CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Ege Telgraf Web TV’nin canlı yayın konuğu oldu, Gündem Özel programında merak edilen soruları yanıtladı. 2020 Plan Bütçe Komisyonu değerlendirmesiyle konuşmasına başlayan Beko, “Arkadaşlarımızla birlikte bir hayli yoğun çalışmalar içindeydik. Biliyorsunuz, devletin bütçesi 1,1 trilyon. Bu bütçede aslan payının işsizlere, işçilere, öğrencilere, çiftçilere, köylülere, dullara, yetimlere ayrılması gerekir ancak baktığımızda bu kesimlere yer olmadığını gördük. Küçük esnaf dediğimiz seyyar satıcılar, ayakkabı boyacıları, midyeciler, piyangocular… Yani sokaklarda cidden çok zor şartlarda çalışanların bütçeden pay alması gerekirken, 14 milyonluk payın saraya aktarıldığını görünce eleştirilerde bulundum. Bugün, 176 temel gıda maddesini ithal ediyoruz ama çiftçi kardeşlerimizin tarım kredi kooperatiflerine ve bankalara 18 milyar lira borcu var. Gayri Sayfi Milli Hasıla’nın yüzde 1’i anayasada ‘Çiftçilere verilir’ denilmesine rağmen, devlet bütçesinin yüzde 1’i 2006 yılından bu yana köylü arkadaşlarımıza verilmiyor. Geçen ay toplu intiharların haberini aldık. Bu ülkede işsizlikten, açlıktan, sefaletten dolayı insanlar intihar etme noktasına geldiyse, Cumhurbaşkanı’nın kendini biraz sorgulaması lazım. Benim de çıkışım tam da bu yüzdendi” dedi. “Örtülü ödenekten 14,5 milyar lira para harcanmış. Bu para bizim paramız. Eğer bu miktarla bir fabrika açtıysanız eyvallah, çok teşekkür ederim. Ancak görebildiğim kadarıyla açılmış olan bir fabrika yok” diyerek sözlerini sürdüren Beko, “3 işçinin çalışabileceği bir fabrikanın temeli atılmamış. Ben de soruyorum: 14,5 milyar lirayı nereye harcadınız?” diye konuştu.

“‘VEREMİYORUZ’ DESELER…”

Sözlerine emeklilerin yaşadığı sıkıntıları anlatmakla devam eden CHP’li vekil Beko, “Emekli kardeşlerimize, memurlara yüzde 5,5, işçilere yüzde 6,5 oranında zam yaptınız ancak bugün 8 milyona yakın kişi, asgari ücretin altında yaşam mücadelesi veriyor. 2008 yılında mezarda emeklilik yasasına karşı yürüyüşler yaptık ama durduramadık. O yasada, o güne kadar asgari ücretin altında emeklilere maaş bağlanmıyordu. Bu yasa 2008 yılında değiştirildikten sonra 8 milyona yakın kişi maalesef açlık sınırının altında yaşıyor. Bugün asgari ücretle çalışan bir kişi pazartesi günü emekli olsa kendisine bağlanacak maaş 850 lira. Cumhurbaşkanı 1000 liranın altında maaş alan emeklinin olmadığını söylüyor ama bu rakamın 150 lirası devlet desteği. Yani o desteğin altyapısı, yasal düzenlemesi yok. Yarın bir gün ‘Ekonomik krizden dolayı devlet desteği veremiyoruz’ deseler, yapacak bir şey yok. O 150 lira için siz, ‘Bu benim hakkımdı, neden vermiyorsunuz?’ diyemiyorsunuz. 10 milyona yakın asgari ücretli arkadaşımız yarından sonra emekli olmak isterlerse, asgari ücretten de daha düşük maaş alacak” ifadelerini kullandı.

‘EKONOMİYE GERİ DÖNER’

Sorunun sadece emeklilerde kalmadığını, Türkiye’nin bir diğer gerçeğinin ise işsizlik olduğunu söyleyen Beko, “İşsizlik fonu kurulduğu dönemde en büyük desteği veren konfederasyonlardan biri DİSK’ti. Tahminen şu anda o fonda 150 milyar liraya yakın bir para olması gerekir” dedi. İşsizlik fonunun işsizler için kurulduğu vurgusunu yapan Beko, “Yani siz işsiz kaldığınızda temel ihtiyaçlarınızı giderebilmek için elektrik parasını, su parasını, mutfak masrafları ve kira parası verilmesi gerekir. Baktığımızda bu fondan 25 milyar liralık bir miktarı sanki işverenler açlık sınırında yaşıyormuş gibi onlara verdiler. Bu da yetmedi… 25 milyarını daha alıp GAP’a harcadılar. Bu da yetmedi… İşsizlik fonundan 3 milyona yakın vergi aldılar. Yine yetmedi… İşsizlik fonundan 11 milyara yakın Ziraat Bankası’na, Halk Bankası’na para aktardılar. Şimdi baktığımızda yüzde 90’ı amacı dışı kullanıldı, geri kalan kısmı işsizlere ayrıldı. İşverenlerin bunda sesi çıkmadı. Her ekonomik krizde ilk yaptıkları şey: Birinci ve ikinci paket KOBİ’lere, üçüncü paket işverenlere… İşveren o güne kadar ödeyemediği vergi ve sigortasını ödüyor ve yılsonunda milyarlarca liralık karlarını açıklıyor. Bu ekonomik kriz paketleri öğrencilere verilse, emeklilere verilse, işsizlere verilse, işçilere verilse… Onlar aldıkları parayı zaten bankaya yatıramazlar. Mutlaka o para bir şekilde kullanılır ve ekonomiye geri döner. Ekonomik kriz işverenlere yardımlarla önlenemez. Doğrudan işsize, emekliye, işçiye, köylülere, öğrencilere yapılan yardımlarla önlenir” dedi.

‘NASIL EVLENSİNLER?’

Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de vatandaşlarla bir araya gelip sorunlarını dinlediğini söyleyen Beko, “İnsanımız sofrasına bir kap et koyamaz olmuş. 24 milyon vatandaşımız ise bütçesini ucu ucuna yetiştiriyor, temel ihtiyaçlarının pek çoğunu gideremiyor. 15 milyon vatandaşımız soğuk kış günlerinde evlerini ısıtmakta zorlanıyor, kışı battaniye altında geçiriyor. Ankara’da yaşayan asgari ücretli vatandaşlarımızdan bazıları soğuk kış aylarında birkaç ailenin aynı evde ikamet ettiğini söyledi. İstanbul’da yaşayan bir gencimiz ise evlenemediğinden şikayet etti. Nedenini sorduğumda ise, ‘Evlenmek istesem bankadan en az 100 bin lira kredi çekmem lazım. Nişan, düğün ve ev masrafları en az bu rakam… Eğer 100 bin lira kredi çekersem en az 4 yıl boyunca geri ödeme yapmam lazım. Onunla beraber hesapladım, 50 ay sadece bu borç için çalışmam gerekiyor’ dedi. Peki ev kirası, doğalgaz, elektrik, mutfak masrafı? Bu gençler bunları nasıl karşılayacak? Düşününce gerçekten doğru. Geçen gün Cumhurbaşkanı gençlere, ‘Evlenin’ dedi. Tamam, evlenecekler de bu koşullarda ve bu maaşla insanların evlenmesi mümkün değil. Bu gençler nasıl evlensin?” diye konuştu.

SAĞLIK MÜCADELESİ…

Aralık ayı içinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na soru önergesi veren, Meclis kürsüsünde konuyu defalarca gündeme getiren CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, sağlık hizmetinden faydalanmaları 31 Aralık’ta sona eren Bağ-Kur ve Genel Sağlık Sigortalılar için sürenin 1 yıl daha uzatılması konusunun perde arkasını şöyle anlattı: “Bu konuyla ilgili gerçekten çok kapı çaldım. Ben sokakların çocuğuyum. Sokağa çıktığımda ayakkabı boyayan arkadaşlarımla çay içiyor, sohbet ediyorum. Gelir testi yaptıramadıklarını, genel sağlık sigortası borçlarını da ödeyemeyeceklerini söylediler. Uzmanlarla görüştüm ve konuyu araştırdık. 1 milyon 270 bin kişi genel sağlık sigortasını takside bağlatmış, 5 milyona yakın vatandaş ise ödeme yapamamış. Yasa, devlet ve üniversite hastanelerinde tedavi göremeyeceklerini söylüyor. Ne olacak bu insanlar? TBMM’de bir konuşma yapıp soru önergesi verdim. Sonra televizyonlarda bu konuyla ilgili haberler yaptılar. Bu insanları kurtarmaktansa biz Simit Saray’ını kurtarıyoruz… Sonuç olarak mücadelemiz sonuç verdi süreyi bir yıl uzattık.”

İL KONGRESİ’NDE ‘ŞÖLEN’

Son olarak CHP’de yaşanan kongre sürecini de değerlendiren Beko, “CHP’yi iktidara en yakın parti olarak görüyorum. Tünelin ucu göründü… Tünelin ucunda eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış, kardeşlik, CHP’nin iktidarı var… Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu kutluyorum. O kadar çok bir araya gelmesi gereken insanları bir araya getirdi ki… İstanbul’a, Ankara’ya damgasını vurdu. Büyükşehirlerde birlikte olduğumuz partiler var, burada hiçbir zaman HDP’lilerin, Saadet Partisi’nin, İYİ Parti’nin verdiği desteği inkar etmemek gerekir. Onun dışında demokrat, aydın, çağdaş, devrimci, sosyalist insanların da CHP’li adaylara verdiği desteği asla unutmamak gerekir. Bundan sonra bana göre yapılması gereken şey şu: Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz, birleşirsek 2023 yılında iktidar oluruz. Dikkat etmemiz gereken noktalar da var. Bir mayın tarlasındayız, bu mayınlara basmadan sağlıklı bir şekilde siyasi iktidara karşı toplumsal muhalefetin içinde demokrasi mücadelesi verenlerle yan yana omuz omuza mücadele edersek iktidar oluruz. Bizim için İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, ilçe belediye başkanları, ilçe başkanları, il başkanı… Hepsi çok kıymetli. İlçe kongreleri bittikten sonra il kongresini de şölen havasında, birlik ve beraberlik içinde yapmalıyız. Bunu becerebilirsek İzmir ve Türkiye’ye çok güzel bir mesaj veririz” diye konuştu.

‘O platformda neden yok?’

Asgari ücret görüşmeleri sırasında sendikaların bir arada hareket etmelerinin hatırlatılıp, ‘Bu birliktelik bize ileride neler gösterebilir?’ sorusu üzerine açıklamalarda bulunan Beko, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye işçi sınıfının en büyük zaaflarından biri birlikte hareket edememek. DİSK’in kuruluş ilkelerine baktığımızda siyasi partilerden, sermayeden ve devletten bağımsız bir konfederasyon olduğunu görürüz. Eğer konfederasyonlar bu şekilde ilerlerse işçi ve sendikaların bir araya gelmeleri çok daha kolay olur. Sizin bir bacağınız devlette, diğeri sermayede, diğeri ise siyasette olursa alanınız daralır. Konfederasyon genel başkanları bir araya geldiler ama aslında daha önceden bir araya gelip aşağıdan yukarıya doğru baskı yapmalıydılar. Belki o zaman bekledikleri rakamı alırlar ve TÜRK-İŞ de masayı terk etmek zorunda kalmazdı. Demokratik olmayan bir durum daha var: Komisyonda DİSK, HAK-İŞ neden yok? 10 milyona yakın asgari ücretli arkadaşımız o platformda neden yok? Masa başında oturan insanlar asgari ücret tespiti yaparken İzmir’de Gültepe’ye gidecekler. Ankara’da Etimesgut’a, İstanbul’da Kağıthane’ye gidecekler. Bu şekilde tespit ederseniz sabah, öğle, akşam gevrek yersiniz.” Yağmur Gülü / Özel Haber