Geçtiğimiz günlerde Alaçatı’mız gece kulüplerindeki olaylar, çökertilen çeteler ve nihayet sahilde yıkımı yapılan dalgakıranlar ile gündeme gelmişti. Sahildeki yığma taş dalgakıranın, geçen yıl sörf...

Geçtiğimiz günlerde Alaçatı’mız gece kulüplerindeki olaylar, çökertilen çeteler ve nihayet sahilde yıkımı yapılan dalgakıranlar ile gündeme gelmişti. Sahildeki yığma taş dalgakıranın, geçen yıl sörf şampiyonası öncesi bir grup genç sörfçü tarafından yapıldığı tahmin edilmekteydi, ancak ne beton ne de konstrüksiyon olmayan 2 adet dalgakıran, elbet ki doğal duruma ve kıyı kanuna aykırı bir düzenleme idi. Ancak, sörf sporcularına lüzumlu olan bu aykırılığa gelene kadar Yumru’da ne aykırılıklar olmamıştı ki? 1993’te inşaatına başlanan bir otelin kıyı çizgisi içinde yapılması dönemin belediyesinin başını yakmış olsa bile, bina varlığından bir şey kaybetmemişti! Alaçatı Port inşaatları Yumru Koy’un batı sahilini kaplarken, TMMOB kıyı kanununa aykırılık gerekçesi ile dava açmış, dava kazanılmış ancak yıllar boyu mevcut Danıştay kararına rağmen yürütmeyi durdurma talebi kabul edilmediği için inşaatlar devam etmişti. Danıştay'dan onanan yargı kararı, 15 yıl sonra, 2018 yılında Danıştay üst kurulunca bozulmuştu bozulmasına, ne var ki bozulma gerekçesini müşteki kurumlardan bir türlü öğrenememiştik. Bizim mevcut yargı kararına güvenerek açtığımız, kıyı ve dere yatakları mevzuatlarına aykırılık, ayrıca belediye başkanımızın  ilçemizde devam eden inşaatın yönetim kurulu başkanlığına karşı, 2 adet savcılık soruşturmamız, 2003’te alınmış Çeşme Belediyesi 1/1000 ölçekli mevzi imar planlarına uygunluk ve ardından belediye iştiraki şirketler kanunu, gerekçeleri ile reddedilmiş, dosyalarımıza takipsizlik kararı çıkmıştı. Buradan da anlaşıldığı gibi, 2003'te Çeşme Belediyesi Yumru Koyu için özel bir imar planı yapmış, meclis, encümen ve imar komisyonlarında onaylanan bu plan, hiç kimse süresi içinde itiraz etmediği için yürürlüğe konmuş, koydaki yapılaşmaya hukuki düzlem kazandırılmıştı. Aynı alanın, aynı zamanda bir rüzgar sörfü merkezi olduğu, Alaçatı'yı Alaçatı yapan olgunun da, çılgınlar gibi dünyanın dört bir yanından buraya gelip, yaz kış çark plajdan karşı yakaya yelken basan bu sporcular olduğu unutulmuştu. Kendi oğlu da yarışlara milli forma ile katılmış önceki başkanımızın sörf okulları adına kaçınılmaz bir zorunluluk olan meclis kararı ile sörfçüler, okullar, spor ve turizm adına bu düzenlemeyi meclisine taşımasını ummuş isek de, sörfe mecliste hiç bir vakit itibar edilmeyeceğini çok geçmeden anlamış olduk! Bölgede sonradan peydah olan yapılar, Yumru Koya, doğal dokuya hiç yakışmayan ucubeler şeklinde mantar gibi türemeye devam eder, yüksek katlı betonları ile silüeti tümden bozarken, gece kulüpleri sörf parkuru içine konuşlanırken, ne meclis, ne vatandaş ne de çevreciler, “Yazıktır! Alaçatımıza” dememiş, bazıları dört bir yanında mum yakmaya devam etmişti. 2017 de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı uhdesine geçen kıyılar ve çevre  düzenleme yetkileri, en son olarak 2019 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Turizm Geliştirme Bölgesi ilan edilip Turizm Bakanımız Sayın Ersoy'a bırakıldı. Bakanımızdan, Sörf okullarının, sörf sporunun tabiatı gereği doğal olarak sahilde yer alma zorunluluğunu, turizm bölgemiz ayrıcalığı olması gerçeği göz önünde bulundurularak, Yumru koyun artık ve hiç beklemeden sörf menfaatine düzenlenmesini, bölgede yıllar yılı hizmet veren okulların varlıklarının ve sörfün devamlılığının korunmasını talep ediyoruz. Çeşme'de, ahlaka ve hukuka sığmayan tonlarcası, yapı kaydı iptal edildiği halde yıkımı yapılmayan yüzlercesi bina "yıkım" beklerken, gerekçeniz her ne olursa olsun turizm sezonu ortasında, sörfe, eğitim alanına, sporculara ve turizme yapılan saldırıyı kınıyoruz.