER ALINMAMIŞ’ “Bugüne kadar yaşadığımız sürece baktığımızda eğitimciler olarak geride bıraktığımız 1,5 yıl okulların boşuna kapatıldığını düşünüyoruz” sözleriyle konuşmasını sürdüren Yıldırım, şu açıklamalarda bulundu: “6 Eylül itibariyle yüz yüze eğitime başladığımızda gözlemledik ki 1,5 yıl MEB, yetkililer ülke genelinde pandemi ile ilgili koşulları oluşturamamışlar. Sadece kişi başına verilen 20 liralık hijyen ödeneği ile bu işin çözülemeyeceği aşikar. Bölgemizde de şöyle sıkıntılar var; biliyorsunuz deprem sonucunda birçok okulumuzda gerçekleşen yıkım ya da güçlendirme faaliyetleri sonucu başka binalarda yürütülmeye başladı ve birçok okul ikili eğitime geçti. Bu ikili eğitim ile birlikte çok sayıda öğrenci kısıtlı imkanlarla öğrenim sürecine katılmak zorunda kaldı. Birçok okulumuzda temizlik ve güvenlik personeli bulunmuyor. Yani hijyen malzemesi olsa da bu hijyeni uygulayacak, sınıfları temizleyecek bir personeş yoktu. Şimdi yavaş yavaş İŞKUR’dan yeni personellerin şe başladığını duyuyoruz. Yeterli havalandırma ile ilgili önlemler alındı mı? Hayır. Sınıftaki öğrenci sayıları seyreltildi mi? Hayır. Okullardaki yeni derslik ihtiyacı giderildi mi? Hayır. Böylesi bir durumda öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin korona virüs ile karşı karşıya kalmaması ihtimal dahilinde değil...” ‘ENDİŞELERİMİZ VAR...’ Son olarak konuyla ilgili yetkililere çağrılarda da bulunan Yıldırım, “Bakanlık yüz yüze eğitime başladı ancak yine sınıfta kaldı. Bunları alınmayan önlemlerden net bir şekilde görüyoruz. Evet bakanlık, ‘En son kapanacak ve ilk açılacak olan yer okullar olmalıdır’ diyerek doğru bir söz söylüyor ama bununla ilgili önlemler safhasında yeterli çalışmaları yürütmedikleri için bizi endişe içinde bırakıyor. Sınıfların karantinaya alınması uygulamasını doğru bulmaktayız ama vaka sayıları arttıkça ve mevsimsel değişim devam ettikçe bu yaşananların tabloya yansıması nasıl olacak, ne kadar süre bu uygulamaya devam edeceğiz sorularının cevaplarıyla ilgili endişelerimiz var. Biz çocuklarımıza güveniyoruz; çocuklarımızın büyük çoğunluğu hijyenine çok fazla dikkat ediyor. Ancak günün çoğunluğunu havalandırması ve hijyen koşullarının yeterli olmadığı ortamlarda geçirdikleri ve maskeli eğitimle birlikte ister istemez gevşemeler yaşayabiliyorlar. Bu süreci başından beri tek başına yürütmeye ve kamuoyuna pembe tablolar çizmeye çalışan yetkililer, hala daha süreci eğitim ve öğretimin paydaşlarıyla ortaklaşa yürütmekten imtina ediyorlar. Evet, nasıl ki Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir bilim kurulu oluşturuluyorsa, salgın koşullarında da derhal MEB bünyesinde bir bilim kurulu oluşturulmalıdır. Eğitim ve öğretimi sağlıklı yönetebilmek ve bir nesli daha kaybetmemek için bu koşulun bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Unutulmasın ki riskleri bertaraf etmenin yöntemi, şeffaf, akılcı, bilimsel verilerle birlikte gerçekten kaynakları eğitim için kullanacağımız bir süreci başlatmaktan geçiyor...” diye konuştu.