Gülcüler Sigorta’nın Genel Koordinatörü, ile Coza Working Space’in kurucusu ve Sahne Modda’nın işleticisi Tuğçe Gülcüler Öktem, ilkokulda ‘Ev Ekonomisi’ ve ‘İş Teknik’ derslerinde yaptığı eşyaları satarak girişimciliğin temellerini attı. Lise yıllarında trafik sigortası ve boncuk takı yapıp satan Öktem, üniversitede ise garsonluktan ürün tanıtımına kadar birçok farklı işte çalıştı. Ege’deki 20 farklı kadın üreticinin elleriyle hazırladığı gıda ürünlerini satarak onlara da destek olan Öktem, 30 Ekim’deki 6,9 şiddetindeki depremin 150 kişilik gönüllü ordusuyla 350 depremzede ailenin beyaz eşya, mobilya, mutfak gereçleri gibi ihtiyaçlarının karşılanmasına aracılık etti. “Bir şeyi başarıp başaramayacağınızı görmek için o işi denemelisiniz ve cesur olmasınız” diyen 32 yaşındaki Öktem, başlarda ailesinin olumsuz yaklaşımlarına karşın bugün son derece başarılı bir iş insanı. Girişimciliğin zor olduğu kadar zevkli de olduğunu söyleyen Tuğçe Gülcüler Öktem, bir işi denemeden sonucunun belli olmayacağını söyledi. Aşırı detaycı ve planlamacı birinin de girişimcilikten çekinebileceğini aktaran Öktem, “Eğer kendinize inanıyorsanız ve yapacağınız işte tecrübeniz varsa cesur olun ve mutlaka deneyin” tavsiyesinde bulundu. İzmir’deki önemli iş insanları derneklerinin aktif üyesi olan Öktem, girişimcilik macerasını ve önerilerini Ege Telgraf okuyucuları için anlattı.

SÜREKLİ ‘SATMA’ FAALİYETİ VARDI

Ailemizde girişimci olan annem ve babam var. Annem emekli kimya öğretmeni babam ise emekli subay. Babam 1998 yılında emekli olduktan sonra, aslen İzmirli olması nedeniyle İzmir’e geliyor ve inşaattan, zeytinciliğe kadar bir sürü ticari faaliyeti deniyor. En sonunda sigortacılıkta karar kılıyor ve bu alanda çalışmaya başlıyor. Annem ise kimya öğretmeni ama askeri lojmanlarda otururken bile subay eşlerine tekstil ürünleri satmış. Yani evin içinde her zaman bir şeyleri üretip satma faaliyeti vardı. Ben de çocukluktan beri onları bu şekilde görünce bir şeyler yapma konusunda kendimi hazır hissediyordum.

İLKOKULDA İLK GİRİŞİMCİLİK

İlkokul 5’inci sınıftayken yani 11-12 yaşındayken arkadaşımın ailesinin boşta duran küçük bir dükkanı vardı ve gidip orada kafe açtık. Açtık derken, anahtarı bize verdiler biz de mahallenin çocuklarına ürün satmaya başladık. Okulda ‘Ev Ekonomisi’ ve ‘İş Teknik’ derslerinde yaptığımız eşyaları, tasarımları ve basit yiyecekleri burada satıyorduk. Yine bu dönemde bir yaz tatili için gittiğimiz Bodrum’daki askeri kampta boncuktan yapılan takıların ne kadar pahalı satıldığını görünce “biz bunu kendimiz de yapıp satarız” dedik ve kız kardeşim ile evde yalnız kaldığımızda bu takıları yapıp satmaya başladık. Bir de babamın sigorta ofisinin önünde, mahallemizin esnafının dükkanın önünde sergi açıp ürünlerimizi satıyorduk. Girişimciliğimizin ilk tohumları işte o yıllarda atıldı.

GARSONLUK DA YAPTI

Ailemizde bu süreçte bizi sürekli yüreklendirdi, cesaretlendirdi. İlk hayal kırıklığım ise bir gün sokakta takı satarken bir kadın gelip, “Bunun mavi rengini yaparsan alırım” dedi. Ben de yaptım ama gelmedi. Bu da bana ders oldu ve kapora almam gerektiğini öğrendim. Bornova Anadolu Lisesi’nde okurken, bu kez kendi sigorta dükkanımızda çalışıyordum. O yaşta müşterileri arayıp trafik sigortası kesiyordum. Lise bittikten sonra ODTÜ Kimya Mühendisliği’ni kazandım ve Ankara’ya gittim. Hazırlık sınıfında üniversite içindeki bir kafede garson olarak çalıştım. Yine aynı dönemde günlük olarak marka elçiliği yaparak, ürünlerin stantlarda tanıtımını gerçekleştirdim. Boş kalan vakitlerimde de parti organizasyonları yapıyor ve okulun voleybol takımında oynuyordum.

“ÜNİVERSİTE OKUDUN AMA OLSUN…”

Şu anki sigorta şirketimiz 23 senelik ve farklı kentlerde 14 şubemiz var. Üniversite bittikten sonra sigorta şirketimize geldim ama çok da bu işi yapmak istemedim. Çevremdekilerin de “kızım sen üniversite okudun ama olsun bu da bir iş” demeleri belki de beni biraz uzaklaştırdı. İş güvenliği eğitimi alarak annemle Gülcüler Ortak Sağlık Güvenlik Birimi’ni kurduk. Şirketin kurucu müdürü, sorumlusu benim. Hem işin satışını, pazarlamasını yapıyorum hem eğitimler veriyorum hem de akşam olunca oturup fatura kesiyorum. Bir şeyler öğrenebilmek, eksiklerimi gidermek için 2014 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimine başladım.

TİYATRO AŞKI, İŞ KAPISI AÇTI

Bir süre sonra annemin, babamın yaptığı işin ne kadar kıymetli olduğunu anladım. Çünkü bir işe başlamak ve kontrollü olarak büyütebilmek gerçekten çok emek isteyen ve o işi sevmenizi gerektiren bir durum. Böylece sigorta şirketine geri döndüm. O yıllarda bir yandan da tiyatro eğitimi alıyordum. Tiyatrocu arkadaşlarım, “Keşke bir sahnemiz olsa da işletsek. İzmir’de birçok tiyatro grubu var ama yeterli sahne yok” dediler. Bu arada ben bir çok sivil toplum kuruluşuna da üyeyim. Oralardan da oldukça geniş bir çevre edinmiştim ve bir yatırımcı bulabileceğime inanıyordum.

YATIRIMCI ARARKEN EŞİNİ BULDU

Görüşmelere başladık; görüştüğümüz kişilerden biri de şu an eşim olan Onur bey idi. Aynı zamanda Ontan İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı olan Onur Bey, “Modda markasıyla ben buna yatırımcı olurum; siz de işletin” dedi. Böylece Ontan Residence’nin altında “Sahne Modda” 2018 yılında açıldı. Orada birçok farklı tiyatro grubuna ev sahipliği yaptık. Diğer tiyatrocu arkadaşlarımızla yollarımızı ayırdıktan sonra ben işletmeye başladım. Şimdi de ‘Modda Bulvar’ projesinde yaklaşık 400 kişilik bir sahneyi daha açmayı planlıyoruz.

‘BIRAKIN DENEYEYİM’ DEDİM

Mekanımız Rübik Küp gibi her yüzeyi farklı bir rengi, konsepti yansıtsın diye ismini Kübik Kafe koyduk. Kafede sattığımız ürünlerimizi tanıdığımız, bildiğimiz kadın üreticilerden alıyoruz fakat bir kısmını da kendimiz yapıyoruz. Marketteki ürünleri ise daha çok Ege Bölgesi’nde iyi tarım uygulamalarına dikkat eden yaklaşık 20 kadın üretici ve kooperatiften satın alıyoruz. Kafeyi açtığımda eşim çok destek oldu ama ailem “Ne gerek var, zaten hazırda sigorta şirketimiz mevcut. Niye bunlarla uğraşıyoruz” dediler. Ben de onlara, “Siz sıfırdan bir işi kurup, sürdürme ve başarıya ulaştırma başarısını göstermişsiniz. Bunun tatmini ve güveni sizde var ama ben de yok. Bırakın ben de aynı yollardan geçeyim, kendim yaşayıp göreyim” dedim.

AYNI ANDA 4 FARKLI İŞ

Kafemiz 70 metrekare ve 3 kişi çalışıyoruz. Üst katımızda ayrıca bir de Coza Working Space dediğimiz bir alanımız var. Orada hazır kiralık ofislerimiz var. Orası da 2018’den beri hizmet veren bir şirket ve her şey dahil ofis hizmeti veriyoruz. Yine bu şirketimizde firmaların adres gösterebileceği sanal ofis hizmetimiz var. Özellikle pandemi ve sonrasında geleceğin işlerinden biri olacak. Yani bugün sigorta, tiyatro, kafe – market ve kiralık ofis olmak üzere 4 farklı girişimcilik alanında çalışmalarım sürüyor.

“DENEMEK GEREK”

“En kötü ne olabilir?” sorusunun yanıtı bulmak için onu denemelisiniz. Belki de girişiminiz, size bir sürü yeni kapılar açacak. İyi veya kötü bir şey olacak ve bu, hiçbir şey olmamasından daha iyidir mantığıyla hareket eden biriyim. Girişimcilere önerim cesur olsunlar ama körü körüne bir cesarete de yönlenmesinler. Bir de bizlerde “Kervan yolda düzülür” mantığı vardır. Zaten baştan çok detaylı hesap kitap yapacak olursanız hiçbir işe girişmezsiniz.

350 DEPREMZEYE DESTEK

En büyük sosyal projemiz ise İzmir’de 30 Ekim’de yaşanan 6,9 şiddetindeki depremin ardından depremzedelere yönelik oldu. Yıkılan binalar bize çok yakındı ve kafemizi bir vakıf gibi kullandık. 350 depremzede aileye 150 gönüllü arkadaşımızla imza karşılığında mobilya dahil beyaz eşyalarını verdik. Hiç kullanılmamış olarak gelen bu eşyalar arasında bazadan yatağa, süpürgeden çay makinesine kadar aklınıza gelen her şey vardı. Murat Ervin / Özel Haber