“Sen eski sen değilsin ki. Gurbete düşersin sıla çağırır, sılana kavuşursun gurbet el eder.” diyordu Türk Edebiyatı’nın usta kalemi Orhan KemalBereketli Topraklar Üzerinde’ adlı ölümsüz eserinde... Tarım işçilerinin yaşadığı sorunları anlattığı romanı ilk olarak 1954 yılında basılmıştı. İşçilerin ekmek parası uğruna evlerinden kopup bilmedikleri diyarlara yelken açtığı ve çoğunun hastalıktan, yoksulluktan, insanlık dışı çalışmadan kırıldığı bu acıklı romandan günümüze, aradan geçen yarım aşırın üzerindeki süreye rağmen aslında değişen bir şey yok denebilir. Mevsimlik tarım işçileri, hala başkalarının tarlalarında, güvencesiz, muşamba evlerde, devlet korumasından habersiz, zor şartlar altında çalışmaya devam ediyor. İzmir, her anlamda mevsimlik tarım işçilerinden yoğun olarak faydalanan şehirlerden biri. Sahada yapılan gözlemler 12 saate varan çalışma saatleri olan bu işçilerin yüzde 70’inde korucuyu maske takmadığını, yüzde 90’ının doğru kıyafete sahip olmadığını söylüyor. Bu anlamda önemli çalışmalara imza atan Ziraat Mühendisi ve İş güvenliği Uzmanı Banu Onan Erdal sorunları sıraladıktan sonra “Ölümlere varabilen ciddi sonuçlarla karşılaşıyoruz” diyor.

"Kötü koşullar ortak"

İzmir, mevsimlik tarım işçilerinden yoğun olarak faydalanan kentlerin ilk sıralarında yer alıyor. Menemen, Torbalı, Selçuk, Bergama, Kınık ve Menderes başta olmak üzere üretim yapılan tüm ilçelerde domates, şeftali, zeytin ile pamuk gibi ürünlerin çapalama, kurutma ve toplama gibi işlerini yapan mevsimlik işçiler görmek mümkün. İzmir’deki tarlalarda çalışan işçilerin büyük bölümü Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden geliyor. Ancak Manisa, Soma ve Balıkesir gibi çevre illerden ya da son dönemde Afganistan, İran, Suriye ve Türkmenistan’dan Türkiye’ye yaşamak için gelen göçmenlerin de tarlalarda çapa salladığını görmek mümkün oluyor. Geldikleri yer değilse de nisan ve mayıs aylarında şehrimize gelen bu işçilerin hepsinin büyük bir ortak özelliği varsa o da olumsuz koşullarda çalışıyor olmaları. Ulaşımdan barınmaya çocuk işçilikten negatif ayrımcılığa kadar pek çok başlığı bulunan bu kanayan yaranın üzerinden Türkiye uzun yıllardır gelemiyor. Mevsimlik işçilerin karşılaştığı sorunların başında kayıt dışı çalıştırma geliyor. Ziraat Mühendisi ve İş Güvenliği Uzmanı Banu Onan Erdal kayıt dışı nedeniyle işçilerin büyük hak kayıpları yaşadığını söyleyerek bu durum nedeniyle sömürülmeleri ve iş güvenliklerinin sağlanamaması gibi büyük problemler yaşandığını dile getirdi.

Dayı başı gölgesi!

İşçilere aracılık eden ve mevsimlik işçi sisteminin yıllardır kırılamayan döngülerinden biri de emekçi ile işveren arasında bağlantı sağlayan ‘dayı başı sistemi’. Erdal, bu sistemin tarımda taşeron sisteminin diğer bir adı olduğunu söyleyerek bu kişilerin her işçinin yevmiyesinden ortalama yüzde 10 kesinti yaptığını belirtti. Konuyla ilgili Tarımda İş Aracılığı Yönetmeliği’nin düzenleme getirdiğini ancak buna rağmen sistemin sorunlu olduğunu aktaran İş Güvenliği Uzmanı Erdal, “18 yaşını dolduran ve en az ilkokul mezunu olan, yasal yönden bir engeli olmayan herkes aracı belgesi alabiliyor. Ancak yönetmelikte dayı başı olacak kişinin herhangi bir eğitime ve denetime tabi tutulmaması, işçilerin sağlığı ile güvenliği için iş sağlığı ve güvenliği açısından yetkinliğinin sorgulanmaması, işçilerin yaşam, çalışma koşularının oluşturulmasındaki sorumluluk tanımının yapılmaması, büyük sıkıntılar oluşturuyor” diye konuştu.  

"Yaşam şartları zor"

Mevsimlik işçiler için çadır kentler kurulduğunu söyleyen Banu Onan Erdal, “İşçiler barınma, beslenme altyapı gibi imkanlardan yoksun. Çoğunlukla on altı metrekarelik plastik branda içinde, mutfak ve ortak bir yatma alanı olan bu çadırların maliyeti 800 ile 1200 lira arasında değişiyor. Bu çadırlar yazın oldukça sıcak olurken kışın da ısıtılamıyor. Barınma bölgesindeki tuvaletler de bu çadırların yakınlarına yapılıyor. Elektrik ihtiyaçları ya kaçak yollarla veya dayı başı aracılığı ile temin ediliyor ve bu şekilde bir günlük yevmiyeleri buraya akıyor. Burada kabloların dağınık olması ve çoğu zaman kaçak olması daha önce de şahit olunan iş kazaları açısından büyük risk yaratıyor. Yine taşınma konusunda da traktör veya römork gibi uygun olmayan araçlar kullanılıyor. Yine çalışma saatleri de 12 saati buluyor. İzmir’de de Torbalı, Selçuk ilçelerinde tuvalet, duş, buzdolabı ve mutfak alanlarının yetersizliği göze çarpıyor. Yine de bu ilçeler görece iyi durumda. Yine Bergama, Kınık bölgelerinde de çoklukla işçi evlerinde kaldıklarını söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.  

12 saat çalışıyorlar

Mevsimlik tarım işçiliğinde negatif ayrımcılık oldukça yoğun olarak uygulanıyor. Tarım işliğinde toplam istihdamın yarısından çoğunu kadınlar oluştururken çocuk işçi sayısı da az değil. Yine yabancı uyruklu çalışan sayısı da her geçen gün artıyor. İş Güvenliği Uzmanı Banu Onan Erdal bu işçilerin daha düşük ücretlerle çalıştırıldığının altını çizerek “Ancak kadınların ücreti, erkek işçilere kıyasla daha düşüktür. Erkek işçiler 80 – 100 lira civarında günlük yevmiye alırken kadın işçilerde bu rakam 60 liraya kadar düşüyor. Yabancı uyruklu çalışanlar ve özellikle bölgemizdeki Suriyeli işçiler çocuk yaşta, daha düşük ücrete çalıştırılıyor. Yine tarım işçilerinin çocukları da sağlıksız koşullarda yaklaşık 12 saat çalıştırılıyor. Oysa ülkemizde yasa kesin çizgilerle bir yaş sınır koyuyor. Ayrıca çocuk ve genç işçilerin çalıştırılma usul ve esasları hakkında yönetmeliklerde bulunur. Ancak bunlara uyulmadığına çok sık şahit oluyoruz. Bu da zaten insani açıdan sorunlu olan mevsimlik işçilikte daha da büyük sorunlar oluşmasına neden oluyor” diye konuştu.  

Ölümle dans!

Diğer yandan işçiler sahada çalışırken ciddi sorunlarla da karşılaşıyor. Sahada yapılan gözlemler mevsimlik işçilerin yüzde 70’inin korucu maske kullanmadığını, yüzde 90’dan fazlasının da tulum ya da ilaçlama kıyafeti başta olmak üzere iş gereçlerini donanmadığı gözler önüne seriyor. Bu işçilerde solunum, kas- iskelet sistemi hastalıkları, cilt ve hayvansal kaynaklı hastalıklar görüldüğü gibi, böcek, yılan, akrep sokmaları ve güneş çarpması sonucu oluşan rahatsızlıklar da oluşuyor diyen Erdal, “Ölümlere varabilen ciddi sonuçlarla karşılaşıyoruz. Elverişli koşullarda çalışma hakkı ‘İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde güvence altına alınıyor. Avrupa Birliği verilerine göre Türkiye ölümle sonuçlanan kazalar bakımından Avrupa’da ilk sırada yer alıyor. SGK tarafından bakıldığında bir yılda yaşanan iş kazası 400 bin dolayında ve bu kazaların sonucunda 1900’e yakın kişi hayatını kaybediyor. Her yıl bir önceki yıla göre de bu sayılar artıyor” şeklinde konuştu.  

"Emeklilik hayal"

Tarımda taşeronlaşma, özelleştirme, denetimsizlik, esnek istihdam politikaları, ağır çalışma koşulları ve kayıt dışı istihdamın iş kazalarının ve meslek hastalıklarının artmasına neden olduğunu vurgulayan Erdal, işçiler için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca yönetmelikler, tebliğler, genelgeler çıkarıldığını ancak bunların uygulanabilirliğinde büyük sıkıntılar yaşandığını belirtti. Banu Onan Erdal şunları söyledi: “Yapılması gerekenlerin en başında kayıt dışı çalışmanın ortadan kaldırılması veya en aza indirilmesi geliyor. 2011’de tarım sigortası ile tarım veya orman işlerinde süreksiz olarak çalışanların prim ödeyerek emekli olmalarını sağlamak için getirilen sistem doğru şekilde düzenlenmeli. Bu sistemde 2019 yılı en düşük prim 764 lira olarak belirlenmişti. Günde 60 liraya çalışan tarım işçileri bunu karşılayamıyor. Ki tüm aile için düşündüğümüzde bunun karşılanması daha da zor. Bu büyük sorunun çözümü için; ilgili bakanlıklar, yerel yönetimler, üniversiteler, başta Ziraat Mühendisleri Odası olmak üzere çeşitli meslek odaları, sivil toplum örgütleri, kooperatifler, birlikler, ziraat odaları bir araya gelmeli, sürdürülebilir çözümler ve yasal düzenlemeler konusunda çalışmalara ivedilikle başlanmalı.” Utkucan Akkaş / Özel Haber