Her duygu bir ihtiyaç için vardır. Hissettiğimiz duyguların bizler için savunduğu bir amacı bir mantığı vardır. Hiç birimiz hissettiğimiz duyguları tercih edebilme gücüne sahip değiliz. Dolayısıyla duygular gelir bizleri kendi ikliminin içine alıverir. Bu bazen üzüntü bazen neşe, bazen de umutsuzluk olabilir. Bunu söyleme nedenim ilişkilerde çiftlerin birbirini daha iyi anlayabilmesi için birbirlerinin hissettiği şeyleri kabul etmeleri gerçeğidir. Çoğu zaman gördüğüm şey, çiftlerin birbirleri ile ilgili hissettikleri olumlu duyguları kabul etme eğiliminde iken olumsuz duyguları reddetme eğiliminde olmalarıdır. En ufak bir olumsuz duygu aktarımı diğerini hayal kırıklığına uğratabildiği gibi kendini diğerine kapatmaya kadar gidebiliyor. 

KORKU-ÖFKE

Duygusal büyüme ailede gerçekleşir. Eğer içinde büyüdüğümüza ailede hissettiğimiz olumsuz duygular kabul görmüyorsa; olumsuz bir duygu hissettiğimizde bu duygu ile nasıl baş edeceğimizi bilemeyiz. Korku, öfke, belirsizlik gibi durumlarda ortaya çıkan olumsuz duygularla nasıl baş edeceğimizi bilmemiz bizi bu duyguların yarattığı kaygı ile nasıl başa çıkacağımızda da önemlidir. Bu yüzden ailelerin çocuklarının duygusal büyümesini gerçekleştirebilmesi ve hissettiği duygularla nasıl baş edeceğini öğrenmesi için çocuklarına duygu düzenleme becerisi kazandırması önemlidir. Ebeveynliğin en önemli rollerinden biri çocuğun psiko-sosyal gelişimini desteklemektir. Çocuk, yetişkin hayatına geldiği zaman ilişkilerinde hissettiği olumsuz duygularla nasıl baş edeceğini bilemez. Verdiği duygusal tepkilerle partnerini, çevresindeki insanları zorlar. duygusal olgunluk düzeyimiz gelişmez. 

DUYGU YÜKÜ

Evliliklerde çiftlerde en yaygın görülen şey, çiftlerin birbirlerinin duygu yüklerini üzerine almış olmalıdır. Evlilikte çiftler, görevlerinin birbirlerinin olumsuz ruh halinden kurtarmak olduğunu düşünürler oysa kimse kimsenin duygularını kontrol etme gücüne sahip değildir. Çiftler birbirlerinin duygu durumunu düzenlemek zorunda değildir, yapmaları gereken şey, birbirlerine ihtiyaçlarına anlayış gösterebilmektir. Bu onlara birbirlerinin bakış açılarına kendilerini açmalarını da sağlar. Hissettiğimiz duygudan sorumlu biz olduğumuz gibi o duygunun yarattığı öfkeyi de yatıştırmak bizlerin sorumluluğundadır. Bir tepki vereceksek duyduklarımıza değil içimize odaklanıp hissettiğimiz şeylere yanı kendi duygularımıza vermeliyiz. Bu sizi hem iyi bir dinleyici yapacağı gibi karşımızdakinin bizimle ilgili olumsuz bir duygusunu söylediğinde ona karşı savunmacı yapmaktan da çıkaracaktır. Elbette ilişkide taraflar birbirlerinin acılarına kayıtsız kalmamalıdır ama o acıyı anlayıp o acının onda hissettirdiği şeylere empati yapabilmek birlikte yaşadığımız kişiye verebileceğimiz en güzel sevgi gösterisi olacaktır.