1949 yılının 10 Kasım'ında İzmir Çeşme Alaçatı'da bir erkek çocuğu dünyaya gelir. Atamızın aziz hatırasına da adını Mustafa koyarlar. Babası kahvehane işletir, çiftçilikle uğraşır. Mustafa büyümeye ba...

1949 yılının 10 Kasım'ında İzmir Çeşme Alaçatı'da bir erkek çocuğu dünyaya gelir. Atamızın aziz hatırasına da adını Mustafa koyarlar. Babası kahvehane işletir, çiftçilikle uğraşır. Mustafa büyümeye başlar, gözü dışarıdadır, başka iş yapmak ister. Sokak arasında, tarlada, okul bahçesinde top peşinde koşarken, Çeşmeliler O'nun çok iyi futbolcu olacağını tahmin ederler, söylerler ama olanak sağlama şansları yoktur. Mustafa Denizli'dir adı. Maçın kader anı denir, bu da yaşamın kader anıdır. 16 yaşına gelir, bir çift göz sürekli fark ettirmeden izler. Yıl 1965'tir, Çeşmeli akademisyen, müthiş sol ayağı yanına çağırır, kartvizitini uzatır. Yeni ergen, bıyıkları henüz yeni çıkmaya başlayan genç Mustafa önce anlamaz, sorar soruşturur sonra da havalara sıçrar.

PROF. DR.ORHAN CURA'YA ŞÜKRANLA

Kartvizitini veren de Altaylı sevdalısı Prof. Dr. Orhan Cura'dır. Fırsat ayağına kadar gelen Mustafa Denizli'nin hayatı komple değişir, çok çalışır ve başarıya ulaşır. Başarıları ortadadır. Yetenek vardır, torpil değil şans vermedir bunun adı. Orhan hocamız Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz (KBB) Ana Bilim Dalı’nın kurucusudur. 91 yaşında yaşamını yitirdi, toprağa verildi. Tıp dünyası çok önemli hizmetlerde bulunan Prof. Dr. Orhan Cura hocamıza Allah'tan gani gani rahmet diliyorum, Mustafa Denizli kaptanıma, hocama da sağlıklı ömür diliyorum. Büyük Mustafa yine büyüklüğünü, vefasını da göstererek, çok anlamlı taziye mesajı yayınladı. Onlarca da hekim yetiştiren, Altay'da da yöneticilik, doktorluk yapan Prof. Dr. Orhan Cura hocamızın adı da sportif alanlarda yaşatılmalı, adı verilmelidir, şükranla, rahmetle.

AKLIN YOLU BİR

Korona salgını geçmedi, bitmedi, öyle de kolay kolay pat diye geçmeyecek. Nezle, grip, soğuk algınlığı değil ki bu. Daha da artmasın da. KKTC'miz Kıbrıs'ımız, Belçika, Hollanda, Fransa liglerini iptal etti, 'olduğu gibi' onayladı. Bizimkiler ise hala yeni bir serüven peşindeler. Canla pazarlık olmaz, inatlaşma olmaz. Sağlık ve insan hayatı her şeyden önemli. Rabbim akıl vermiş kullan diye, fikir vermiş düşün diye. Neyi bekliyorsunuz, onaylayın geçin ligleri, 'olduğu gibi', geçmiş yıllarda da yaşandı. Olur, olur. Mesela çok büyü afet olsaydı çok ölümlü yine de oynatacak mıydınız, ne farkı var bugünle. Bu salgın daha kötü, çok sinsi. KARAR VERENLER OYNASIN Ligleri oynatma kararı verenleri sahaya sürmek gerek. Madem bildikleri bir şey var, önce kendileri çocukları, yakınları, sevdikleri çıksın oynasın, 14 günde bir şey olmazsa, ligleri başlatın, daha ne diyeyim, birilerinin 'durun ne yapıyorsun siz kardeşsiniz' diyerek silkelemesi gerek. SOSYAL MESAFELİ MAÇ MI OLUR Top her dışarı çıktığında silinip tekrar sahaya mı alınacak. Ya ayağıyla vuranların tabanında virüs var ise. Maskeli oynanmaz, gollere de sevinme de olmaz haliyle. Barajında kurulmaması da gerek. Üç faul bir penaltı olsun. Galoj da giysinler. Sağlık çalışanlarını anlamaları için de özel kıyafet de giysinler. Allah'ım ben neler diyorum saçmalamaya başladım kusura bakmayın, oynanmamalı bu lig ötesi yok, oynanırsa böyle mi olacak yani. Evden oynasınlar, daha sağlıklı. AMATÖRLER NE OLACAK Yazın o sıcağında gündüz vakti maç mı olur. Her yıl sıcağa kalmasın diye tüm ligler 31 mayısa kadar tamamlanıyordu. Şimdi her şey değişti. Hadi akşam oynatacaklar diyelim, ışıklandırma mı her sahada, emniyet önlemleri nasıl alınacak. Geceleri de sıcak oluyor temmuz ayında, 8 defa su molası vermek gerek. Doğru karar bir tane, yanlış da bin tane şık var. Hadi diyelim Süper Lig'de hesap kitap var, amatörlerde ne var, iptal edin geçin. Eylül de geçsin yeni sayfa açılır.