İnsanoğlu yeryüzünde var olduğu 200 milyon kadar kısa bir zaman dilimi içinde, aklı ve hatta yaratıcılığı sayesinde, yaşamını sağlayan sistemi tümüyle değiştirmeyi başarmıştır. Çoğu zaman bunu, daha iyi, konforlu, güzel yaşam, iyilik için veya insan sağlığı için yaptığını iddia etse de gerekli gereksiz icraatlarına devam etmiştir ve etmektedir. 
Demir Çağı, Tunç Çağı gibi devirler yaşamış, ateşi bulmuş, taşlara, kayalara biçim vermiş, avlanmak için alet üretmişti. Her zaman av bulamaması, bulduğunu saklamakta yaşadığı güçlük insanı düşünmeye itmişti besbelli. Zamanla avlanarak gezmeyi bırakmış, tohumu ekip biçmeyi, hayvanları avlamayı değil de yetiştirmeyi, kendine başta barınaklar, yaşam alanları yapmayı, daha sonraları devasa yapılar inşa etmeyi öğrenmiştir. 
Avlanmak için geliştirilen basit alet edevat, zaman içinde yerleştiği alanı, ürünlerini korumak ve elbet ki kendini korumak için şekillenecek, bu çalışmaların devamı yüzyıllar sonra, sanayii devrimine ve oradan da teknoloji çağına kadar devam edecekti. İlk insan aracının küp şeklinde bir kaldıraç üzerine yaptığı tekerleğin, yuvarlak formuna ulaşma sürecinin 250 ile 400 arası bir zaman aldığı düşünülmektedir. 
Yaşadığımız şu günlere yaklaşan son 2 yüzyıl bilim adına buluşlar devri olarak geçmiş, her bir yeni icadın, bir sonrakine evrimi için ihtiyaç duyulan süre giderek kısalmıştır. Şüphesiz elektriğin icadı, tüm süreci hızlandırmıştı. 
Geceyi aydınlatmak için çok uzun zamanlar, hayvansal yağ peşine koşan insanoğlu, balinaların dahi soyunu kurutmak üzere olduğu bir dönem yaşamıştı. Yanan kayaları, kömürü ve türevlerini bulması, yüzeye çıkmış siyah çamuru kullanması da çok sonra, elektrikten hemen önceki kısa zaman aralığındaydı. 
Geceyi aydınlatmak bile, başlı başına insanlığın diğer tüm canlı formundan aykırı düştüğü ilk kırılma noktalarından biriydi aslında. Gündüz gördüğümüz hiçbir kuş türü gece de dolaşmaya heves etmez. Ekosistemde güneşin battığı an, bir grup canlının özel yetenekleri ile yüne başladığı, diğer büyük çoğunluğunun ise uykuya geçtiği zamandır. İnsan oğlu, başlangıçta bu ritüele karşı savaş açmıştı. 
Kendi saat diliminde uyanık olmak, istediği zaman uyumak, onun en büyük ilk devrimi olacaktı. Fakat gece ile gün ışığının aydınlattığı sürenin tersine işletilmesinin bir gün gelip 8,5 milyar popülasyona ulaşan dünya nüfusu açısından çok büyük bir dinamiği harekete geçireceğini de hayal etmemişti şüphesiz. Geceyi aydınlatmanın ekosisteme, küresel ısınmaya bu denli zarar vereceği aklına gelse yapar mıydı?