Nihat AK-ÖZEL HABER-Kentsel gelişim ve yerleşim planlamalarında yapılaşmaya ait temel mühendislik çalışmalarından biri zemin etüdü çalışmaları. Bu tür çalışmalar, yapısal tasarıma ait zemin ile ilgili temel mühendislik parametrelerini içermesi bakımından yapılması zorunlu. Bir zemin etüdü çalışması arazi incelemeleri ve arazi deneyleri, laboratuar deneyleri ve büro çalışmalarından oluşuyor. Çalışmaların düşük maliyetlerle yapılmasına yönelik her türlü girişim depremlerdeki can ve mal kayıplarına adeta davetiye çıkartıyor. Göstermelik raporlar kaliteden ödün verme anlamı taşıyor ve ilgili mühendisliğin temel ilkelerine ters düşüyor. Zemin etüdünün önemi ve güncel uygulamaları hakkındaki soruları Ege Telgraf Gazetesi’ne değerlendiren Yüksek Jeoloji Mühendisi Sinan Binboğa, İzmir’deki 17 fay hattının ciddiye alınmadan oluşturulan zemin etüdlerinin gelecekte büyük sıkıntılara yol açabileceği uyarısını yaptı. sinan-binboga

‘TEMELDEN BAŞLAMASIN’

Deprem felaketinin bir boyutu da zemin etüdü olmadan yapılan binalar olduğuna dikkat çeken Yüksek Jeoloji Mühendisi Sinan Binboğa, “Bir inşaatın yapılmasında mevzuatın dışına çıkılmasının izahatı yoktur. Dekoratif eksiklikler, malzemeden çalınması, inşaatın projeye uygunluğunun denetlenmemesi hemen ilk akla gelenler. Ancak bu konu tartışılırken meselenin genellikle gözden kaçırılan önemli bir boyutu var. Bu da inşaat sürecinin çok kritik bir unsuru olan “zemin ve temel etüdü raporu”. Bir bina inşa edilirken inşaat sahipleri veya mütehhatiler mimari ve statik planlara dikkat ediyor. Ama binanın üzerine oturduğu zeminin özelliklerinin incelenmesi gerekir. Mühendisler tarafından yapılacak statik hesaplarının binanın üzerine oturacağı zemine uygun olması gerekli. Bilimsel bakışı esas alan uygulamalarda zemin etüdünün yapılması inşaatın sağlamlığı açısından hayati önem taşıyor. ABD’den alınan zemin ve temel etüdü uygulama esasları ve rapor formatı ihtiyaçları karşılayacak düzeyde. Ancak uygulamalarda sıkıntılar var. Bu uygulanmadığıda sorunlar maalesef temelden başlamış oluyor” dedi.

‘TEHLİKENİN GEREĞİ’

İzmir'de doğrudan kent merkezinden geçen 17 fayın olduğunu vurgulayan Yüksek Jeoloji Mühendisi Sinan Binboğa, “İzmir, çok sayıda aktif fayın bulunduğu deprem kuşağında yer alıyor. Birinci derecede deprem bölgesindeki İzmir'de bazıları 6 ile 7.2 büyüklüğünde deprem üretme potansiyele sahip 17 aktif fay bulunuyor. 17 fayın, 10 farklı bölgede yer aldığını, fayların bulunduğu kimi havzaların belli yerlerinde çürük zeminlerin bulunduğunu biliyoruz. Böylesi sorunlu bir zeminle karşı karşıya olanmasına rağmen neredeyse hiç kimse gereğini yerine getirmiyor. Zemindeki tehlikenin gereği yerine getirilmiyor” diye konuştu.

‘YALAP ŞAP’

Birinci dereceden deprem bölgesi olan bir kette zemin etüdünün yalap şap dostlar alışverişte görsün mantığı ile yapılamayacağına dikkat çeken Yüksek Jeoloji Mühendisi Sinan Binboğa, “İzmir’in 500 bin nüfuslu bir ilçesinde yılda ortalama bin 500 zemin etüdü yapılıyor. İmzaya bakıyorsunuz hep aynı firma aynı şahıs. 400 bin nüfuslu bir başka ilçesine bakıyorsunuz. Yine tek firma tek isim. Bin küsur zemin etüt raporu. Zemin ve temel etütlerinin amacı; hem ekonomik hem de güvenli bir yapı inşa edebilmek ve zemin yapısından kaynaklanacak herhangi bir potansiyel hasarı veya tehlikeyi önceden tespit edebilmek adına yeterli miktarda güvenilir bilgi toplamaktır. Etütlerin planlanması, bu amaç doğrultusunda Zemin ve Temel Etüt Ekibi tarafından yapılmalıdır. Sonucu yönelik, istenilen raporun çıkartılması can ve mal kayıplarına yol açar” diye konuştu.

‘İŞ VERMİYORLAR’

Zemin etüt raporlarının hazırlanmasında hassas bir çalışma yapılması gerektiğine dikkat çeken 20, “Yerbilim çalışmalarının bütünü belirli bir emek, zaman ve para harcanarak gerçekleştirilebilmektedir. Bunlardan biri veya birkaçının yetersiz olması yapılan çalışmaların kalite açısından sorgulanır hale gelmesini sağlamaktadır. Zemin etüdünde ilk olarak uygulama yapacak sahalarda gerekli konular hakkında bilgi toplanır ve arsalar incelenir. Daha sonra arsanın jeolojik, jeofizik ve geoteknik özellikleri belirlenmektedir. Zemin etüdünde arsa zemininde sondaj çalışmaları yapılır. 300 mertre karelik bir arsada biri 30, ikincisi 20, üçüncüsü 20 metrelerden oluşan dikey sondajla yapılır. Her bir buçuk metreden örnekler alınır. Zemin sondaj çalışma esnasında dolgu kalınlığı, zemin profili özellikleri ve yer altı su seviyesi saptanmaktadır. Son olarak yer altı radarları ile yer altı yapıları belirlenmektedir. Bu çalışmaları gerektiği gibi yapmak isteyen kuruluşlara kimse iş vermek istemiyor” şeklinde konuştu.

‘DENETİM ŞART’

İzmir’de zemin etüdü yapan 113 tescilli firmanın olduğunu hatırlatan Binboğa, “Kentimizdeki tecsilli firmalardan yaklaşık 80 kadarı zemin etüdü yapıyor. Hazırlanan raporlar hiçbir denetim görmeden belediyelere sunuluyor. Arazide sondaj açım aşamasında ve kitabi olarak da denetlenmesi gerekiyor. Bu raporlar 10 yıl öncesine kadar Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından denetleniyordu. Bu zorunluluk ortadan kaldırıldı. Bu zorunluluğun yeniden getirilmesi yerinde olacaktır”dedi.