TUĞÇE DOĞANELİ KAMACI /EGE TELGRAF Yemeğin “nimet” sayıldığı günler geride kaldı. Bayatlayan ekmeğin yumurtaya bulandığı, akşamdan kalan pirinç pilavının tavuk suyuna karıştığı mutfaklar yok denecek kadar azaldı. Kararan, yumuşayan meyveyi kaç kişi ayıklayıp komposto yapıyor?

Bir yanda savaşlara, ambargolara, ekonomik krizlere, iklim krizine, doğal afetlere ve plansız şehirleşmeye direnen tarım, diğer yanda milyarlarca tona ulaşan gıda israfı. 2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu'na göre dünya genelinde her yıl toplam 931 milyon ton gıda israf ediliyor. Rapora göre dünya genelinde en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında yer alan Türkiye'de, her yıl kişi başına 93 kilogram, toplamda ise 7.7 milyon tondan fazla gıda çöpe atılıyor. Gıda israfı söz konusu olduğunda akla ilk açık büfe hizmet sunan oteller, sınırsız kahvaltı vadeden mekanlar, fabrika, okul gibi toplu yemek yenen alanlar gelse de rapor, israfın yüzde 61'inin evlerde yapıldığına dikkati çekiyor. 

Gıda israfı tüm dünyanın sorunu; ancak bununla mücadele edebilme becerisi gelişmişlikle doğru orantılı ilerliyor. Gıdanın tarlada başlayan takibi, market, ev ve atığa dönüşümü süresince en etkili şekilde değerlendirilmeye çalışılıyor. Çeşitli ülkelerde vatandaşların ve girişimcilerin el birliği ile gıdayı paylaşma, artanı değerlendirmeyi amaçlayan kafe açma gibi projeler yürütülse de genel hatlarıyla mücadele sistemli bir şekilde ilerliyor.

IMG-20231231-WA0032

Mayıs ayında etkili olan kar yağışı yolu ulaşıma kapattı Mayıs ayında etkili olan kar yağışı yolu ulaşıma kapattı

PROJE DEĞİL POLİTİKA ZAMANI

Türkiye’de de çeşitli örnekler yok değil. Yerel restoranlar müşterilerden kalan yemekleri barınaklara gönderirken global markalar, ödüllü şeflerle gıdayı saklama, farklı yöntemlerle ve her kısmıyla değerlendirme içerikleri üretiyor. Ayrıca dünyanın en iyileri arasında gösterilen Mardinli Şef Ebru Baybara Demir’in siyasi ve bürokrat kadınlarla bir arada yürüttüğü “Topraktan tabağa” projesiyle, pazaryerlerinde bırakılan gıda atıkları kompost edilerek gübre olarak kullanılıyor. Kadınların pazaryerlerini gezip atıkları tek tek topladığı proje ses getirdi; çünkü elde edilen gübre sağlıklı toprağın, susuz tarımın kapılarını aralıyor.  

Bazı zincir marketlerde karşımıza çıkan “son tüketim tarihi yaklaşan ürünler dolabı” uygulaması ise henüz amacına uygun hizmet edemiyor. Çünkü buradaki indirimlerin cüzi bir miktar yapıldığı görülüyor. Oysa ürün bozulmadan tüketiciye ulaştırılması amaçlanıyorsa yüzde 90 indirimle bile satılabilir. Neden mi? Çünkü market raflarının alışveriş arabasına değil de çöp konteynırına boşaltılması hem ülke ekonomisi hem de doğamız için daha pahalıya mal oluyor. Ayrıca, ihtiyaç sahiplerinin çöp konteynırını karıştırarak bu ürünleri tüketmeye çalıştığı da acı bir gerçek. Ürün bozulmadan uygun fiyatlı satış stratejisi, düşük gelir gurubu için de gerçek bir fırsata dönüşebilir.

Bugün Türkiye’nin de gönüllü girişimcilerin, pilot bölgelerin ötesine geçerek sistemli bir şekilde gıda israfıyla mücadele etmesi gerekiyor. Çünkü gıda israfının tek başına “besin” kaybı değil, tatlı su, tarım arazisi, gübre ve iş gücü kaybı da olduğunu ayrıca daha fazla sera gazı salınımını da beraberinde getirdiğini unutmamak önem taşıyor.

Gözlemlerini sorduğumuz yurtdışında yaşayan Türk ailelerin memleketleri için önerileri var. Alışveriş alışkanlıklarının israfı önlemede büyük rol oynadığına dikkat çekerek fiyatlardaki dalgalanmaların önlenmesinin ‘stok ihtiyacını’ ortadan kaldıracağına, ihtiyaçtan fazlasının alınmayacağına vurgu yapıyorlar. Atıkların doğru ayrıştırılması da öne çıkan diğer başlık. 

IMG-20231231-WA0030

İSRAF YOK DÖNÜŞÜM VAR

Kaygusuz Ailesi /Almanya: “Marketler ellerindeki ürünlerden bir kısmını, örneğin taşıma sırasında kasanın çizdiği elmaları, yardım kuruluşları için ayırıyor. İhtiyaç sahipleri, ellerindeki resmi kağıtlarla ücretsiz bir şekilde ilgili kuruluştan bu ürünleri alabiliyor. Son tüketim tarihi yaklaşan ürünler içinse her hafta sonu yarı yarıya indirim yapılıyor. Fiyatlarda dalgalanma olmadığı için stok ihtiyacı pek olmuyor. Örneğin toz şeker kilogram fiyatı 2013’ten pandemiye kadar 55 cent idi. Pandemide 77 cent oldu, 2021’den bu yana indirim yapılmadığında 1.49 Euro olarak satılıyor. Benzin gibi, yağ gibi bazı ürünler çok daha fazla zamlandı; ama fiyat sonradan düşürüldü. Geri dönüşümde de çok çöp ayrımı var. Mutfak çöpü, gıda atığı, kâğıt, plastik, metal, cam, tekstil hepsi ayrı toplanıyor. Çöplerin dönüşümüyle biyogaz elde ediliyor. Pet şişeleri attığın makineler var; attığın şişe tutarını sana nakit para, alışveriş kartı ya da hayvan barınaklarına bağış olarak ödeyebiliyor.” 

Sümer Ailesi/İsviçre: “Burada herkes yiyeceği kadar, günlük alışveriş yapıyor. Her marketin haftalık indirimlerini takip ediyorlar. Kapanma saatine yakın, son tüketim tarihi yaklaşmış ya da unlu mamuller gibi ertesi güne kalamayacak ürünlerde yüzde 50 indirim oluyor. Beyaz et, kırmızı et ya da balık, hepsini yarı fiyatına alma şansın var. Bir de her binada kompost atık kutuları var. Çürüyen ya da artık yenmeyecek durumda olan sebze meyve gibi atıkları komposta gönderiyorsun. Onlar da enerjiye dönüşüyor. İsraf yok, dönüşüm var.”

Ekici Ailesi/ İngiltere: “Son tüketim zamanı yaklaşan ürünlerde yüzde 30-35 civarında indirim oluyor. Savurganlık sadece fast food restoranlarında yenmeyen yiyecekler biraz fazla gibi. Geri dönüşüm için ayrı çöp kutuları, çöp yerleri var. Ayrı poşete koyup atıyorlar, herkes bu kurallara uyuyor.”

Korkmaz Ailesi/ İsveç: Atık ayrıştırma İsveç’te çok ileride, akla gelebilecek her madde ayrıştırılıyor. Her ilçenin çok büyük ayrıştırma tesisleri var. İçerisinde metal, tahta, ağaç, kâğıt… Ne düşünürseniz ayrı bir şekilde atabiliyorsunuz.”

Bahsi geçen biyogaz, temel olarak organik atıklardan kullanılabilir gaz üretilmesini ifade ediyor. Bu yöntemde oksijensiz ortamda mikrobiyolojik floranın etkisi altında organik madde karbondioksit ve metan gazına dönüştürülüyor. Biyogaz elde edinimi temel olarak organik maddelerin ayrıştırılmasına dayandığı için temel madde olarak bitkisel, hayvansal ya da endüstriyel atıklardan faydalanılıyor.

Ne dersiniz, Türkiye ikinci yüzyılında kapsamlı bir tasarruf modeli kurmak hayal mi? Tarlada modern tarım yöntemleriyle üretmek; istikrarlı fiyat politikalarıyla hem üreticiyi hem tüccarı hem de tüketiciyi korumak; bakkaldan, marketten güvenle günlük alışverişler yapılmasını sağlamak; market rafında bekleyen ürünü para kaygısı gütmeden tüketiciye ulaştırmak; gıdayı doğru değerlendirmeyi öğretmek ve artanını gübre, enerji elde ederek yine bu topraklara kazandırmak kadim Anadolu medeniyeti ve 100 yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti için hiç zor değil. Yeni 100 yılda, yeniden “nimete” dönüşen gıda! Neden olmasın?

Kaynak: Ege Telgraf