Ege Bölgesi’nin dün olduğu gibi bugünde en önemli değerlerinden biri olan zeytin ve zeytin ürünleri konusunda Türkiye gerekli gelişimi bir türlü gösteremiyor. Zeytinin anavatanı olan Anadolu topraklarında 6 yıl önce varılmış olması gereken hedefler hala tutturulamayarak adeta bir rekora doğru gidiliyor. 2004 yılında Tarım Bakanlığı ve Zeytincilik Birlikleri önüne 10 yıllık bir plan koyarak, 2014 yılında bu alanda varılacak hedefler belirlemişti. Buna göre Bakanlık, Türkiye’deki zeytin dikili alanlarını 1 milyon hektara, zeytin ağacı sayısını 180 milyona, sofralık zeytin üretimini 650 bin tona, yağlık zeytin üretimini 2,5 -3 milyon tona, zeytinyağı üretimini 650-750 bin tona, zeytinyağı ihracatını 200-250 bin tona, sofralık zeytin ihracatını 150-200 bin tona yükseltme hedefi koymuş, ağaç başına verimi 25, kişi başına zeytinyağı tüketimini de 5 kiloya ulaştırmayı amaçlamıştı. Ancak 2014 yılı dahi geçeli 6 yıl olmasına rağmen bu hedeflere hala ulaşılamadı.

YILLAR GEÇTİ AMA…

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK)’nun son ve güncel verileri 2018 yılına ait. Bu yıl itibariyle Türkiye’deki zeytin üretim alanı hedefin konulduğu 2004 yılından bu yana ancak yüzde 25 artarak 864 bin hektar oldu. Zeytin ağaç sayısı da 2018 yılı itibariyle 177 milyona ancak ulaştı ki, bu ağaç sayısının da yaklaşık 26 milyonu meyve vermeyen yaştaki ağaçlardan oluşuyor. Ayrıca sofralık zeytin üretimi 427 bin ton olurken, yağlık zeytin üretimimiz de yaklaşık 1 milyon ton civarında gerçekleşti. 2018 yılı itibariyle ülkedeki zeytinyağı üretimi ise 193 bin tonda kalırken ihracatımız sadece 55 bin tona ulaşabildi. Ağaç başına ortalama verim 20 kilo da kalırken kişi başına zeytinyağı tüketimimiz de 1.7 kilonun üzerine çıkamadı. Yani üzerine epey zaman geçse dahi 2014 yılındaki hedeflere bile ulaşabilmiş değiliz.

‘BU ŞARTLARDA MÜMKÜN DEĞİL’

Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Tevfik Türk, 2014-2018 yılı arasındaki hedeflerin yanı sıra geçtiğimiz günlerde ortaya atılan 2023 hedeflerinde de hala yakın rakamların hedef alındığına dikkat çekerek zeytin üretim alanı ve ağaç sayısındaki durumu şöyle özetledi : “Zeytin alanları konusunda, 2005 yılından sonra hazine arazilerinin bedelsiz ya da düşük bir bedel ile kiralanması nedeniyle o yüzde 6’lık bir artışı yakalamış olsak da her yıl ortalama zeytin alanımız yüzde 1.24 ancak artıyor. Bunun yanında bir taraftan da maden, jeotermal, sanayi üretimi gibi amaçlarla zeytinliklerinde kesildiğini herkes biliyor. Ağaç sayısına da baktığımızda 2004 yılında hektara ortalama 166 ağaç dikili olduğunu görüyoruz. 2018 yılında bu rakam ortalama 205 ağaç olmuş. Şu anda yeni tesis edilen zeytinliklerde yerine ve çeşidine göre değişiklik göstermekle beraber hektara 300 ağaç dikiliyor. Bu açıdan bakıldığı zaman 2023 hedefinin yaklaşık 265 milyon ağaç olarak revize edilmesi gerekir. Ama son 10 yıllık istatistiklere göre ağaç artış sayımız yıllık yüzde 1.5 artıyor. Dolayısıyla bu hedeflerin yine tutturulması mümkün görülmüyor.”

‘HALA SAYISI BİLİNMİYOR’

Hedeflerin geride kalınmasıyla ilgili iki konunun dikkatlice üzerinde durulması gerektiğini belirten Dr. Türk ya hedefler konulurken popülizmden kaçınarak bilimin referans alınması ya da bunlar ulaşmak adına gereken çalışmanın gösterilmesi gerektiğini aktardı. Öncelikle zeytin ağaç envanterinin net olarak ortaya konması gerektiğini vurgulayan Başkan Tevfik Türk, “2020 yılına gelmiş olmamıza rağmen hala ağaç sayımız net olarak bilinmiyor. TUİK tarafından belirtilen sayılar doğrudan bir sayımla ortaya konmuyor. Yaptığımız çalışmalarda görüyoruz ki miras, hazine arazilerine dikim gibi nedenlerden dolayı Çiftçi Kayıt Sistemi’nde yer almayan zeytinliklerin var. Yine üzerinde zeytin ağacı olmamasına rağmen hala zeytinlik olarak geçen alanlar bulunuyor. Bilgi sistemlerinin ve uydu teknolojilerinin bu kadar gelişmiş olduğu dönemde ağaç sayısı, taç genişlikleri, çeşidi, toprak özellikleri gibi bilgileri içeren veri tabanının ivedilikle oluşturulması zor değil. Bakanlık 2015 yılında bu sayım çalışmasına başladı ama rağmen hala tamamlayamadı. Bu durum üretimden satışa kadar her şeyi etkiliyor, rekolte tahminlerine etki ediyor, fiyat dalgalanması yaratıyor örneğin. Sadece üretici değil diğer tüm ticaret dinamikleri de olumsuz etkileniyor, piyasa kırılgan hale geliyor” dedi.

‘KDV ORANI GÖSTERİYOR’

Geleneksel zeytin üretimi yapılan eğimli alanlarda madencilik faaliyetlerine izin verilmemesi gerektiğinin altını çizen Dr. Türk, 1939 yılında hazırlanan Zeytincilik Kanunu’nun güçlendirilmesinin zaruri olduğunu vurguladı. 2019 yılında zeytin üreticisinin sofralık zeytin için kilo başına 15, zeytinyağı içinde kilo başına 80 kuruş destek alıyor diyen Dr. Türk, “Şu anki mazot, gübre, ilaç maliyetleri düşünüldüğünde bu destekler gerçekten çok düşük kalıyor. Halbuki bu desteklemeler sofralık zeytin de en az 50 kuruş zeytinyağında da 2.5 lira olmalıdır. Bir de 2019 yılında tarımsal destekler için çıkartılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 3 yıl üst üste organik ve iyi tarım yaptığı için destek alan üreticinin sonraki yıl destek almasının önü kesilince zeytin alanlarımızın ve üretimimizin yukarıdaki hedeflere ulaşması tamamen hayal oldu. Çiftçi de cezalanıyor bu şartlarda. Dünyanın en sağlıklı ve faydalı meyve suyu olan zeytinyağının perakende satışındaki KDV oranın da yüzde sekiz olması da kişi başı beş kilo hedefine ulaşmak için çok da çaba sarf edilmediğinin göstergesidir” ifadelerini kullandı.

‘BİZDEN ALIP SATIYORLAR’

Başkan Türk, ihracatın artmasına yönelik devletin yapması gereken çalışmaların yeterli gelmediğine değinerek en büyük ihracatçı olan İspanya ve İtalya’ya ihracat yaptığımızı, gönderdiğimiz yağların bu ülkelerde markalanarak daha yüksek fiyatlara satıldığına dikkat çekti. Dr. Türk şöyle konuştu: “Oysa ki biz kendi markalarımızı geliştirmeliyiz. Yine üretim ile birlikte pazarlamada da desteklemeleri arttırmalıyız. Ancak o zaman dünyada gerçek anlamda söz sahibi olabiliriz. Son yıllarda Çin ve Avusturalya zeytinyağı pazarına girmek için çok ciddi yatırımlar yapıyor. 2019 yılına kadar hiç zeytinyağı ithalatımız yoktu. Ancak geçen yıl Suriye’den, 13 bin ton kadar yağ ithal edildiğine dikkat çekmek gerekiyor. Ayrıca ülkemiz topraklarına, bölgesel mikroklimalara uyum sağlamış çeşitlerimizi ve geniş gen kaynaklarımızı koruyarak değerlendirmeliyiz. Bunları geliştirmeye çalışmalı ve fidan ithalatını kesinlikle yasaklamalıyız. Tariş, Marmara Birlik ve diğer zeytin, zeytinyağı kooperatifleri özellikle desteklenmeli, gerek üretimde gerekse pazarlamada aktif rol almaları sağlanmalı.” Utkucan Akkaş / Özel Haber