Ülkemizde her zeminde tarımsal kalkınma konuşulur oldu. Konuşulurken gereksiz bir yolun kurbanı olunuyor. Tarım ile başlanıyor, girişimcilik, eğitim, yeşil kalkınma derken eğitime uzanılıyor. Hatta ço...

Ülkemizde her zeminde tarımsal kalkınma konuşulur oldu. Konuşulurken gereksiz bir yolun kurbanı olunuyor. Tarım ile başlanıyor, girişimcilik, eğitim, yeşil kalkınma derken eğitime uzanılıyor. Hatta çocukların ana okulundan itibaren başarılı nesiller yetiştirilmesi anlatılıyor. Konu uzayarak tarım unutuluyor. Konu çocukların ayakları yere basmalı. Daha önce denendi ama olmadı; kısaca ‘yapma etme’ye kayıyor. Bütün bu ve benzer düşünceler sonu gelmez masallar gibi anlata anlata bitmiyor. Biz gelelim tarımsal kalkınma nasıl olmalı konusuna... Araya tarımsal girişimci yetişmesi konusu da girmesi zaman kaybı. Çünkü konular ister istemez kayıyor. Sonuçta konular mantık, felsefe, estetik, fizik, kimya hatta tarihin derinliklerine uzanıyor. Tarım unutuluyor. Oysa maksat, ekonomik refahı, kalkınmayı, müreffeh, güçlü bir toplum ve ülke olmayı tarım ile nasıl sağlanabilir. işin realitesi bu. Aslında boşa konuşuluyor. Her konuda tarım için zemin dahil her türlü materyal mevcut. Peki istenilen noktaya neden gelinemiyor? Çünkü tarım konusunda hiç bir alanda strateji, misyon, vizyon plan, program, daha önemlisi siyasi kararlılık yok. İktisadi, idari, organizasyon yok. Üretim takibi yok, denetim de yok. Bunlar tarımsal planlama materyalleri, ciddi ve doğru olarak bilinmesi zorunludur. Ekonomik ve siyasi tercihlerin tarımın her safhasında belli olması gerekir. Rakip ülkeler ile nasıl rekabet edilir, onlardan nasıl istifade edilir, müreffeh bir konuma ne kadar zamanda ulaşılır hesaplarının yapılmış olması gerekir. Kimi petrol, kimi balıkçılık, kimi tarım ve sanayide, kimi çelik kimi madencilik, kimi orman ürünleri, kimi turizm, kimi fuar, kimi kumar, silah dahil ayıplı ticarete kadar ekonomik bir yol belirlemiş sapmadan devam ediyorlar. Tarımda ne yapılması gerektiği konusunda düşüncesi var, bir çizgisi, kararlılığı yok. Sadece tohum satarak dünya tarımına taht kurmuş ülkelerin yerine oturmayı hedeflese yeter. Ülkede çok değerli tohumculuk üretim ve araştırma teşkilatları varken bu çok mümkün. Ülke bomboş bir içe dönük siyaset hatta kanser olmuş bir siyasete çalışıyor. Tarımsal alanda ilime, bilime, bilim insanlarına destek yok. Tarımın bütününü içine alan entegrasyon, pazar konusu dahil organizasyon yok. Gerçek ilim insanlarının çalışma alanları Ar-Ge takip teşvik görmüyor. Türkiye’de Ar-Ge çalışanları dünya çapında becerisi olan kimseler ile dolu. Tarım yönetilemiyor. Tarımda bölgeler arasında iklim, ürün çeşidi, tarımsal sanayi dallarında kaymalar yaşanıyor, servetler el değiştiriyor, tarım arazileri küçültülüyor, arazilerin tarıma elverişli, olanları olmayanlarıda vasıf değiştiriyor, kesin denecek kadar bir tesbit yok. Bir tek gerçek veya gerçeğe yakın istatistik verin yok, istatistik ilmin, ilimadamın var mı yok mu, bir kaydın bulunmuyor. Tarımda da kararlılık olmalı. Üretim ilaçlama, gübre, tarımsal işletme kayıtlarını denetleyemiyorsanız, işiniz zor demektir. Özellikle ürünler arası adil ve yeterli bir destekleme politikanız yoksa işiniz zor demektir. Tarım politikalarında her kafadan bir ses çıkarsa vaatler unutulur veya gecikirse ne anlatsanız halk külahına dinletir. Tarımsal kalkınma da lafta kalır.