Aşı deyince ilk aklımıza gelen koruyucu sağlık hizmetleri. Sağlık hizmetleri sunumunun...

Aşı deyince ilk aklımıza gelen koruyucu sağlık hizmetleri. Sağlık hizmetleri sunumunun en önemli ayağı koruyucu sağlık hizmetleri. Yani vatandaşlarımızı hasta etmemek. Hasta olmamaları için vatandaşın yediği içtiği gıdaların sağlıklı olmasını kontrol etmenin yanında hastalık sebebi olabilecek çevresel ve sosyal etkenlerin de kontrolünü sağlamak devletin asli görevlerindendir. Sağlık hizmetleri sunumunda elbette ikinci basamak sağlık hizmetleri sunan devlet hastanelerimiz, üçüncü basamak sağlık hizmetlerini sunan eğitim araştırma ve üniversite hastanelerimiz olmalı. Ancak birinci basamak sağlık hizmeti sunan ilçe sağlık müdürlüklerimiz, aile hekimliği siteminde görev yapan aile hekimlerimiz ve hemşire arkadaşlarımıza daha büyük görevler düşmekte. Birinci basamak sağlık hizmetleri sunumun verimli olması için ise Sağlık Bakanlığı’nın sağlık politikalarının tedavi edici sağlık hizmetlerinden daha çok koruyucu sağlık hizmetlerine yönelik olmasında yarar var. Sağlık hizmetleri sunumunda geçmişte görev yapmış olan bazı sağlık bakanlarımız poliklinik sayılarıyla övünürlerdi. Bu yıl poliklinik sayımız geçen yılın poliklinik sayısından şu kadar fazla, bu kadar fazla diye… Belki de bir sağlık bakanının en son övünmesi gereken sayı bize göre poliklinik sayısıdır. Neden derseniz? Çünkü poliklinik sayısının artması demek vatandaşlarımızın hasta olmasının göstergesidir. Yani biz devlet olarak vatandaşlarımızın koruyucu sağlık hizmetlerini gerektiği gibi ve yeterince veremedik demektir. Vatandaşlarımızı hasta ettik, vatandaşlarımız da tedavi için hastanelere akın ettiler demektir. Olağanüstü bir durum, yani salgın hastalıklar vuku bulmadığı sürece, Sağlık Bakanlığı’nın görevi poliklinik sayılarını düşürmek için çaba harcamak, dolayısıyla vatandaşı hasta etmemek için çabalamak olmalıdır. Geçmişten günümüze pek çok bulaşıcı hastalığın çaresi aşılarda bulunmuştur. Bu gün de aklımıza gelebilen her türlü bulaşıcı hastalık için aşı üretme çabaları devam etmektedir. Yaklaşık bir yıldır dünyayı ve ülkemizi kasıp kavuran Kovid-19 virüsüyle mücadele için bir yandan aşı üretimleri devam ederken bir yandan da araştırmalar sürmektedir. Biliyor musunuz? Yıl 1938… Çin’in talebi üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Devletimiz Çin’e kolera aşısı göndermiş. Yıl 2021, Çin’den aşı alıyoruz. Oysa ki, bu gün o kurumlarımıza sahip çıkılsaydı, kapatılmasaydı, günün şartlarına göre geliştirilseydi, belki de bu gün aşılarla ilgili tüm tedirginliklerimizi, endişelerimizi bir kenara bırakmış, kendi vatandaşlarımıza yerli ve milli aşılarımızı yapıyor olurduk. Belki de bu gün tüm dünyaya aşı gönderiyor olurduk. Hem insan sağlığına hizmet. Hem de sağlık ticareti olurdu. Ne dersiniz?