Acele etmek, kısıtlı bir zaman dilimi içinde bir işi çabucak yapmak istemek olarak yorumlanabilir. Bu amacın altında, verilen bir görevi bir an önce bitirme isteği olsa da, çoğu zaman hatalı yapmayla sonuçlanır. Acele etmenin sonu başarısızlıkla biter ve kafa karışıklığı yaratır. İnsanı strese sokar. Panik her zaman hata yaptırır. 

Aslında acele etmenin altında yatan en büyük nedenlerden birisi plansız yaşamaktır. Düzenli bir plan/programa sahip olan bir kişi işlerini zamanında halleder. Hatta zamanından önce bile bitirip zaman kazanabilir ve bir eksiklik varsa kontrol etmeye vakit bulabilir. Yani planlı yaşamak zaman yönetimi ve zamanı verimli kullanmak açısından önemlidir. Eğer bir insan dağınık bir yaşama sahipse, ihtiyacı olan bir nesneyi hiçbir zaman eliyle koymuş gibi bulamaz ve nereye koyduğunu hatırlamaz. Onu arayarak da zaman kaybeder. Yani harcamış olduğu efor iki katına çıkar. 

Hayatını düzene sokmak, kişiyi planlı yaşamaya iter. Bu da hayatın akışında yaşanmasına yardımcı olur. Önemli olan da budur. Hayatı akışında yaşamak, düzenli olmak, sabretmek ve beklemek. 

Hiç unutmam, bundan tam sekiz yıl önce beğenerek takip ettiğim ve tanışmak istediğim bir yazar vardı. Son kitabını çıkardığında büyük bir heyecanla kendisine mail atıp tanışmak istediğimi belirtmiştim. Mailime günlerce cevap alamadığım halde içimdeki umut ışığını hiçbir zaman söndürmedim ve beklemeye devam ettim. Bir gün, gelen kutumda bir mail olduğunu fark ettim. Türkiye’de iki ay sonra bir konferansa davetli olduğunu ve bana kitabını imzalamak istediğini ifade etmişti. O an havalarda uçmuştum fakat iki ay beklemem gerekiyordu…

İki ay sonra, kendisinden bir mail daha aldım. Benimle biletini paylaşmıştı. Fakat o saatte kendisiyle tanışmaya gidemezdim çünkü belirttiği saatte hiçbir ulaşım aracı havaalanına gitmiyordu. Taksi de çok tutardı. Hayır diyemedim ama beklemeye devam ettim…

Saatler sonra bana bir mail daha geldi. Hava koşullarından dolayı uçuşunun iptal olduğunu, ileri bir saate ertelendiğini bildirdi. İşte aradığım çözüm buydu! Çünkü yeni saat, rahatlıkla ulaşım aracı bulacağım bir saatti…

Belirtilen saatte kendisini görmek için havaalanına gittim. Fakat ilgili uçuş hava koşullarından dolayı yine ertelenmişti, uçak gecikmeli gelecekti. Bekleme salonunda beklemeye devam ettim…

Bekleyişim saatler sürdü… Neredeyse uyumak üzereydim ki, karşıdan kendisinin gelmekte olduğunu fark ettim. Arkasından koştum ve ismini söyledim. Üçüncü seslenişimde bana doğru döndü ve “beni nereden tanıyorsun?” diye sordu. Kendisine mail atan kişinin ben olduğumu söylediğimdeyse sanki beni kırık yıldır tanıyormuş gibi davrandı ve bana kitaplarını imzaladı. O an yaşadığım mutluluk tarif edilemezdi…

Yaşadığım bu olay bana sabretmenin, beklemenin ve acele etmemenin önemini anlatmaya yetmişti. Acele etmemek, çoğu zaman kişiyi amacına ulaştırır.