Yağmur DAŞTAN/EGE TELGRAF-  Tıbbi teknolojinin gelişmesiyle, jinekolojik hastalıkların tedavi yöntemleri de çeşitlilik kazanıyor. Ancak bu alanda yeterli farkındalık oluşmadığı için her yıl ülkemizde pek çok kadın bu hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Özel Sağlık Hastanesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Doç. Dr. Mehmet Hakan Yetimalar ile jinekolojik hastalıklar hakkında merak edilenleri konuştuk. Jinekolojik muayenelerin aksatılmaması gerektiğinin önemle altını çizen Doç. Dr. Yetimalar,¨Biz sadece doktora gelmeyen hastaları tedavi edemiyoruz¨ mesajı verdi.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Ben, Dr. Mehmet Hakan Yetimalar. kadın hastalıkları ve doğum uzmanıyım. Aynı zamanda jinekolojik kanser cerrahisi uzmanıyım. Jinekolojik kanserin diğer adı kadın genital kanserleridir. Bu kanser türünün tedavisi gerçekten çok büyük dikkat istediği için Avrupa ve Amerika’da ve bir müddettir de Türkiye’de jinekolojik onkolojik cerrahi ayrı bir uzmanlık dalı olarak benimsenmiştir. Jinekoloji, bütün branşların içinde belki de birtakım ciddi hastalıkların en erken tanınabildiği, taramanın bütün dünyada en başarılı olduğu alandır. Örneğin, rahim ağzı kanseri gibi çok korkulan hastalıkların gelişmesini çok uzun yıllar önce, henüz kanserleşmeden yakalayabiliyoruz. 

¨İDEAL YAŞ 9 İLA 11¨

Bir kadın ne zaman kadın hastalıkları uzmanıyla görüşmeli?

Bunun için ideal yaş 9-11 yaştır. Bu şaşırtıcı gibi geliyor fakat 9-11 yaş grubu rahim ağzı kanseri aşısı için uygun bir zamandır. O yaş grubundaki kız çocuklarımızın bağışıklık güçleri, aşıya duyarlılıkları ve gösterdikleri olumlu tepki çok yüksektir. Eğer kız çocuklarımızı o yaş aralığında kadın doğum uzmanına götürürseniz hiçbir şikayeti söz konusu değilse bile rahim ağzı kanseri aşısının yapılması halinde hastalıktan korunma oranı yüzde 99.8’dir. Yani inanılmaz bir başarı oranından bahsediyoruz. HPV aşısı ne yazık ki insanlarımıza biraz pahalı gelebilir… Ne yazık ki Türkiye Sağlık Otoritesi hala rahim ağzı kanseri aşısını ulusal aşı takvimine almadı. Bunun kısa zamanda gerçekleşmesi için Türkiye Jinekolojik Onkoloji Derneği girişimlerini devam ettiriyor. Sanıyor ve ümit ediyorum ki rahim ağzı kanseri de yakın zamanda ulusal aşı takvimine girecektir. Girdiği takdirde de bu aşı özellikle kız çocuklarına bedava uygulanabilecektir. 

Bilim, kadınlara herhangi bir şikayette kısa zamanda doktora gitmesini öneriyor. Eğer hiçbir şikayetiniz yoksa senede bir doktora gitmeli. 24 yaşından büyük olan ve cinsel hayatı aktif olan kadınlarımız ise muhakkak HPV testini yaptırmalı. Biliyoruz ki HPV, yüzde 99.9 oranıyla rahim ağzı kanserinin tek sebebidir. Bu nedenle 65 yaşına kadar bütün kadınların, ekonomik yeterliliği olmak kaydıyla, HPV aşısı yaptırmasını öneriyoruz.

‘SADECE AKINTI’ DİYİP GEÇMEYİN!

Türkiye’de son durum nedir, kadın hastalıklarında farkındalık açısından ne noktadayız?

Ne yazık ki ülkemizde kadın hastalıklarına duyarlılıkta hiç de istediğimiz noktada değiliz. Türk kadınları, ne yazık muayene kaygısını yüksek derecede yaşıyor. Muayeneye gelmedikleri için de ufak tefek önemsiz olaylar bile önemli hale gelebiliyor. Kadın hastalıkları uzmanlarının ortak önerisi şu: Herhangi bir şikayet varsa ertesi gün doktora gidiniz. Şikayetler çok önemsiz gibi görülebilir. Örneğin, hafif bir akıntı var… Baktığımızda kadın genital organının erkeğinkinden çok farklı olarak girintili çıkıntılı yapısı olduğunu görüyoruz. Hafif bir enfeksiyon birkaç gün içinde doktor tarafından görülebiliyorsa tek bir doz ilaç bile tedavide bazen yeterli olacaktır. Ancak akıntı, iltihabi bir yapıda ise bahsettiğimiz girintili çıkıntılı yapıların içine giriyor, bir müddet sonra akıntıdan mustarip olan hasta ‘Benim akıntım azaldı, geçti’ gibi düşünebiliyor. Halbuki tam tersi. İltihap bez yapıların içine girip oraya yerleştiğinden bu rahatsızlığın tekrar etmesine bir zemin hazırlanıyor. O nedenle herhangi bir şikayetiniz varsa hemen ertesi gün doktora başvurun. Muayene gecikirse kronik bir hastalığa dönüşebilir.

¨BAŞARI ORANI YÜZDE 100!¨

Biraz sizin de alanınız olan onkolojiye geçiş yapalım. Öncelikle rahim ağzı kanseri hakkında bilgiler verebilir misiniz?

HPV pozitifte ciddi bir kaygıya gerek yok. HPV pozitif ve bir kanserleşme süreci başlar ise kanserin ortaya çıkması için en erken 8, en geç 12 ortalama ise 10 yıl gibi bir süre geçiyor. Hastalık adeta ‘Lütfen beni gör, tanı ve gereğini yap’ diyor. HPV rahim ağzında bir soruna yol açarsa ki her HPV soruna yol açmaz, öncelikle hücrelerde hafif bir bozulma görülebilir ve süreç orada durdurulabilir. Süreç orada durdurulmaz ve hekime gidilmezse orta derecede hücre bozukluğuna yol açıyor. O aşamada da gereken yapılmazsa ileri derecede hücre bozukluğu yapıyor. Hafif, orta ve ileri hücre bozukluğu kanser değil ve kişinin doğurganlığını elinden almadan, ciddi bir cerrahi gerekmeden, radyoterapi söz konusu olmadan yüzde 100 başarı ile yayılımsız rahim ağzı kanserine kadar tedavi yapabiliyoruz. 

Rahim ağzı kanseri genetik bir hastalık mı?

Büyük kolaylık sağlıyor ama bağışıklığımıza zarar veriyor Büyük kolaylık sağlıyor ama bağışıklığımıza zarar veriyor

Hayır, kesinlikle değil. Ailede rahim ağzı kanseri olması, diğer bazı jinekolojik kanserlerden farklı olarak bir sonraki nesillerde olacağı anlamına gelmez. Çünkü rahim ağzı kanserinin tek etkeni HPV’dir. HPV’nin de tek bir bulaş şekli vardır o da cinsel yaşam. Teşhiste sadece Smear Testi’nin yeterli olabileceği gibi bir yanılgı söz konusu. Fakat HPV Testi yapılmayan hiçbir jinekolojik muayenede güvende olmadığınızı kabul edin. Smear Testi bu noktada yanılmalara neden olabiliyor. Doğru olan 5 yılda bir HPV Testi, yılda bir Smear Testi yapılması.

‘EN YAYGIN GÖRÜNEN TÜR’

Peki, rahim kanseri?

En çok gördüğümüz kanser türlerinden biri rahim kanseri. Rahim kanseri taraması rahim ağzı kanseri taraması kadar etkili değildir ancak düzenli kontrollerde uzman doktorlar risk gruplarını belirler. Örneğin, belli bir kilonun üzerinde olan, şeker hastası olan ve belki de en önemlisi birinci derece yakınlarında rahim kanseri olan kişiler risk grubunda yer alır. Bazı metotlar uygulanarak rahim kanseri önlenebilir. 

Rahim kanserinin ilk belirtileri nelerdir?

Bu kanser türünün en önemli belirtisi anormal bir kanama ve adet döngüsüdür. Kaygıya yol açmaya gerek yok; kadınların adeti çok sayıda etkenin etkisine bağlıdır. Kilo almak / vermek, üzülmek, stres, uykusuzluk, çok çalışmak bir ya da iki defa adet döngüsünü değiştirebilir. Ancak altta yatan geçici bir problem değilse kanama miktarının artması, sürenin uzaması veya adet dışı kanama rahim kanserinin ilk bulgularıdır. Daha ileriki vakalarda kasık, bel ağrıları; basınç hisleri de buna eklenebilir. Rahim kanserine karşı ilk önerimiz doktor kontrollerine düzenli gidilmesi. Rahim ağzı kanserinde belirttiğimiz gibi aynı süreç burada da geçerli yani hemen kanser başlamıyor. Kanama bozukluğu ve adet süresinin artması gibi belirtilerle sırasıyla hafif, orta ve ileri derece hücre bozukluğu evreleri görülüyor. Böyle durumlarda tedavi edilebilme oranı da yüzde 100, üstelik doğurganlık kaybı olmayabilir. Yeter ki tedavi eksiksiz yapılsın. İşte, burada jinekolojik onkolojik cerrahinin önemi ortaya konuyor. Çünkü araştırmalar, bütün kadın genital kanserlerinde tedavinin kadın doğum doktorunca yapılması ile jinekolojik onkolojik cerrahi uzmanı tarafından yapılması arasında çok büyük fark var. Bu gibi hastalıkların cerrahisi gerçekten çok özel bir eğitim ve deneyim ister. Bu eğitimi görmüş ve tecrübeli isimlerin bu noktada daha başarılı olabileceğini bilmekte fayda var.

¨YÜZDE 75’İ İLERİ EVRE¨

En tehlikeli jinekolojik kanser türü nedir?

Yumurtalık kanseri. Bu tür özellikle bizim ülkemizde ancak ileri evrede yakalanabiliyor. Yapılan onlarca çalışmaya rağmen yumurtalık kanserini önceden gösteren bir tarama metodu hala geliştirilebilmiş değil. Ancak hiçbir şikayetiniz yokken dahi doktora gitmeniz sizin için büyük avantaj olacak. Doktorunuz sorgulamalarda yumurtalık kanseri için özel bir risk taşıyıp taşımadığınızı anlayıp önleyici birtakım ilaç ve uygulamalar yapabilir. Bu uygulamalarla yumurtalık kanseri riskinin yüzde 60 oranında azaltılması mümkün. Kadın alt karın bölgesi pelvis veya leğen bölgesi dediğimiz alan koskoca bir bebeği taşıyacak kadar yer sağlayabiliyor. Yumurtalık kanseri de bir kitleyle oluşabiliyor. Bu kitle 3 ya da 4 santimetredeyken ciddi şikayetlere yol açmıyor. Kadınlarımız hafif ve orta yakınmaları varken doktora gelmiyor, ağrıları ve şişkinlikleri artınca ancak o zaman uzmana başvuruyorlar. İşte, bu yüzden tanı anında hastaların yüzde 75’i ileri evrede. Ancak böyle olmasına rağmen yumurtalık kanserinin güzel iki özelliği var; uygun ve eksiksiz cerrahinin yanı sıra kemoterapi ile pekala hasta şifa bulabilir. Yani en tehlikeli jinekolojik hastalık bile çözümsüz değil. Biz sadece doktora gelmeyen hastaları tedavi edemiyoruz.

‘BENİ HALA ŞAŞIRTAN BİR TÜR’

Bunların yanı sıra çok da bilmeyen kanser türleri de var mı?

40 yıldır bu mesleği yapıyorum beni hala şaşırtan bir tür var; dış cinsel bölge kanseri diğer adıyla vulva kanseri. Muayenede hekimin ilk gördüğü alan dış genitaldir buna rağmen en geç tanı alan kanser vulva kanseridir. Çünkü yakınması kaşıntı ve hafif ağrı. Özellikle jinekolojik onkolojik cerrahi eğitiminden geçmemiş birçok hekimin de atladığı bir durum. ‘Orada bezelye tanesi gibi bir şey var ama daha önce yoktu’ diyorsanız muhakkak biyopsi alınmalı. Yine HPV bağlantılı olarak bazı kadınlarda dış cinsel bölgede siğiller oluyor. Bu siğillerin uzun süre var olmasına izin vermek de vulva anserinin yüzde 40 nedenlerinden biri. Herhangi bir kadında siğil var ve HPV negatif; bu daha önce kadın bu virüsü almış, bağışıklığıyla atmış ama izini bırakmış demek. Bu çok önemli gelmiyor ama bu şartlar altında hastamıza önerimiz ayda bir artıp artmadığını kontrol edin ve yılda bir de bize gelin. Ancak siğiller çok, kabarık ve HPV pozitifse bu şartlar altında biyopsi yapılarak tanı konması ileride görülebilecek vulva kanserine karşı bir önlem olabilir.

Son olarak mesajınız nedir?

Kesinlikle kanserden korkmayın, geç kalmaktan korkun…

Kaynak: EGE TELGRAF