31 Mart yerel seçimlerin üstünden bir aya yakın bir süre geçti ama alınan sonuçlar üzerinde tartışmalar devam ediyor. Tüm Türkiye’de olduğu gibi AK Parti’nin durumu içler acısı. Durum böyle olunca iktidar partisinin seçim stratejisindeki gariplikler dikkat çekiyor. Seçim öncesi, “Bölgemde seçimi kazanamazsak ceketimi alır giderim” diyen ilçe başkanlarının koltuklarında oturması sizce normal mi? Meclis üyeleri oylama sonuçları başkanın aldığı oydan daha az bu da meclis üyelerine bir tepki mi? Aynı mahalleden dört meclis üyesi olması da ilginç değil mi? Akraba olan meclis üyelerine ne demeli? Bir ilçe de dört tane aynı ilden meclis üyesi adayı olması diğer adayları yok saymak olmuyor mu?

CHP kapalı bir kadın meclis üyesi olan Ezgi Aktaş’ı seçilebilir yere yazarken, AK Parti gibi muhafazakâr olan bir partide başı kapalı bir bayanın seçilemeyecek yere koyması tuhaf değil mi? Kimini il başkanı kimini milletvekilleri istediği için yapılan bir liste hatta istedikleri aday konulmazsa tehdit edildiği iddialarına ne demeli? Meclis üyelerinin tehditlerini unutmamak lazım.

TEŞKİLAT İÇİNDE TEŞKİLAT

Belediye başkan adayının CHP'den daha önceki dönemden meclis üyesi olan beyefendinin muhtar eşinin meclis üyesi adayı olmasının tepki çekmesini söylemiyorum bile. AK Parti yapacağı projeler ile Karabağlar’da değişim meydana getirecek aday sonuca varamadı. Çok çalışkandı ona bir sözümüz yok ama AK Partinin gönüllü neferleri gönül kırıklığı yaşadığı için saha da yoktu. Kadın kolları başkanı birçok kadını küstürdüğü için sahada her seçimden daha az kadın vardı.

GÜZEL BİR ÖNERİ

AK Parti Çiğli Belediye Başkan aday adayı ve yerel yönetim uzmanı Mehmet Ali Kalafat program konuğum oldu. Seçim sonuçları ve belediye başkanlarından beklentilerini konuştuk. Sohbetimiz sırasında güzel bir öneri getirdi. Sürekli gündeme gelen milletvekillerinin özlük haklarının görevleri sonra erdikten sonra da aynı şekilde yararlanmaya devam ettikleri konusuna geldi. Kalafat, “Milletvekilleri de tıpkı belediye başkanları gibi görev süreleri sona erdikten sonra özlük hakları da sona ersin. Devletin üzerinden önemli bir alınmış olur” dedi. Güzel ve mantıklı geldi.

VEKİL VE ÖZLÜK HAKLARI

Seçimlerin ardından 600 milletvekili, memlekete hizmet gibi zor bir yol için parlamentoya girdi. Peki bu hizmetlerin karşılığında neler var? Aslında "maaş" bir kadro karşılığı çalışan personele geçimini sağlayabilmesi için aylık olarak ödenen para. Milletvekilleri ise herhangi bir "kadro" karşılığı çalışmıyor ve aldıkları paranın adı "maaş" değil, "ödenek". Bu ödeneğin belirlenmesinde ise kurallar var.

Ödenek adı altında verilen maaş, en yüksek devlet memurunun aldığı maaşa endekslenmiş durumda. Bu memur uzun bir dönem Başbakanlık Müsteşarıydı. Ancak şimdi Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı. Milletvekillerinin aldığı aylık ödenek de en yüksek devlet memurunun almakta olduğu miktar kadar. Yani 73 bin 379 lira.
Ancak vekillerin aldığı ücret sadece ödenek adı altındaki maaşla sınırlı değil. Vekillerin meclis içinde ya da meclis dışındaki görevleri esnasındaki ihtiyaçları için de bir formül bulunmuş durumda. Bulunan bu formülün adı "yolluk." Özellikle seçim bölgelerine gidip gelen vekillerin masrafları ödenekle birlikte düzenli olarak yolluk adı altında kendilerine veriliyor. Elbette bununla da bitmedi. TBMM tarafından görevli olarak yurtiçi ya da yurtdışına giden vekillere ayrıca harcırah da ödeniyor. Ödenek ve yolluklar, aday seçildikten hemen sonra 3 ay peşin bir şekilde kendilerine takdim ediliyor. 

(Devam edecek)