Ege Sanayicileri ve İşinsanları Derneği(ESİAD) tarafından Denizli Sanayiciler ve İşadamları Derneği(DESİAD) ortaklığı ve Yaşar Üniversitesi işbirliğinde yürütülen “Daha Güçlü Sivil Toplum İçin Rota Ege Bölgesi” projesi kapsamında İkinci Diyalog Forumu çevrimiçi olarak gerçekleştirildi. Etkinliğe Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı Mali İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü Bülent Özcan ve Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı Proje Uygulama Daire Başkanı Hakan Atik’in yanı sıra çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi de katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Fadıl Sivri, sivil toplum kuruluşlarının katılımcı demokratik yapı ve çoğulcu bir toplumdaki önemine dikkat çekti. Pandemi sürecinin sivil toplum kuruluşlarının önemini bir kez daha ortaya koyduğunu söyledi.

“Sivil Toplum Kuruluşları katılımcı demokrasiye evrilmede ve kamu ile toplumun sağlıklı iletişim ve etkileşiminde itici ve öncü güç olmalıdır”

Egeli sivil toplum kuruluşları ile Ankara’nın ve kamunun diyaloğunun geliştirilmesi için önemli bir fırsat olarak gördükleri AB sivil toplum diyaloğu programına değinen Sivri, “ESİAD olarak, DESİAD ortaklığı ve Yaşar Üniversitesi işbirliğiyle hayata geçirdiğimiz “Daha Güçlü Sivil Toplum İçin Rota Ege Bölgesi” projemiz ile Ege Bölgesi sivil toplum kuruluşlarının kapasitelerinin geliştirilmesine ve karar alma sürecine katılımlarına destek olmayı ve bu kuruluşların Türkiye’nin daha katılımcı bir demokrasiye evrilmesinde aktif rol almasını amaçladık. Bu kapsamda, İzmir, Denizli, Muğla ve Afyonkarahisar illerinde anket çalışmaları ile durum tespiti yaparak, 200 sivil toplum kuruluşu temsilcisine yönetsel ve finansal sürdürülebilirliği sağlayacak “stratejik planlama” ve “proje döngüsü yönetimi” eğitimleri verdik. Sivil toplum kuruluşlarının kamu ile ilişkilerini güçlendirerek karar alma sürecine katılımları konusunda destek olmak üzere Ankara’da bir “İletişim ve Danışmanlık” ofisi açtık. 4 ilden 20 sivil toplum temsilcisiyle Ankara’da kamu kurumları, Bakanlıklar ve siyasi liderler nezdinde 3 gün süren temaslarda bulunarak kamu ile diyaloğun geliştirilmesine katkıda bulunan toplantılar düzenledik.” dedi. Avrupa Birliği’ne üyelik sürecine dair Sivri, “Avrupa Birliği’ne üyelik süreci, hem küresel rekabette daha güçlü bir Türkiye hedefi hem de ortak ve evrensel değerlerimiz yönünde Türkiye’nin ekonomik ve sosyal refahına katkısı açısından büyük öneme sahiptir. Bu doğrultuda müzakere sürecine devam edilmesi, AB Kopenhag kriterlerine uyum sağlanması, özgürlüklerin ve demokrasinin alanının genişletilmesi, hukukun üstünlüğünün tesisi en önemli rotamız olmalıdır.” dedi.

“Sivil toplum kapasitesinin artması Türkiye için önemli”

Sivil toplumun kalkınabilmek için önemli bir gösterge olduğunu dile getiren Denizli Sanayiciler ve İşadamları Derneği (DESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Okan Konyalıoğlu, “Proje, bölge iş insanı ve üreticisinin beraberliklere ne kadar önem verdiğini gösteren bir çalışma ve ortaklıklara büyümenin bir göstergesidir. Sivil toplumun kapasitesinin artması Türkiye ekonomisine ve sosyal kalkınmasına öncülük edecektir. Bu bilinçle projemizi paydaşlarımızla beraber yürüttük. Değerli konuşmaların olduğu bir toplantıda bittikten sonraki hali değer katacaktır. Bu tarz toplantıların kozmopolit olmasından dolayı güzel bir toplantı” dedi.

“Asıl amacımız sivil toplumun kapasitesini arttırmak”

Türkiye-AB sivil toplum ayağının 2008 yılında başladığını dile getiren Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı Proje Uygulama Daire Başkanı Hakan Atik, sivil toplum diyalogunun bir marka haline geldiğini söyledi. AB ilişkileri perspektifinde yapılan çalışmaların destek gördüğünü ifade eden Atik, “AB ilişkilerinde sivil toplum çalışmalarımızı daha sistematik bir hale getirdik. Sivil toplumun müstakil bir sektör olarak ele alınmasını başardık. İhtiyaçlar çerçevesinde neler yapabiliriz, hangi dernekleri bir araya getirebiliriz sorularına yanıt aradık. Diyalog programının yanına sivil toplum desteğini koymanın çok faydalı olacağını düşündük. Asıl amacımız Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının kapasitelerini arttırmak. Sivil toplum destek programı sivil toplum kuruluşlarının mali ve finansman sıkıntılarını çözmek ve kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri için planlandı” diye konuştu.

“Türkiye’nin uluslararası alanda aktör olabilmesi için çok önemli”

Kendini kanıtlayan ve ses getiren bir projenin sonuna gelmekten dolayı mutluluğunu dile getiren Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı Mali İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü, Avrupa Birliği yolculuğunda sivil toplum kuruluşlarının ve diyalogların gelişimi konusunda bayraktarlığı üstlendiklerini söyledi. AB Başkanlığı olarak ilişkileri geliştirmek için çalışmalara devam ettikleri vurgulayan Özcan, “2021-2027 yılında sivil toplum AB bütçesi için müzakerelerimiz devam ediyor. Kaynak ortaya çıktıktan sonra çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Türkiye’nin AB’nin diğer enstrümanlarının içinde olması projelerimizin devam etmesi gerekiyor. Teknik anlamda AB ile daha çok müzakere edeceğiz. Türkiye’nin sınır ötesi için çalışıyoruz ve Bulgaristan, Azerbaycan, Gürcistan, Ukrayna gibi ülkelerle diyalog söz konusu. 2021-2027 yılları arasında Akdeniz bölgesindeki illerimizin yararlanabileceği ülkeler arası diyalogu güçlendirmek için programların içinde yer almak için gayret ediyoruz. Bu, Türkiye’nin uluslararası alanda aktör olması için önemli” dedi.

“Sivil toplumun hayati bir önemi var”

Devletler için diplomasinin ne kadar önemli olduğunu son günlerde daha iyi anladıklarını ifade eden İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Emre Gönen, sivil toplum kuruluşlarının katılımcı toplumlarda çok önemli işlev yerine getirdiklerini söyledi. Türkiye’de sivil toplum örgütlerinin son dönemde detaylanması ve çeşitlenmesinin sevindirici olduğunu ifade eden Gönen, “AB’nin en başından beri sivil toplum örgütlenmesinin güçlendirilmesi konusunda desteği oldu. Türkiye en başından beri kaynak sıkıntısı çekmiştir. Sivil toplum örgütlenmesi yaşamsal hale geldi. AB, Ortak aklı harekete geçirecek düzlemde yönetişimin desteğini almak istiyor. Ortak aklı oluşturmak için bütün toplumu kapsayacak enformasyon kanalları açık tutacak bir sisteme ihtiyaç var. Bu sistemin oluşmasında da sivil toplumun hayati bir önemi var.” diye konuştu.

“Gümrük Birliği’nin modernize edilmesi lazım”

Türkiye’nin rotasının AB’den ayrılmaması gerektiğini dile getiren Dünya Gazetesi Genel Koordinatörü ve Yazarı Vahap Munyar, Gümrük Birliği Anlaşması olmasaydı otomotiv sektörünün bugünkü seviyesine asla ulaşamayacağını vurguladı. Gümrü Birliği sayesinde Avrupa’nın önemli markalarının Türkiye’yi üretim merkezi haline getirdiğini belirten Munyar, “2004 yılında Avrupa Birliği müzakerelerin başlamasının ardından Türkiye’ye yabancı yatırımı artmaya başladı. Türkiye’ye doğrudan giren yabancı sermaye büyük katkı yaptı. Türkiye’de kişi başına düşen milli gelirin 10 bin dolara yükselmesi AB çıtasının Türk ekonomisini tetiklemesi sayesinde oldu. Türkiye’nin son yıllarda izlediği yanlış politikalarla AB rotasından çıktık ve güveni kaybetmemize neden oldu. 2018 yılında kur dalgalanmasıyla başlayan ve korona ile devam ekonomik sıkıntılar belirginleşti. Türkiye’nin tekrar ekonomik göstergeleri yukarı çıkarması AB ile ilişkilerini geliştirmesiyle mümkün. AB, Türkiye için daha kalıcı bir basamaktır. AB rotasına dönüş başta hukuk olmak üzere uygulamaların yapılması gerekiyor. Türkiye’nin ekonomideki bir numaralı sorunu güvendir. Güven kaybı ister istemez riski yukarıya taşıyor. Hedefimiz tam üyelik olmalı ama imtiyazlı ortaklığı kabul etmenin tam zamanı. Gümrük Birliğini modernize edersek ekonomimizi toparlamak mümkün” dedi