Cumhurbaşkanı Erdoğan “Milletime sesleniyorum, Fransız malları satın almayın” dedi. Haklı mı? Elbette “evet” hem de yüzde yüz haklı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “Türk mallarını almayın” de...

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Milletime sesleniyorum, Fransız malları satın almayın” dedi. Haklı mı? Elbette “evet” hem de yüzde yüz haklı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “Türk mallarını almayın” dediği bir yerde bizim başka bir şey söylememiz, yani ‘Amaan onları boş verin’, ‘Biz Fransız mallarını alalım’ dememiz pek de akıllıca olmaz. Buna ekonomide mütekabiliyet esasına dayalı olarak misilleme denir. Zaten Avrupa’nın son dönemde Fransa’nın pervasızca ve hatta hak tanımayan bir şekilde üzerimize gelmesi son derece dikkat çekici… Hele hele bunu Peygamber Efendimize kadar ilerletmesi, hakaret ve küfür içerikli yayınları desteklemesi dikkatleri Fransa üzerine çekiyor. Bence Avrupa Yunanistan’dan sonra ikinci bir “Şımarık Çocuk” kazandı. O da Fransa. Hoş, “Dini kutsallara, insan haklarına, inanç özgürlüklerine” son derece bağlı olduğunu savunan Avrupa’nın bu davranışları bizi şaşırtmıyor. Ha Almanya, ha Fransa… Hal böyle iken, geçen akşam Fransa’da görev yapan gazeteci bir arkadaşıma sordum; “Orada havalar nasıl? Fransızlar Macron hükümetinden memnun mu?” “Yok”dedi, “Ne gezer…” Ve devam etti; “Kovid-19 Salgını dolayısıyla hükümet son derece zor durumda. Hergün artan vaka sayısı, ölümler ve önlenemeyen hastalık Fransızları çileden çıkardı. İşin en kötü tarafı salgına inanmayanlar ve hükümetin önlemlerini yeterli bulamayanlar aynı şiddetle iktidara karşı direnişlere başladı. Ekonomik durum ise çok kötü. Halk her an patlayabilir…” Buradan bakınca Macron’un veya Fransa’nın bu derece Türkiye aleyhtarı çıkışlar yapması epey komik görünüyor. Adama “Sen önce kendi işine bak” demek gerekiyor ama diyemiyorsunuz işte. Bir Akdeniz ülkesi olan Fransa’nın Akdeniz’de yükselen bir Türkiye’yi kabullenmesi ve hazmetmesi elbette çok zor… Zamanla alışacak diyelim ve bırakalım. Ama “Müslümanların kutsallarına saldırması, ülkesindeki Müslüman sayısına bakınca ‘Fransa ateşle oynuyor’ dedirtiyor... Ben boykotta varım. Bilirsiniz, “Yerliyi, bizim olan ve bizden olanı, organiği ve geleneksel olanı” çok severim. Ama neylersiniz ki “boykot” kelimesi bile bize yabancı! *** Azerbaycan… Gazeteci olarak uzun yıllar çalıştığım alan Polis-Adliye Muhabirliği. Olaylar, kavgalar, çatışmalar gördüm. ‘Çok ateş altında kaldım’desem kısmen abartmış olurum ama yine de kavgaların ve çatışmaların içinde çok kaldığım oldu… Son günlerde kardeş ülkemiz Azerbaycan’ın Ermeni işgali altındaki topraklarını geri almak için başlattığı harekâtı dikkatle izliyorum. Savaş memnun olunacak bir durum değil ama mesele vatan toprağı olunca tartışma götürmüyor. Azerbaycan’ın yanındayım. Hele hele sivillere bilhassa çocuklara saldırı olursa… Bir de meslektaşlarımızın üzerine ateş açılınca ve bomba düşünce… Daha bir Azerbaycan’ın yanındayım!