Kovid-19, hayatımızı kabusa çeviren bir virüs. 8 aydır eve girenden korkar olduk. Eskiden “Dikkat, komşunuz katiliniz olabilir!” diye sözler yerine şimdi “Evdeki katiliniz olabilir” diye söylenmeye b...

Kovid-19, hayatımızı kabusa çeviren bir virüs. 8 aydır eve girenden korkar olduk. Eskiden “Dikkat, komşunuz katiliniz olabilir!” diye sözler yerine şimdi “Evdeki katiliniz olabilir” diye söylenmeye başladık. Evet, ne yazık ki dışarıdan eve gelen aile bireylerinden korkuyoruz artık. Haksız mıyız? Tabii ki hayır. İşi icabı risk altında gönüllü veya zorunlu çalışan insanların, eve döndüklerinde aile fertlerinin psikolojisini düşünmeye gerek yok. Kendimden örnek vereyim. Kızım Helin mesleğine aşık bir insan. Tıbbi farmakoloji yüksek lisansını yaptıktan sonra, bürokraside el etek öperek yöneticiliğe gelmiş insanlardan çektiğimi kızım çekmesin diye ‘Eczane açayım’ dedim. “Hayır ben insanlığa hizmet edeceğim” diye ısrarla hastane eczacılığı yapmakta direnen bir sağlık savaşçısı. Her eve geldiğinde şeker ve tansiyon hastası eşim ile mükemmeliyetçi oğlumun psikolojisi bozuluyor. Bir de evcil kedi gibi her çağırana koşan, kalabalık dinlemeden insanların sevinci üzerine kurulan dünyada yaşayan ben. Bu iki insanın eve girerken, evde yaşarken diğer iki insanın psikolojisini nasıl etkilediğini düşünmek bile istemezsiniz. Ya Kovid-19 ile mücadele eden bir doktor, hemşire, hasta bakıcı ve temizlik emekçisinin ailesini düşünmek insanın beynini yorar. Hastasının ağzına, nefesine doğrudan maruz kalan diş doktorlarının, hiçbir semptom göstermeyenlerin ilk uğradıkları aile hekimlerinin durumunu anlatınca evdekiler kendilerini değil, onları düşünür oldu. Bunların hakkı ödenmez. Bunlara verilecek ek ödeme bir maaş ikramiye değil, olağanüstü hâl zamanında çalışanlara verilen tazminat bile az. Maliye ve Hazine Bakanımız işletmelere, piyasaya verilen desteği söyleyip duruyor ya, ben bu söylemlere çok kızıyorum. Destek asıl bu risk altında çalışanlara verilmeli. Pandemide temizlik ve korunma tedbirlerinden benim gibi emekliye 425 liralık elektrik, 164 lira gelen su faturasına destek vermek lazım. Maaşları dolarla ödemek lazım ki doların yükselişi emekçinin umurunda olmasın! Birçok çevreden aşı ile ilgili açıklamaları okuyor, dinliyoruz. Sars gibi mutasyona uğramadan bu illetten kurtulmamızı düşünmüyorum. Hiçbir aşının 4. faza geçtiğini daha duymadım. İlacın veya aşının 4. fazı ticaretinin yapılabilmesi sürecidir. Yeryüzü tanrılığına soyunduğu söylenen Microsoft’un kurucusu Bill Gates, NBC televizyonuna verdiği demeçte; insanlığın korona virüsün olumsuz etkilerinin üstesinden gelmesinin tek yolunun, etkili ve uygun fiyatlı bir aşının elde edilmesi olduğunu belirtmiş. Ya, bulunacak etkili aşının dünyadaki tüm insanlara yapılmasının alacağı zaman… Gariban yine mevta. Biz daha virüsün nerede ne kadar yaşayacağını tartışıyoruz. Bilim insanımız Prof. Dr. Tevfik Özlü, tokalaşma sırasında korona virüsün doğrudan bulaştığını, salgın döneminde tokalaşmanın tehlikeli olduğunu ve bu yolla doğrudan bulaştığını belirtiyor. Japonya’da gerçekleştirilen araştırmada da korona virüsün 9 saat insan derisinde yaşayabildiği belirtilmişti. Asansör düğmesi, kapı kolu, otobüslerdeki tutamaklar, merdiven tırabzanlarına dokunmak... Bir de ellerimizde yaralar varsa… Bizleri bu illetle baş başa bırakabiliyorken, insanın düzgün bir psikoloji ile yaşaması mümkün mü? Denetimsiz satılan maskeler virüsten değil, sadece 900 TL’lik cezadan koruyor. Karşıyaka’daki insanların duyarlılığını tüm ülke sathına yayabilirsek Kovid-19 defolup gidecektir. SON SÖZ; “Hastalığı önlemek, tedaviden daha kolaydır”