İzmir Büyükşehir Belediyesi kentin su soruna çözüm üretmek adına yeni bir projeye hazırlanıyor. Büyükşehir Belediyesi’nin mayıs ayı İZSU Genel Kurulu'nda 2020 Yılı Faaliyet Raporu’nda gündeme gelen konuya göre; kentin su sıkıntısı yaşamaması için deniz suyunu arıtılarak içme suyuna dönüştürülecek. Deniz suyu arıtma tesisi ilk olarak Çeşme Kara Abdullah Burnu bölgesinde yapılacak. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, denizden su arıtmanın yüksek maliyetlere yol açacağını ve etkili bir çözüm olmayacağını belirterek yeraltı barajları önerisinde bulundu. “Bizde su sorunu yok, su yönetimi sorunu var” diyerek sözlerine başlayan Yaşar, “Deniz suyunu arıtıp içme suyu yapmanın ne anlamı ne de gereği var. Eldeki suyu kullanın zaten yeter. Ayrıca deniz suyunu arıtıp içme suyu elde etmek çok büyük paralar demektir. Herhalde bunu bilmiyorlar… Dünyada Arap ülkeleri evet, bu yönetimi kullanıyor ama bunu sadece kullanma suyu ya da tarım sulamada kullanıyorlar. Genellikle bu su alınıp gübrelerle birleştirip tarımda kullanılıyor. Deniz suyunu alıp içme suyu yapmaya hele de Anadolu gibi bir yerde bu yöntemi seçmeye hiç gerek yok” dedi.

‘BARAJLARA BASALIM’

2020’den itibaren ciddi bir kurak döneme giriş yapıldığının altını çizerek açıklamalarını sürdüren Prof. Dr. Yaşar, “Bu dönemde yapılması gereken şey bir an önce kanalizasyon ve yağmur sularının ayrılması ve bunların yeniden barajlara basılmasıdır. 20 yıldır bu kuraklığın altından ancak bu yöntemle gelinebileceğini söylüyoruz. 2008 yılında çok enteresan bir şey oldu. Ankara’da bir toplantı vardı, ben de davetliler arasındaydım. Açılış konuşmasını Ankara Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Melih Gökçek yaptı ve İzmir’in sularının arsenikli olduğunu öne sürdü. O dönemde de ciddi bir kuraklık yaşanıyordu. Ankara’dan gelindikten sonra İzmir’de arsenik arıtma tesisi yapılması için ihaleye çıkıldığını öğrendik. Buna gerek olmadığını söyledik ama birkaç ay içinde bu tesisi yaptılar. 10 yıl sonra bu tesisler atıl duruma geçti ve biz bu kadar parayı boşuna vermiş olduk. Biz asıl suyu dikkatli kullanırsak bu çalışmalara gerek kalmaz. Yağmur sularını barajlara tekrar basalım. Kurak dönemlerde yüzde 15 ila 20 oranında eksik yağmur yağar. ‘Kurak dönem’ denildiğinde insanların aklına sanki hiç yağmur yağmayacak gibi düşünülüyor. Ancak bu yüzde 15 ila 20 oranında eksik yağması bile bizim için sıkıntılar doğuruyor” diye konuştu.

‘YÖNTEMLER DEĞİŞMELİ’

Kuraklıkla baş etmenin birkaç yolu olduğunu ve öncelikle tarımda yeni yöntemlerin tercih edilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Yaşar, şu ifadeleri kullandı: “Barajlardan kapalı borularla suları getirip damlama yöntemiyle sulama yapacağız. Böylece sudan yüzde 65’lik bir oranda tasarruf edebiliriz. Ayrıca artık tarım ürün desenlerini devletin belirlemesi lazım. Artık nüfusumuz çok fazla, 85 milyona dayandık. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre her 45 yılda bir dünya nüfusu yüzde 100 artmakta ve bu nüfusun yüzde 70’den fazlası da denize en fazla 200 kilometre mesafede yaşamaktadır. Ayrıca artan bu nüfusun gıda ihtiyacını karşılayabilmek için her geçen yıl tarım alanları da artmaktadır. Örneğin ülkemizde 1960’lı yılların başında 1,3 milyon hektar olan sulanabilir tarım alanı günümüzde 5 milyon hektarı geçmiştir. Devlet hesap yapacak, kaç ton soğan, kaç ton patates, kaç ton mısır ekileceğini belirleyecek tarım da bu doğrultuda yapılacak. Yerel yönetimler şehirdeki su için de ilk önce yağmur sularını ayırma yöntemlerini geliştirecek. Evet, bu suların hepsini basamazsınız ama 5’te 1’ini bassanız bile yeter. Tahtalı Barajı doluyken ki şu anda yüzde 60 ila 70’lerde, bu suyu Tahtalı’dan kullanın ve kuyuları rahat bırakın. Tahtalı Barajı’ndaki su zaten buharlaşan bir su. Yağmurun bir de iki kat buharlaşması vardır. İzmir’e yılda ortalama 710 kilogram yağmur yağıyor ama bin 100 kilogram gibi su buharlaşıyor. Bu yüzden mümkün olduğunca Tahtalı Barajı’nı kullanmak akıllı bir yöntem olacaktır.”

‘BUNA SU DAYANMAZ’

Küçük göletler yapılarak yeraltı sularının zenginleşmesinin de sağlanabileceğini sözlerine ekleyerek konuşmasına devam eden Yaşar, “Şu anda Küçük Menderes’te yeraltına giden su, yıllık 750 milyon metreküp ancak yıllık 1 milyar 150 milyon metreküp. Buna su dayanmaz. Şu anda Gediz Havzası’nda kuyu açmak yasak ama tabi bunlar çok geç kalınan kararlar. İşte, bu yüzden su sorunu değil su yönetimi sorunu olduğunu söylüyoruz. Nüfusumuz arttı, su kullanım alışkanlıklarımız değişti, sanayileşme de yükseldi… Zaten termik santraller tamamen suyla çalışıyor. Yani su kullanılan faktörler gerçekten çok ama çok fazla. Ancak hiçbir zaman deniz suyundan içme suyu yapılması söz konusu dahi olamaz. Deniz suyundan içme suyu yapmak da ne demek. Kimse hayal dünyasında yaşamasın, maceraya gerek yok” dedi.

‘BİLİM DİNLENMELİ’

“Yağmur yağıyor. Bu sular akıp denize gidiyor. Alıp onu çevirin” diye konuşan Prof. Dr. Yaşar, bunun çok daha ucuz bir yöntem olacağını söyledi. Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı açısından İzmir’in diğer illere göre bir hayli geride olduğunu da savunan Yaşar, “O yüzden bizim suları dikkatli kullanmamız, daha akılcı yöntemler seçmemiz gerekiyor. Biz mümkün olan her yere yeraltı barajlarının yapılmasını öneriyoruz. Şehirlerde 6’ncı yüzyıldan beri sarnıçlar yapılıyor. Jeoloji mühendisleri oturup nerelere yeraltı barajları yapılabileceğini araştırmalılar. Çünkü her yere yeraltı barajı da yapamazsın, bu her yeri kazmakla mümkün değil, yeraltının yapısı gereği suyu tutan alanlar vardır. Böylece ne olur, buharlaşmadan kazanırsın. Tahtalı Barajı ciddi bir kuraklıkla 4 ila 5 ay içinde sıfırlanır. Yerel yönetimlerin önce bunu planlaması ve bilimin gerçeklerini dinlemesi lazım. Deniz suyunu rahat bırakın, yeraltı barajlarını açın” açıklamalarında bulundu. Yağmur Gülü / Özel Haber