Farkında mısınız, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın sesi ne kadar yüksek çıkıyor? Milliyetçi Hareket Partisi üyesiyken de böyleydi, İYİ Parti üyesiyken de, şimdi de... Onun gib...

  Farkında mısınız, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın sesi ne kadar yüksek çıkıyor? Milliyetçi Hareket Partisi üyesiyken de böyleydi, İYİ Parti üyesiyken de, şimdi de... Onun gibi sesi yüksek çıkan, hatta Özdağ’dan daha cevval siyasiler var. CHP’li Özgür Özel gibi, Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu gibi... Tabii, bu tarz ve huy meselesi. Kimi daha tezcanlıdır, kimi daha sakin. Böyle çığırtkan isimleri daha yukarılara taşımayan, sadece safların başına amigo olarak çakan bir akıl olduğunu düşünüyorum. Liderler farklı... Ağırlık, sakinlik, birleştiricilik ön planda liderlikte. Bu cevvalliğin nedeni, davaya sahip çıkmak, vatanseverlik ya da itici gücü bir kenara bırakın, hırs da olabilir. Ancak bir iletişimci olarak gözlemim, halk yüksek ses istemiyor. Kavga gürültü istemiyor. Elbette, Meclis’e gönderdiği vekilinin, hakkını çatır çatır savunduğunu görmek hoşuna gidiyor. Ama böyle değil. Asıl aradığı, bağırmayan bir karizma... Örneklendireyim. Gündemde sığınmacılar var. Türkiye 5.5 milyon kişiyi misafir ediyor. Bu süreçte sığınmacılarla ilgili ezber bozan açıklamalar peş peşe geliyor. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da konuya dahil oldu. Parti yetkililerinin sığınmacıların durumuyla ilgili Şam Hükümeti'yle görüşmeye gideceğini açıkladı. Özdağ şunları söyledi: ‘Şam Hükümeti ile sığınmacı ve kaçakların geri dönüşü için görüşmeyi başlatıyoruz. Adana Mutabakatı'nı imzalayan hükümetin Devlet ve Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Güler Zafer Partisi'ne katılmıştır. Dışişleri Bakanlığı ile Suriye İşleri Genel Müdürlüğü ile partimizin yetkilileri bilgi vermek için ilk görüşmeyi yapacak. Bunu takip eden süreçte sayın bakanımızın başkanlığında bir heyet Şam'da ilgililerle görüşmek üzere diplomatik temas sürecini başlatacak.’ Diplomatik açıdan bu uygun mudur, bilemem. Yani Meclis’te 1 koltuğu bulunan bir siyasi partinin yetkilileri, başka bir devletin yöneticileriyle nasıl görüşebilir, merak ediyordum. Ancak dönemin Dışişleri Bakanı böyle bir işe giriştiyse, mutlaka bilmediğimiz bir konu vardır deyip, susuyorum. Ancak bildiğim şu: Siyasi arenada yüksek sesli figürler, belirli bir zaman sonra silinip yok oluyor. Yani çok bağıran, sesini duyuramadığı gibi kendini de ifade edemiyor. Konuyu siyasilerden genele yayalım. Sessiz çoğunluğun gönlüne girebilmeyi başaramayanlar sonunda hüsran oluyor. Bizim okuma özürlü bir millet oluşumuza güvenip haberleri çarpıtan sosyal medya mikserleri de fazla böbürlenmesin. Anket şirketlerinin manipülasyonları, sosyal medyada ortalığı velveleye vermeler filan, hepsi bir yere kadar. Çok bağırıyorlar. Bu hep böyledir; aşırıların sesi her zaman çok çıkar. Fakat şu da bir kuraldır; ‘En çok bağıranlar, en kötü malı satanlardır’ Emekçi tabaka, siyaset sahnesinde pek görülmese de sandıkta kilit rol oynar. Onları küçümseyen, güdülebilir olarak gören herkes kaybeder. Son sözü halk, yani sessiz çoğunluk sandıkta söyler.