Bazı insanlar ihtiyaçlarını karşı tarafa iletmede çok iyidir. Duyguları karşılık bulmadığında ya da birisi onu reddet...

Bazı insanlar ihtiyaçlarını karşı tarafa iletmede çok iyidir. Duyguları karşılık bulmadığında ya da birisi onu reddettiğinde bunu olgunlukla karşılayıp yoluna devam edebilirler. Ama birçok kişi bu durumu reddedilme olarak algılayıp bu duruma kişiselleştirerek derin bir üzüntü duyabilirler. Bu kişiler yürümediğini bildiği halde yalnız kalmak ya da terk edilmek kaygısı ile ilişkilerinde sınırlar çizmeye cesaret edemezler. Israrla birinin oldukları haliyle gelip kendilerini anlayacağını, nazik davranacağını bekleyerek sınırlar çizmeyi hep ertelerler. Öncelikle öğrenilmesi gereken ilk şey, herkesin olduğunuz haliyle sizi sevemeyeceği gibi sizin de herkesi sevemeyeceğiniz gerçeği olmalıdır. Bu gerçeğin sizde yarattığı huzursuzluk duygusu ile kalmak her ne kadar sizi rahatsız etsede var olan gerçek budur. BAĞ KURMA İHTİYACI Evet hepimizin bağ kurmaya ihtiyacı var. Evet hepimizin hissettiği duygularla karşılık bulmaya ihtiyacı var ama bu ihtiyaçların her zaman hissettiğiniz ya da istediğiniz kişilerde karşılık bulamaz. Bu gerçeği yadsıyarak o kişilerin dikkatini çekmeye çalışmak için kim olduğun gerçeğini değiştirir ve o kişide karşılık bulacağım diye kendinden uzaklaşmaya başlarsan iç huzurunu kaybedeceksindir. Oysa kişi ancak iç huzuru ile dolu olduğu sürece mutlu olabilir. Duygular aktif olduğunda kişi karşı tarafında aynı tonda kendisine karşılık vermesini ister, onun tarafından kabul görmek için bazen kendi olduğu halinden uzaklaşır kısacası karşı taraftan kabul edilmek için kendisini reddeder. Bu tutum romantik ilişkilerde olsun, arkadaşlık ilişkilerinde de sık görülen bir hatadır. Bu davranışın altında yatan asıl neden, öz farkındalık ve duygusal olgunluk becerisidir. Duygusal olgunluk ve öz farkındalık becerisi kişiye en çok yetişkin ilişkilerinde gerekli olur. Bir çoğumuz bu becerileri ebeveynlerimiz tarafından almadan büyüyoruz. İhtiyaçlarımızı savunmak birçok insanı savunmasız hissettirir. Bunun özünde çocukluk döneminde ihtiyaçlarımız olduğu zaman ebeveynlerimiz tarafından eleştirilmiş olmamız, küçük düşürülmemiz ya da ihmal edilmiş olmamız yatmaktadır. Duygusal olgunluk ve öz farkındalık becerisi her ne kadar çocukluk döneminde ebeveynlerimiz tarafından bize verilmiş olması ideal olan olsada; kişi şu an kendisine sağlıklı ilişkiler geliştirmek istiyorsa bu becerileri geliştirmesi gerektiğini fark edebilir ve bunun üzerine gidebiliriz. Evet kalıplaşmış bir davranışı değiştirmek hiç kolay değil, ama alışkanlıkları değiştirmek sürekli pratik yapmayı gerektirir. Olayları kişisel olarak algılamamak, biri bize istemediğimiz şekilde yanıt verdiğinde ortaya çıkan duyguları kabul etmek, bu duygulara meydan okumamak bunu yapabilmenin en iyi başlangıcıdır. Sizi sıkışmış hissettiren her duygu sizi ihtiyacınız olan yere götüren ipuçlarıdır. Hissetmen gereken şeyleri hissettiğinde istediğin alan açılacak kişisel olarak ilerleme, büyüme yanı duygusal olgunlaşma o zaman oluşacaktır. Duygusal olgunluk, kişinin kendisi ile olan ilişkisinin gelişmiş olduğunu gösteren en önemli göstergedir.