Tuğçe DOĞANELİ KAMACI/EGE TELGRAF-Coğrafi işaret, tüketiciler için ürünün kaynağını, karakteristik özelliklerini ve ürünün söz konusu karakteristik özellikleri ile coğrafi alan arasındaki bağlantıyı gösteren ve garanti eden kalite işaretidir. Coğrafi işaret tescili ile kalitesi, gelenekselliği, yöreden elde edilen hammaddesi ile yerel niteliklere bağlı olarak belli bir üne kavuşmuş ürünlerin korunması sağlanır. Coğrafi işaret ürünün taklitlerinden ayırt edilmesini sağlar, katma değer kazandırır, kırsal kalkınmayı destekler, istihdam yaratır. Peki, yaşadığımız bölgenin coğrafi işaretli ürünleri neler, kaçımız biliyor?

Türkiye’de Marka ve Patent Kurumu’ndan Coğrafi İşaret tescilli bin 471 adet ürün bulunuyor; ancak Avrupa Birliği (AB) tescilli coğrafi işaret sayısı yalnızca 14. Tescilli ürünlerinden toplamının yüzde 1’inden daha azının AB’den tescil alabilmesi, sürecin ne kadar meşakkatli olduğu hakkında ipuçları veriyor. Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, Avrupa Birliği’nden tescil almanın çok önemli; ancak zor bir süreç olduğunu anlattı. Başvuran kurumların tescil sürecinde hem para hem de zaman harcadıklarını vurguladı, Türkiye’nin AB’den tescil alan ilk coğrafi işareti Gaziantep Baklavası’nın tam 4.5 yıl beklediğini hatırlattı. 

yavuz-tekelioglu

‘AL TESCİL VER TESCİL ‘

Bugün AB Komisyonu’nda tescillerini bekleyen 44 coğrafi işaret olduğunu belirten Prof.Dr. Tekelioğlu, şöyle devam etti: “Bu çok iyi, ürünlerimizin AB’de tanınmasını sağlıyor. Coğrafi işaretimizin imajını güçlendiriyor. Ancak sistem kurulamadığı için, AB’de korunan Gaziantep Baklavası ne yazık ki Antep’te korunamıyor. 2016 yılında AB tescili alan Çin’in Pinggu Şeftalisi’nin fiyatı 1.5 yuandı, tescilden sonra 4 yuana çıktı. Toscana zeytinyağı yine öyle. Örnekleri çoktur, neden? Çünkü, tescil coğrafi işaretin benzerlerine göre ayırt edici özelliklerinin olduğunu ve ürünün tescil belgesindeki kurallara uyularak üretildiğini onaylamakta, bunun garantörünün de kamu gücünün olduğunu söylemektedir. Bu nedenle tescil bir katma değer yaratır. Ürünün fiyatı artar. (Premium price). Kısaca, tescille kamu gücü, ‘Ben bu ürünü denetledim, üretiminde kurallara uyulmuş, bu ürün güvenilirdir, ben buna kefilim.’ demektedir.  
Bizde ise 7 Temmuz 2017’de Malatya Kayısısı AB tescili aldı ve aynı sene fiyatı yüzde 35 düştü. Bunun dünyada başka örneği yok! Peki neden; çünkü coğrafi işaret ülkemizde sadece tescil gibi algılanıyor. Al tescil, ver tescil ile bu iş yürümez. Tescil, sistemin ilk ayağıdır. Diğer iki ayak ‘coğrafi işaret yönetişimi’ ve ‘coğrafi işaret denetimi’ olup ülkemizde bu konularda hiçbir gelişme olmamıştır. Bu nedenle katma değer yaratmayan tescil furyalarıyla güzelim coğrafi işaretlerimiz itibarsızlaştırılmakta, bu da onlara büyük zarar vermektedir.”

ÜRETİCİ SÜRECE DAHİL OLMALI

   Coğrafi işaret sisteminin başarısının, sacın tüm ayaklarının uyumlu ve başarılı çalışmasına bağlı olduğunu belirten Prof. Dr. Tekelioğlu, üreticilerin sistemdeki payını artıracak çalışmaların yapılması gerektiğine dikkati çekti, şöyle konuştu: “Tescil, bir üretici grubunca hazırlanan ve bir üretim şartnamesine dayanan dosyanın ilgili kamu kuruluşunca incelenmesi ve uygun bulunduğu takdirde onaylanması ile gerçekleşir. Ülkemizde bu kurum Türk Patent ve Marka Kurumu’dur. Burada önemli olan üreticilerin mutlaka tescillenme sürecinin başında ve merkezinde olması gereğidir. Bu vazgeçilmez bir koşuldur. Nitekim coğrafi işaretlerle uğraşan tüm ülkelerde tescil sahipleri üretici gruplarıdır. Çünkü örgütlenmeleri, üretim şartnamesi dahil projelerini hazırlamaları onların işidir. Ürünlerinin fikri mülkiyet hakkının korunmasından kaynaklanan katma değerden faydalanmaları gerekenler de üreticilerdir. Bu nedenle üreticilerin içinde olmadığı bir coğrafi işaret sisteminin yürümesi mümkün değildir. Tescillerin büyük kesiminin üretici olmayan kesimlerce alındığı ülkemizde üreticilerimizin alınan tescillerdeki payı sadece yüzde 5’tir. Bu da Türkiye’nin üreticilerini sisteme entegre edecek formülleri ivedilikle yaşama geçirmesini gerektiriyor.”    

LOGO KULLANILMALI

Prof.Dr. Tekelioğlu, tescilin, coğrafi işaret tecavüzlerini engelleyerek üreticilerle tüketicileri haksız rekabete karşı koruduğunu, ayrıca tükettikleri ürünlerin kalitesini ve buna bağlı belirgin özelliklerini bilmek isteyen tüketicileri aydınlattığını kaydetti, şöyle devam etti: “Bir örnek vereyim, ben Antalya’da yaşıyorum. İlçemiz Finike’de dünyanın en lezzetli portakallarından biri yetiştiriliyor. Yöre Ekosistemi bu portakalı (Washington Navel) eşsiz kılıyor. Senede 150 bin ton civarında Finike portakalı üretiliyor; 2018 yılında tescillenmiş ürünlerde amblem kullanma zorunluğu getiriline kadar İstanbul haline her yıl Finike Portakalı adı altında yaklaşık 500 bin ton civarında portakal giriyordu. Bundan da Finike Portakalı üreticileri ve aldatılan tüketiciler şüphesiz büyük zarar görüyordu.  Ancak ‘Amblem Kullanma Yönetmeliği’ uygulamaya konulunca bu tür coğrafi işaret tecavüzlerinde önemli azalmalar oldu; çünkü bunlara karşı önemli cezalar bulunuyor. 
Özellikle AB’den tescil alan coğrafi işaretlerimizin ihracatında AB logolarının kullanılmaması ülke ekonomisine milyar dolarlar kaybettiriyor. İhracatta bunlara çok dikkat edilmeli.”

FRANSA MUCİZESİ

Coğrafi İşaret Yönetişimi, sistemin ikinci ayağını oluşturuyor. Ulusal düzeyde ve ürün düzeyinde yönetişim olmak üzere ikiye ayrılan sistemi, Prof. Dr. Tekelioğlu şöyle izah ediyor: “Ulusal düzeyde coğrafi işaret yönetişimi, AB ülkelerinin büyük kesiminde tarım bakanlıklarına bağlı ve bu amaçla görevlendirilmiş özerk kamu kuruluşları tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu bakımdan Fransa örnek bir ülkedir. Bu ülkede 1947 yılında kurulan ve Fransa mucizesini yaratan, Ulusal Köken Adlandırmaları ve Kalite Enstitüsü’dür (Institut national de l'origine et de la qualité-INAO). Fransa Tarım ve Gıda Egemenliği Bakanlığı himayesinde coğrafi işaret yönetişiminden sorumlu bir kamu kuruluşu olan enstitü; resmi kalite ve köken işaretleri ile ilgili Fransız politikalarını uygulamakla görevlidir. Merkezi Paris’te olan Enstitü’nün Fransa’nın sekiz bölgesine yayılmış 24 şubesi ve 250 çalışanı bulunuyor, 2020 yılı bütçesi ise 24 milyon Avro’ya ulaşmıştı.” 

SORUMLULUK YOK

Tescil alan kurumların, süreci nasıl sürdüreceklerini bilmediğini dile getiren Prof. Dr. Tekelioğlu, meydana gelen sıkıntıya şöyle dikkat çekti: “Ürün düzeyinde coğrafi işaret yönetişimi, tescil sahibi kurum tarafından gerçekleştirilen yönetişimdir. Bizim 6769 sayılı ‘Sınai Mülkiyet Kanunu’ içinde yer alan ‘Coğrafi İşaret ve Geleneksel Ürün Koruması’ başlıklı kitapçıkta, tescil sahibi kurumların tescilden doğan hakları belirtildiği halde, sorumlulukları ile ilgili hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle kurumlarımız tescilden sonra ne yapacaklarını bilmemekte, tescil belgeleri duvarlara asılmaktadır. Oysa kurumun tescilden kaynaklanan önemli görevleri vardır. 

Buna göre tescil sahibinin temel misyonu, üretim zincirinin rasyonel çalışması ve ürünün korunmasına ve savunmasına yönelik tüm faaliyetleri gerçekleştirmektir. Bu çerçevede üreticilerin köken adı kurallarına uygun üretim yapmalarını sağlamak, (iç denetim), ürünle ilgili inceleme ve araştırmalar yapmak, üreticilere teknik hizmet sunmak, köken adının sahte ve hileli kullanımını takip etmek ve köken adı tanıtım ve reklamını yapmak görevleri arasında yer almaktadır. AB’de coğrafi işaret uygulamasının başarısında önemli rol oynayan bu kurumlar başta sendikalar ve üretici birlikleri olmak üzere dernek, komite, konsorsiyum, federasyon gibi üretici örgütlerinden oluşmaktadır.”

KALİTE DENETİMİ

‘Denetim’ ise sistemin üçüncü ayağı. Prof. Dr. Tekelioğlu, “Tescille koruma altına alınan ürünlerin denetimi bu ürünlerin üretim şartnamelerinde tanımlanan kurallara göre üretildiklerinden emin olmayı sağlar. Kalitede sürdürülebilirlik ancak denetimle mümkün olmaktadır. Bu nedenle coğrafi işaret uygulamasını benimseyen ülkelerde ve özellikle AB’de çok sıkı bir denetim ağı kurulmuştur” dedi.

Coğrafi işaret denetimi de kendi içinde öz denetim, iç denetim ve dış denetim olmak üzere üç aşamadan oluştuğunu aktaran Prof. Dr. Tekelioğlu, sistemi şöyle özetledi: “İlk aşamayı oluşturan öz (oto) denetim, tescilli ürünü üreten üreticinin kendisini bizzat denetlemesidir. Üretici ürününü etik olarak üretim şartnamesinde belirtilen kurallara uyarak gerçekleştirmek ve en ayrıntılı noktalarına kadar üretim şartnamesine uymakla yükümlüdür. İç denetim, tescil sahibi kurum tarafından gerçekleştirilen denetimdir. Burada amaç üreticilerin ürünlerini tescil belgesinde öngörülen kurallara uygun üretmelerini sağlamak, bir başka deyişle ürünün bu kurallara uygun üretilip üretilmediğini denetlemektir. Üçüncü ve son denetim dış denetim olup, tescilli coğrafi işaretin, üretim zinciri üzerinde, yani ürünün üretimi, piyasaya arzı veya dağıtımı aşamalarında özel sertifikasyon kurumlarınca gerçekleştirilen denetimdir.”

Denetimi yapan kuruluşların AB normlarına (EN 45011) veya ISO/IEC 17065 sayılı standartlara göre akredite olmuş, donanımlı, bağımsız ve tarafsız kuruluşlar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tekelioğlu, bu denetimin tescilli ürünün hem üretici ve işlemcileri hem de tescil sahibi kurum üzerinde gerçekleştirildiğinin altını çizdi. Türkiye’de denetimler konusunda eksikler olduğunu anlatan Prof. Dr. Tekelioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Fransa’da bir tüketici raftan aldığı Roquefort peynirini gözü kapalı tüketir. Çünkü Roquefort değer zinciri yılda en az 400 denetimden geçer. Ülkemizde iç denetimler konusunda kurumlar gerekli duyarlılığı genellikle göstermemektedir, kamu ayaklı dış denetimler ise tatmin edici olmaktan çok uzaktır. Bu nedenle 27 yıldır süregelen uygulamanın coğrafi işaret sistemi kurulamadığı için kendisinden beklenen sonuçları vermediği söylenebilir. Bunun sonucu olarak ister ulusal, isterse AB olsun, verilen tesciller katma değer yaratmamakta, tescil furyaları ve popülist politikalarla coğrafi işaretlerimiz itibarsızlaştırılmaktadır. Çözüm coğrafi işaret yönetişimi ve denetimi konusundaki yasal boşluğun ivedilikle giderilmesinde yatmaktadır.   

Dev gemi 2 bin 571 yolcu ile Bodrum’a geldi Dev gemi 2 bin 571 yolcu ile Bodrum’a geldi

Bu konu ile ilgili olumlu bir gelişme, 2016 yılında başlayıp 2019’da bitirilen “Tarım Orman Şurası” kararlarında yer almaktadır.  Nitekim 21 Kasım 2019 tarihinde bizzat Sayın Cumhurbaşkanı’nca kamuoyuna açıklanan Şura Sonuç Bildirgesi, 38. Maddesi ile “Coğrafi işaretlerin yönetişim ve denetleme süreçlerinin gözden geçirilerek mevzuatın tamamlanması…”  öngörülmektedir. Ancak aradan geçen yaklaşık 4 yıla rağmen bu konuda herhangi bir gelişme olmamıştır. Yönetişim ve denetim konularındaki yasal boşluğun giderilmesi için Tarım Orman şurası kararları ivedilikle yaşama geçirilmeli ve tüm dünyada olduğu gibi coğrafi işaretle uğraşacak müstakil bir kurum oluşturulmalıdır. Bu kurum “Türkiye Coğrafi İşaretler Enstitüsü”dür. Türkiye’nin eşsiz coğrafi işaretleri ancak bu radikal önlemlerin alınmasıyla ülkemiz ekonomik ve sosyal gelişimine büyük katkılar sağlayacaktır.”

KUTU-1 yücita

Türkiye’de ilk ve tek 

Prof. Dr. Tekelioğlu’nun tanımıyla, “Kasasında vatan sevgisinden başka bir şey bulunmayan” YÜciDERGİ, tamamen gönüllü destekleriyle sürdürülen Türkiye’nin ilk ve tek coğrafi işaretler dergisi. Tam 656 sayfalık üçüncü sayısıyla okurlarıyla buluşan dergi, kırsal kalkınmanın sağlanması ve kültürel varlıklarımızın korunması için en önemli araç olan coğrafi işaretlerin tüm paydaşlara farklı boyutlarıyla, fonksiyonlarıyla, özellikleriyle tanıtılmasını amaçlıyor.

pinar-nacak

HEDEF REKABET

İzmir Ticaret Borsası Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Pınar Nacak da tescil aşamasının en önemli aşama ve büyük bir başarı olarak algılandığını, oysa görevin sürdüğünü dile getirdi. Son yıllarda, Türkiye’de tescil sayısının son hızla arttığına dikkati çeken Dr. Nacak, “Tescil süreci devam eden başvuru sayısı 628’dir. Bugün 14 adet ürünümüz AB’de tescil almaya hak kazandı. 5 ürün ilan aşamasında muhtemelen bu yıl sonuna kadar bu ürünler de tescil olacak. Sadece 2023 yılında 11 ürünümüz AB’nde tescil edilmiş olacak. AB’de başvuru aşamasında ise 39 ürünümüz mevcut. Elbette bu coğrafyanın özgün ürünlerine sahip çıkmak kayıt altına, koruma altına almak ve tescil sürecini gerçekleştirmek çok önemli. Ancak, coğrafi işaret tescilli ürünlerin sadece tescillenmesi, arşivlenmesi değil, bu ürünlerin, diğer ürünler arasından öne çıkması, farklılaşması, pazarlamada ve fiyat oluşumda avantaj sağlayabilmesi önemlidir.” dedi.  Tarladan tabağa tüm zincir boyunca izlenebilirliğin sağlanmasının ve etkin denetim mekanizmalarının işlerlik kazanmasının bu avantajın yaratılabilmesinde en önemli unsur olduğunun altını çizen Dr. Nacak, “Coğrafi işaretlerin katma değer yaratabilmesi, üreticiden tüketiciye tarım, turizm, gastronomi, gıda sanayi tüm alanlarda bütün tarafların fayda sağlayabilmesi ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Ülkemizde ve AB’de tescil olan ürün sayımız hızla artması elbette sevindirici ancak bu noktada bu tescillerinin sağladığı katkı ve avantajları mercek altına almamız gerekiyor.” diye konuştu.

İHRACAT POTANSİYELİ 

Coğrafi işaretli ürünlerin, AB’nde tescil edilmesinin ürünün ihracat potansiyelini de artırdığını belirten Dr. Nacak, şöyle devam etti: “Menşei kavramı tüketiciler ve üreticiler açısından büyük önem arz etmektedir. Tüketiciler, günümüzde ürünün ait olduğu yeri ve kökeni belirten bilgilere, ürünün kalitesi ve üretim süreçleri konusunda belge ve bilgilere ihtiyaç duymakta ve bu bilgilerle donan, kimliği olan, hikayesi olan ürünleri tercih etmektedirler. Özellikle AB’de, hammadde tüketen işletmeler ve nihai tüketiciler arasında coğrafi işaretler konusunda farkındalık oldukça yüksektir. AB’de coğrafi işaret tescili, bir garanti unsurudur ve ürünler için tanınırlık, fiyat, kar, kazanç gibi avantajlar yaratmaktadır.

Ülkemizin, AB tescilli ürünleri için, nitel ve nicelik olarak sürdürülebilirlik, etkin logo, ambalaj kullanımı ve etkin tanıtım yöntemleri kullanılabilirse, coğrafi işaretin sağladığı bu avantajlardan tescilli ürünlerimiz de faydalanabileceklerdir. Böylece, bu ürünlere piyasa kimliği kazandırılmış, ürünün farklılaştırılması sağlanmış, ülkemizin kültür ve geleneğini de AB tüketicilerine aktarılması sağlanmış olacaktır. Tabi ki üreticiler daha yüksek kazanç elde edilmiş olacaktır. Örnek vermek gerekirse, AB’de ortalama olarak coğrafi işaretli ürünlerde, coğrafi işaret tescili olmayan ürünlere göre şaraplarda 2,85, alkollü içkilerde 2,52, tarım ürünleri ve gıda maddelerinde ise 1,5 kat daha fazla fiyat artışı sağlanmaktadır. Örneğin Fransa’da coğrafi işaret tescilli peynirlerin ortalama kilogram satış fiyatı 14,92 Euro iken diğer peynirlerin satış fiyatı 9,02 Euro’dur. Coğrafi işaretli Gronoble cevizi 4,3 Euro iken, Coğrafi işareti olmayan cevizler 3,7, ithal cevizler ise 2,9 Euo’dur.
Coğrafi işaretler AB’de 75 milyar Avro’nun üzerinde satış miktarına ve toplam Avrupa Birliği tarım-gıda ihracatının yaklaşık yüzde 15,5’ine sahiptir. AB, birçok Coğrafi İşaretli ürünün,  AB dışında tanınmasına ve AB dışı Coğrafi İşaretlerin AB’de tanınmasına olanak tanıyan 30’dan fazla uluslararası anlaşma imzalamıştır. Coğrafi İşaretler, AB ile diğer ülkeler arasındaki ticaret müzakerelerinde giderek daha önemli bir rol oynamaktadır. AB Komisyonu ayrıca AB’de ve dünya çapında kaliteli ürünleri teşvik etmek için her yıl yaklaşık 50 milyon Euro ayırmaktadır.”

YÖNETİŞİMİ ENSTİTÜ YÜRÜTMELİ

Coğrafi işaretlerin kalite, köken ve kontrollü üretim süreçleri için bir garanti işareti olduğunu kaydeden Dr. Nacak, bu nedenle tüketicilerin tescilli ürünlere güven duyduğuna dikkati çekti, “Coğrafi işaretler, ürünü farklılaştırarak ürünü diğer ürünler arasında öne çıkarmakta, ürünü pazarlanma gücünün artırılmasına, ürün için cazibe yaratılmasına önemli katkı sunmaktadır. Ürünlere kimlik kazandırmakta, hikayelerini ortaya çıkarmaktadır. Ürünü, tadını, lezzetini özel kılmaktadır. Birçok üretici de bu ürünlere daha fazlaya ödemeye razı olmaktadır. Birçok ülkede de bu durum geçerlidir. Örneğin, Ohio’lu tüketicilerin yerel üretim için en az yüzde 30 daha fazla ödemeye istekli oldukları çalışmalarda ortaya çıkmıştır.” dedi.
Dr. Nacak, Türkiye’nin coğrafi işaretler konusunda önemli bir potansiyele sahip olduğunu; ancak bu potansiyelin değere dönüşmesi için yönetişim ve farkındalık çalışmalarına önem vermesi gerektiğinin altını çizdi, şunları söyledi: “Yoksa coğrafi işaret tescil sayısı artmaya devam ederken, coğrafi işaretli ürünler için talep ve fiyat artışı hayal olacaktır. AB ülkelerinde olduğu gibi coğrafi işaretlerin yönetişimini gerçekleştirecek bir Coğrafi İşaretler Enstitü’nün kurulması önem arz etmektedir. Türkiye’nin bir coğrafi işaretler politikası, stratejisi ve uzun vadeli bir eylem planı olmalıdır. Etkin bir denetim modeli oluşmalı, AB normlarına göre akredite olmuş donanımlı, bağımsız ve tarafsız özel sertifikasyon kurumlarının denetimde yer alması gerekmektedir.”

bergama-tarih

KÜLTÜR DE TANINIR

Coğrafi işaretlerin sadece ekonomik avantajlar sağlamadığını, ülkenin kültür ve geleneğine de katkı sağladığını vurgulayan Dr. Nacak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üretim tekniğinin değiştirilmesine izin vermeden geleneksel üretim yöntemlerinin nesilden nesile aktarılmasını olanak sağlamaktadırlar. Coğrafi İşaretler, iyi, temiz ve adil gıdanın üretimi ve sürdürülebilirliğinin en büyük garantisidir. 
Bu topraklarda, yüzlerce yıllık birikimin, kültürün, coğrafi yapının, ekolojik ortamın bize sunduğu yöresel değerleri yaşatmak, ülke ekonomisi için daha yüksek katma değer yaratmak için coğrafi işaretleri ulusal tarım ve kırsal politikaların bir parçası haline getirmemiz şart. Tüketiciler için Coğrafi İşaretler önemli bir hizmet sunmaktadır. Ürün satın aldıklarında yalnızca o ürün hakkında değil, o yörenin kültürel değerleri hakkında da bilgi sahibi olmaktadırlar. Coğrafi İşaretler, tüketicilere her seferinde aynı kalite standartlarında ürün sunmayı garanti etmektedir.”

enginar

İzmir’in hazineleri

Kentin tescillenmiş tam 36 ürünü bulunuyor. Bunlar: Arslanlar Biberi, Bergama El Halısı, Bergama Graniti, Bergama Kozak Çam Fıstığı, Bergama Köftesi, Bergama Parşömeni/ Kağıdı, Bornova Kınalı Bamyası, Bornova Misket Üzümü, Bozdağ Kestane Şekeri, Çavuşdağı Kuru Fasülyesi, Çeşme Kavunu, Ege İnciri, Ege Pamuğu, Ege Sultani Üzümü, Görece Nazar Boncuğu, Gümüldür Mandalinası, Güney Ege Zeytinyağları, İzmir Boyozu, İzmir Gevreği, İzmir Kumrusu, İzmir Lokması, İzmir Şambalisi, İzmir Tulum Peyniri, Kavacık Üzümü, Kemalpaşa Kirazı, Kınık Kuru Domatesi, Kuzey Ege Zeytinyağları, Ödemiş Çekişke Zeytinyağı, Ödemiş İpeği, Ödemiş Köftesi, Ödemiş Patatesi, Seferihisar Mandalinası, Tire Beledi Dokuması, Tire Şiş Köfte, Torbalı Kuru Domatesi, Urla Sakız Enginarı.

Kaynak: EGE TELGRAF