Yaşanan afetin ardından diğer bir riskin de gıda zehirlenmeleri olabileceğini söyleyen TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı İ.Uğur Toprak, “Öncelikle yaşanan afet sonrası oluşturulacak beslenme alanı barınma için kurulacak çadır ve toplanma alanıyla eş zamanlı olarak kurulmalıdır. Yemek üretim ve/veya dağıtım noktaları tuvalet, duş gibi noktalardan uzakta planlanmalıdır. Ayrıca, ihtiyaç sahipleri dışında ulaşılmasının önüne geçilmesi için çadır ve toplanma alanları giriş kapılarından da uzak bir noktada planlanmalıdır. Üretim sadece mobil/sahra mutfaklarda yapılmalı ya da merkez mutfaklarda üretilip alana uygun taşıma koşulları ile getirilmeli ve üretimler gıda mühendisleri denetiminde yapılmalıdır "dedi.

‘İHTİYACA GÖRE’

Yemek dağıtım noktalarının büyük risk taşıdığına değinen Toprak, " Yeterli sayıda masa ve sandalye kurulumu yapılarak yemeklerin sadece burada ve güvenli bir şekilde yenmesi sağlanmalı. Çadırlarda ya da uygun olmayan yerlerde yenmesinin önüne geçilmelidir. İhtiyaç sahiplerinin saklama kabı, ve benzerleri ile çadırlara yemek götürmelerine izin verilmemeli. Yemek servis alanlarına gelip yemek yiyecek durumda olmayan ihtiyaç sahipleri için (engelli, yaşlı, hasta, vs.) görevlilerin kontrollü olarak yemek götürmeleri sağlanmalıdır. Alanda yemek dağıtım noktaları ihtiyaç sahibi kişi sayısına göre oluşturulmalı ve dağıtımlar sadece bu alanda yapılmalıdır. Yemek üretimi ve dağıtımında görevli personellerin kişisel koruyucu donanımları (maske, bone, kolluk, vb.) kullanması sağlanmalı ve dağıtımlar sıcak ve soğuk tutma üniteleri (benmariler ya da portatif chafing dishler ile) ile yapılmalıdır" ifadelerini kullandı.

‘UYGUN ALAN’

Ayrıca, soğuk zincirle saklanması gereken ürünler için ayrıca dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen Toprak, "Ayran, sütlü tatlı, soğuk sandviç portatif soğuk dolaplar temin edilmelidir. Başta bebek, çocuk ve yaşlılar olmak üzere özel beslenme gereksini olan ihtiyaç sahipleri (çölyak, diyabet, gıda alerjisi, gıda intoleransı, PKU, vb.) tespit edilerek uygun şekilde beslenmeleri sağlanmalı, yemek dağıtım noktalarına alerjen uyarı tabelaları asılmalıdır. Yemeklerin yenmesi için gıdaya uygun, tek kullanımlık servis ekipmanları (köpük tabldot, tabak, çatal kaşık, vb.) kullanılmalı, ekmek ve su tek kullanımlık ambalajlarda sağlanmalı, bu ürünler direkt güneş ışığına maruz bırakılmayacak şekilde depolanmalı ve dağıtılmalıdır. Yemek dağıtımı ve tüketimi sebebiyle çıkacak atıklar için uygun atık alanları oluşturulmalı, alanda oluşabilecek herhangi bir gıda ve su güvenliği riskine sebebiyet vermeyecek şekilde ve sıklıkta toplanıp bertaraf edilmelidir" ifadelerini kullandı.

‘EKİP KURULSUN’

Yerel yönetimler tarafından koordinasyon ekipleri oluşturulması gerektiğini söyleyen Toprak, “Mobil/sahra mutfak ya da merkez mutfak dışında yemek hizmeti sağlamak isteyen bireysel ya da kurumsal destekçilerin, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından ilgili meslek odaları temsilcilerinden oluşturulacak koordinasyon ekiplerinin belirteceği şartları sağlamadan herhangi bir hizmet vermelerine imkan verilmemelidir. Tüm ürünler için STT ve TETT kontrolü yapılmalı, uygun olmayan ürünler ile açık, dökme, tekrar paketlenmiş ürünler kabul edilmemelidir. Soğuk zincirle saklanıp dağıtılması gereken ürünler için uygun depolama koşulları (+4°C ve/veya -18°C) sağlanmalı, olası ihtiyaç fazlası ürünler tasnif edilerek uygun şartlarda depolanmalıdır. Ürünler direkt zemine temas ettirilmemeli, palet, vb. üzerine konmalı ve hiçbir ürün direkt güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır” açıklamalarında bulundu.

‘HALK SAĞLIĞI’

Çadır alanlarında gerekli önlemler alınmadığı için olası bir risk taşındığını söyleyen Toprak, önlem alınmazsa halk sağlığı problemi haline geleceğini belirtti. Toprak, “Ne yazık ki ilk günden bu yana çadır ve toplanma alanları deyim yerinde ise bir panayır yeri gibi ve gıda güvenliğine dair ciddi sorunlar barındırıyor. Gerekli gıda ve su güvenliği şartları sağlanmadığı takdirde, depremin yaraları henüz sarılmaya çalışılırken olası bir gıda zehirlenmesi vakası sonucu can kaybı yaşanabilir. Can kaybı yaşanmasa da, gıda zehirlenmesinin önemli belirtilerinden olan ishal ve kusma görülmesi bile, teknik altyapının eksik olduğu seyyar duş ve tuvalet imkânları dolayısıyla salgına sebebiyet verebilir. Bu durum çok önemli bir halk sağlığı sorunu doğurabilir. Bu gibi durumlara maruz kalmamak için gerekli önlemler en başta alınmalıdır. Sağlıklı, güvenilir gıda ve temiz suya erişimin her koşulda bir insan hakkı olduğu ve kamunun da bunu sağlamakla mükellef olduğu unutulmamalıdır. Doğal afetten sağ kurtulmuş insanlar, afet alanlarında çalışan arama kurtarma ekipleri ve sahada çalışan gönüllüler gıda güvenliği kaynaklı bir riske maruz bırakılmamalıdır” diye konuştu. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber