Merhum Mehmet Akif Ersoy’un “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” sözlerini hiç unutmamak ve unutturmamak gerek.
Bu günlerde18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 109’üncü yıldönümünü kutluyoruz.

Çanakkale Savaşı, 1915 -1916 tarihleri arasında gerçekleşen ve ülkemiz için oldukça büyük bir öneme sahip olan savaşlar arasındadır.
Çanakkale savaşı ülke olarak geçirdiğimiz en zor savaşlar arasında yer alırken aynı zamanda Savaş süresi boyunca cephelerde canlarını hiçe sayarak savaşan askerlerimizin açlık, yoksulluk ve zorlu hava şartlarıyla mücadele etmek zorunda kaldığı bir savaştır. Çanakkale savaşında cephede savaşan askerlerimiz beslenme ve ısınma gibi ana ihtiyaçlarını karşılamak konusunda oldukça zor bir süreç yaşamışlardır.

Elbette Çanakkale zaferini anma programlarında amaç, aylarca yıllarca sürmüş olan, Türk tarihinin dönüm noktalarından biri ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin var olmasına sebep olan, yokluklar imkânsızlıklar içerisinde, yedi düvele karşı verilmiş olan bir savaşı yılın bir gününde anıp kutlamak değil, Çanakkale ruhunu yaşamak ve yaşatmaktır.

Milletler tarihleriyle var olur, tarihleriyle yaşarlar yani milletler köklerinden beslenirler.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, devletimizin kuruluş yılı 1923 olsa da,  köklerimizin çok derinlerde olduğunu tarih söylüyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Türklerin ilk değil, son devletidir.

Cumhurbaşkanlığı forsunda sembolik olarak gördüğümüz 16 Türk devletinin 2 bin 200 yıldan fazla geçmişinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Son 200 yıllık tarihimizin en büyük zaferi Çanakkale deniz zaferimizdir.
Çanakkale savaşı, onca yokluğa, onca imkânsızlığa rağmen, ordularımızın azimle, inançla çarpıştığı, çok önemli zaferler elde ettiği tarihimizin müstesna sayfalarından biridir.

 Çanakkale savaşında Yahya Çavuşun “Arkadaşlar düşman çok mermi az. Mümkünse bir mermi ile birden fazla düşman öldürün. Allah bizimle beraberdir.” Sözünü,  18 Mart askerin yemek listesinde sabah sadece üzüm hoşafı, öğlen yemeği yok, akşam yağlı buğday çorbası ve ekmek. 21 Temmuz 1915 yemek menüsünde ise şeker sıkıntısı çekilmesiyle birlikte, Sabah yarım ekmek, öğle yemeği yok, akşam ise şekersiz üzüm hoşafının olduğu savaş şartlarını hayal edebiliyor musunuz? 
Çanakkale zaferi; her türlü yokluklara ve zorluklara karşı azmin, inancın ve cesaretin başarısıdır. O tarihte dünyanın en güçlü deniz kuvvetleri olarak kabul edilen ve “yenilmez armada” olarak ifade edilen, İngilizlerle Fransızların ortak donanması olan deniz kuvvetlerinin ağır yenilgiye uğratılması,  geldikleri gibi gitmeleri, dünyada eşi benzeri olmayan hayallere bile sığmayan ve Çanakkale’nin “Geçilmez” olduğunu tüm dünyaya kabul ettiren büyük bir zaferdir.
“Ana ben gidiyorum düşmana karşı...” diyerek okulunu bırakan, yuvasından ayrılan liseli çocukların savaşa katılıp dönmediği, diploma yerine şehitlik unvanını kazandıkları, cesaretin ve özverinin simgesidir Çanakkale. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihe geçen kahramanlığının beşiği, Milli mücadelenin kıvılcımıdır Çanakkale.

Çanakkale’de elde edilen zaferin moral ve motivasyonuyla Sakarya’da, Dumlupınar’da Türk’ün kaderini değiştiren, 9 Eylül 1922 de düşmanı İzmir’den denize döken zaferin ilk adımıdır Çanakkale.

Devletimizi, milletimizi uluslar arası arenada onurlu bir yere taşıyarak mucize yaratan, zafer üstüne zafer kazanan ve destan yazan yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ile kahraman silah arkadaşlarını minnetle, saygıyla ve rahmetle anıyorum.