Oyunun kuralları değişiyor. Doğadaki küresel iklim değişikliği gibi, şehirlerdeki kentsel dönüşüm gibi ekonomi, siyaset, e-ticaret, iş hayatı, sosyal hayat ve daha pek çok alanda kartlar yeniden ka...

Oyunun kuralları değişiyor. Doğadaki küresel iklim değişikliği gibi, şehirlerdeki kentsel dönüşüm gibi ekonomi, siyaset, e-ticaret, iş hayatı, sosyal hayat ve daha pek çok alanda kartlar yeniden karıldı, dağıtılmayı bekliyor. Günümüzde e-ticaret, fiziki alışverişi solladı desek abartmış olmayız herhalde. Dünya çapında 3 milyar 400 milyondan fazla e- ticaret kullanıcısının varlığından söz ediliyor. 2040 yılına kadar da tüm satın alma işlemlerinin yüzde 95’inin e-ticaret yoluyla yapılması bekleniyor. Ancak kurumsal şirketlere çözüm ortaklıkları sunan GOOINN’in hazırladığı rapor bir başka gerçeği daha gözler önüne seriyor. Dünya çapında perakende e-ticaret gelirlerinin bir yıl içinde 5,4 trilyon dolara ulaşmasının beklendiği rapora göre, elektronik ortamda yapılan ticaretin yerini sosyal ağlar almaya başladı. Raporda ilginç örneklemeler de var. Şöyle: “Sosyal ağlardaki gelişmiş hedefleme araçları spesifik ürünler için belirli kitlelere yönelik kampanyalar düzenlenmesini sağlıyor. Bu sanal ortam herkes için oyunun kurallarını değiştiren bir pazarlama merkezi ve kocaman bir sanal çarşı konumuna gelmiş durumda. Buna sosyal alışveriş diyoruz. Örneğin Instagram’ın bu kadar cazip olmasının sebebi pazarlama dünyasına yeni bir yöntemi katmasıdır. Uygulama kullanıcıları arkadaşlarının ya da tarzını beğendiği bir influencer’ın hesabında gördüğü bilekliği satın alması ya da bir spor eğitmeninden fitness dersi almaya karar vermesi Instagram’dan alışveriş yapmanın tanımlayıcı özelliklerinden biri olarak kabul edilmektedir.” Katılıyorum. E-ticarette oyunun kuralları değişiyor. E-ticaretin yerini sosyal alışveriş denilen sosyal medya hesapları üzerinden sürdürülen bir oluşum alacak gibi görülüyor. Gelelim asıl konuya… ‘Oyunun kuralları değişiyor’ demişken siyasetle ilgili bir gözlemim var. 1991 genel seçimlerinden bu yana siyasete kafa yoran bir kardeşiniz olarak gözlem değil de, daha çok öngörü diyelim ona… İşsizlik, enflasyon, hayat pahalılığı, emeklilikte yaşa takılanlar, mülteciler, eğitim, sosyokültürel uçurumlar gibi ülkenin gerçek sorunlarına mesai harcamayıp düğünlerde, bayramlarda boy gösteren başkan adaylarını yavaş yavaş görmeye başladık. Yakında hayatımıza girecekler. “Bilmem ne ilçe başkanımızla hasbihal ettik…” “Bilmem ne müdürümüzle istişarede bulunduk…’ “İade-i ziyarette bulunduk…” gibi kendisinden başka kimseyi ilgilendirmeyen fotoğraflarla karşımıza çıkana yönetici adaylarına sözüm şu: Gerçek meseleler üzerine yoğunlaşın. Manevi anlamda insanların kalplerine dokunun. Kavga etmeyin. Halk artık yüksek ses istemiyor, gürültü istemiyor. Yönetimdeyseniz, vatandaş ve partinizin yöneticileri sizden memnun ise, kirlenme yoksa, aşı ve işi adaletli dağıtmışsanız rahat olun. Halk sizi iktidarda tutmaya devam edecektir. 2023’ün kaderini ‘yerel’ belirleyecek. Her şey yerelde bitiyor. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da, Sayın Kılıçdaroğlu’nun da, Sayın Bahçeli’nin de, Sayın Akşener’in de halk nezdinde kredileri çok büyük. Yeter ki siz o krediyi bozuk para gibi harcamayın…