Tüm dünya şu sıralar korona virüs salgını ile mücadele sürecinde birçok slogan, örgüt, yapı tartışmaya açıldı. Sınırsız toplum, serbest dolaşım gibi 21. yüzyılda oldukça rağbet gören sloganlar, bu süreçte bir anlamda rafa kaldırılırken Türkiye’nin de yıllardır girmek için çabaladığı Batı’nın en büyük ekonomik ve siyasi ortaklıklarından Avrupa Birliği de ciddi şekilde sorgulanmaya başlamışa benziyor. Yakın geçmişte Brexit süreci ile güç kaybeden yapı, son süreçte İtalya ve İspanya başta olmak üzere Birlik’ten yeterince destek göremediğini iddia eden çeşitli ülkeler tarafından yoğun eleştiri altında. Peki, Avrupalılar tarafından bayrakları yakılan AB’nin yarını nelere gebe? Bu birlikte Türkiye için hala bir çekim merkezi mi? Son olaylar fırsat mı, yoksa Türkiye’nin de politikalarını gözden geçirmesi için önemli göstergelerden mi? Avrupa Birliği üzerine önemli çalışmaları bulunan Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinem Ünaldılar Kocamaz ile Kovid-19 gölgesinde Avrupa’yı konuştuk.

‘BÖYLESİ YAŞANMADI’

“Korona virüs salgını, mevcut sistemin, bilinen ekonomik ve sosyal yapıların, yönetim biçimlerinin sorgulamasını, Avrupa Birliği’nin de ciddi bir kriz yaşanmasını sağladı” diyen Doç. Dr. Sinem Ünaldılar Kocamaz daha önce yaşanan hiçbir sorunun virüsün bıraktığı tahribat kadar ağır olmadığını aktardı. Ünaldılar Kocamaz şöyle konuştu; “Avrupa Birliği’nin, tarihsel süreçte pek çok krizle karşı karşıya kaldığı aşikar. Birliğin, geçmişte olan krizleri de yakın dönemin en önemli sorunsalı Brexit sürecini de geride bıraktığını biliyoruz. Mülteci sorunu, azalan rekabet gücü, bir süredir transatlantik ilişkilerde devam eden çatlak ve yükselen sağ, Avrupa Birliği içerisindeki ahengi tehdit eder nitelikteydi. Ancak hiçbir sorun AB’nin geleceğinin virüsün yarattığı çatlak nedeniyle sorgulandığı kadar sorgulanmasına neden olmamıştı.”

‘SORGULANIYOR!’

Kovid-19’un Avrupa ülkelerinin içerisinde hızla yayılmaya başlamasından ve özellikle İtalya’da bir trajediye dönüşmesinden sonra Avrupa Birliği’nin koordine olma ve iyi bir kriz yönetimi ile dayanışma ilkesini hayata geçirme konuşlarında başarısız bir sınav verdiğini kaydeden Kocamaz, “Küreselleşmenin sorgulanması, ulus devletin geriye dönüşü ve sınırların yeniden güçlenmesi, Avrupa Birliği’nin varlığı ve geleceği üzerine kaygıları beraberinde getirdi. Özellikle İtalya’nın sağlık malzemeleri konusundaki ihtiyacına AB’den yanıt gelmezken Çin’den İtalya’ya ulaşan yardım, ülkenin AB’yi ciddi anlamda eleştirmesine neden oldu” dedi.

CEVAPSIZ SORULAR…

Doç. Dr. Kocamaz, bu süreçten sonra AB Komisyonu’nun virüsün negatif etkilerini bertaraf etmek amacıyla öneriler paketi açıklayarak 17 Mart’ta bunun kabul edildiğini hatırlatıp “AB, 30 gün süreyle Birliğe seyahat yasağı getirmek, görevliler dışında AB’ye giriş çıkışın yasaklanması, ilaç, gıda ve tıbbi teçhizata AB vatandaşlarının kolayca ulaşabilmeleri için gerekli tedbirlerin alınması, bilimsel araştırmaların desteklenmesi ve finanse edilmesi, bütçe disiplininin sağlanması ve sıkı para politikası uygulanması gibi kararlar aldı. Bununla birlikte Komisyon Başkanı, krizin başında üye ülkelerin İtalya’ya yardım ve dayanışma konusunda geç kaldığını ancak bundan sonraki süreçte dayanışma ilkesinin çalıştırılacağını ve AB bütçesinin İtalya’dan başlamak suretiyle virüsle mücadele etmek için kullanılacağını belirtti. Bununla birlikte, alınan önlemlerin gelecekte yaşanacak ekonomik sorunlarla baş etmek için yeterli olup olmayacağının muğlak olması gibi dayanışma ilkesinin de içinin doldurulmadığı açık” ifadelerini kullandı.

DİKTAYA FIRSAT MI?

AB’nin kapıda bekleyen ekonomik kriz ve resesyonla baş etmesi gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Kocamaz, AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, AB’nin bu zorlu süreci atlatabilmesi için salgından etkilenen AB ülkelerine yardım etmek için bir Marshall Planı’na ihtiyaç duyulduğunu belirttiğini hatırlattı. “İtalya, İspanya ve Fransa korona tahvilleri çıkarılarak borçların ortak üstlenilmesi konusunda ısrarcıyken Almanya ve Hollanda, Avrupa İstikrar Mekanizmasının devreye girmesi, Avrupa Birliği bütçesi ile Avrupa Yatırım Bankası’nın devreye sokulmasından yana bir tutum sergiliyor” diyen Kocamaz, “Dayanışma ilkesinin harekete geçirilmesi ve gelecek krizlere karşı işletilmesi Birlik için hayati önem taşıyor. Ancak dayanışmanın nasıl gerçekleştirileceği, hangi yöntem ve mekanizmaların kullanılacağı konusunda hala belirsizlik söz konusu. Yine AB’nin içerisinde bir diktatörlüğe yer olup olmadığı temel sorulardan birisini oluşturuyor. Viktor Orban’ın virüsü bahane ederek ülke içerisinde diktatörlük ilan etmesi, şüphesiz AB için ciddi bir meydan okuma. Üyesi olacak ülkeler için en önemli kriteri demokrasinin üstünlüğünün sağlanmasıydı çünkü. Yükselen otoriter rejimlere meyledilmesiyle de mücadele edilmesi gerekiyor. Ayrıca İtalya ve İspanya’nın kendilerini nasıl yeniden Avrupa ailesine ait hissedecekleri, Almanya’nın ekonomik sorunlarla baş etse bile aidiyet ve kimlikle ilgili bu zor problemleri nasıl çözebileceği oldukça muğlak. AB üyelerinin çözümün sınır ötesi işbirliği yapıp birlikte çalışmayı gerektirdiğini idrak etmeleri ve Birlik ruhunun sağlanması ile dayanışma söylemlerinin içini doldurmaları şart” diye konuştu.

‘ÖNCE KRİZ ATLATILMALI’

AB’nin virüsle imtihanının Türkiye-AB ilişkileri açısından da sonuçlar doğurmasının muhtemel olduğunu belirten “AB ve Türkiye arasında uzun süredir gergin seyreden ilişkiler, kriz sonrası farklı biçimde evrilebilir. Uzun süredir sorunlu ilerleyen ve krizin hemen öncesinde mülteci sorunu nedeniyle gergin olan AB-Türkiye ilişkilerini de krizden sonra başka bir mecranın beklediği açık. Türkiye’nin İtalya ve İspanya’ya gerçekleştirdiği sağlık malzemeleri yardımının ise bu ülkelerin gelecek tutumlarında nasıl bir yeri olacağını birlikte göreceğiz. Ancak Türkiye-AB ilişkilerinin nasıl evrileceğini analiz etmeden önce tarafların krizi en az hasarla atlatma çabasına odaklandığını ve gelecek süreci AB’nin bu krizi nasıl atlatacağının belirleyeceğini belirtmek gerekir” dedi. Utkucan Akkaş / Özel Haber