Yaklaşık 1 buçuk yıldır hayatımızı kabusa çeviren salgın, sağlıklı yaşayabilmek için yeterli, dengeli ve güvenli gıda ile temiz suya hakça erişiminin hayati önem taşıdığını bir kez daha gösterdi. Bugün, Dünya Gıda Güvenliği Günü... Bugüne özel açıklamada bulunan uzmanlar güvenli gıda ve artan enflasyonun Türkiye için adeta kanayan yara hali aldığını söylüyor.

ENFLASYON VE UCUZ GIDA

Gıda enflasyonun Türkiye’de durdurulamaz artışının ardındaki nedenleri paylaşan TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toprak, “Tarımsal üretim yapısındaki gelişmeler, her yıl etkilerini çok daha fazla görmekte olduğumuz küresel iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan olumsuzluklar, mazot, gübre, yem ve elektrik gibi girdi fiyatlarındaki artışlar, tarım alanlarının madencilik, enerji, inşaat, sanayi gibi tarım dışı kullanılması, köyden kente göç, üretimin planlı ve verimli olmaması gibi etmenler gıdada fiyat artışlarına neden olmaktadır. Gıda enflasyonunun yüksek olması gıda harcamalarının, toplam harcamanın büyük bölümünü oluşturan dar gelirli kesimleri çok daha fazla etkilemektedir. Yükselen döviz fiyatı ve artan işsizlikle birlikte gıda enflasyonundaki artış vatandaşın alım gücünü büyük ölçüde azaltıyor. Bu durum vatandaşın gıda alışverişinde öncelikli olarak fiyat kriterini baz almasına ve hangi ürün, nerede ucuzsa oraya yönelmesine neden olmaktadır” dedi.

TÜKETİCİYE UYARILAR…

Toprak, “Burada karşımıza iki büyük sorun çıkmaktadır; birincisi neredeyse hammadde fiyatına satılan ve merdiven altı veya kayıt dışı şekilde uygun olmayan koşullarda üretilen gıda maddeleri, ikincisi ise taklit ve tağşiş. Her iki durum da halk sağlığı açısından risk teşkil etmektedir. Gıda güvenliğine yönelik yoğun tartışmaların olduğu, her gün başka bir gıda zehirlenmesi ve gıda ürünlerinde taklit/tağşiş haberi ile karşılaştığımız günleri yaşıyoruz. Bu tür ürünler sokakta, kontrolsüz ortamlarda dökme veya ambalajsız şekilde satılabilmekte ve tüketicilere ulaşabilmektedir. Ancak tüketiciler bu tür ürünlere itibar etmemeli, satın almamalı ve tüketmemelidir. Bunların yerine ambalajlı, etiketlerinde Tarım ve Orman Bakanlığınca verilen kayıt veya onay numarasının olduğu ürünler satın alınmalı. Alınan bu ürünlerde kayıt ve onay numarası ile birlikte son tüketim tarihi/tavsiye edilen tüketim tarihi, üretici firmanın adı ve adresi, içerik ve alerjen bilgilerinin kontrol edilmesi de büyük önem taşımaktadır. Taklit ve tağşiş ile mücadelede elbette ifşa etmek, denetimleri artırmak, caydırıcı para ve hatta hapis cezası vermek önemli. Ama ülkemiz için asıl önemli nokta da işin sosyoekonomik boyutudur. Bu noktada da asgari ücret, açlık sınırı, gıda enflasyonu ve alım gücü gibi kavramlar devreye giriyor. Yurttaşlar indirim günlerini takip edip hangi ürün nerede daha uygun fiyatlı diye araştırıyor. Halk ekmeklerin önünde uzun kuyruklarda çoğu zaman saatlerce bekliyor. Çünkü 5 kuruş dahi hane bütçesi için oldukça önemli. Pazarın kapanma saatlerine yakın alışverişe giden hatta ne yazık ki pazar toplandıktan sonra geride kalanları toplamak zorunda kalan yurttaşlarımızı da görüyoruz. Sonuç olarak rahatlıkla diyebiliriz ki; enflasyon, sabit bir geliri olan ve emek gücüne dayanan kesimler için yıkıcıdır.” diye konuştu. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber