Türkiye’de ilk hastaya korona virüs teşhisi konan tarih olan 10 Mart’tan bu yana tüm ülke salgına karşı çeşitli önlemler geliştiriyor. Bu önlemler kapsamında hayatımızda daha önce çok da yeri olmayan ilaçla dezenfeksiyon bugün her yerde. Vatandaşlar araçlarını, evlerini ilaçlatıyor, belediyeler sokakları dezenfekte ediyor, Pazar yerleri gibi alanlara dezenfeksiyon kabinleri konuyor. Peki bu süreçler virüsle mücadelede etkin bir sonuç veriyor mu? Dezenfeksiyon Antisepsi Sterilizasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. Duygu Perçin, uygulamaların birçoğunun salgınla mücadele kapsamında doğru olmadığını belirtirken insan sağlığını tehdit edebilecek durumlarda ortaya çıkarabileceğini vurguladı.

‘ENFEKSİYONLAR DOĞURABİLİR'

Virüs sürecinin başından beri astronot gibi giyinmiş bir takım personelin otelleri, otobüsleri, istasyonları, caddeleri, camileri vb. ile halka açık yerlerin spreyleme yoluyla dezenfekte edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Perçin, “Bu amaçla çoğunlukla çamaşır suyu ya da çamaşır suyu ile karıştırılmış diğer bazı ürünlerin kullanıldığı iddia edilmekle birlikte gerçekte hangi ürünlerin hangi konsantrasyonda kullanıldığını kesin olarak bilmiyoruz. Her ne kullanılırsa kullanılsın dezenfeksiyonu yapan personelin ve halkın toksik ürünlerle doğrudan temas edebileceği gerçeği göz önünde tutulmalı. Böcek ilaçlaması gibi spreyleme şekilde uygulanan dezenfeksiyonun faydasına inanmıyoruz, çünkü: her şeyden önce dezenfeksiyon devamlılık arz eder. Bir yüzeyin bir kere dezenfekte edilmesiyle sonsuz bir temizlik sağlanmıyor. Dezenfeksiyondan hemen sonra yüzeyler hızla tekrar kirlenerek, mikroplara alan oluyor. Bu yöntemde yine tüm yüzeyler aynı düzeyde ve sürede dezenfektana maruz kalmıyor hatta bazı yüzeylere madde hiç temas etmiyor. Bu alanların su ve deterjanla sık sık silinerek temizlenmesi bu virüsün uzaklaştırılması için yeterli. Bu nedenle caddelerin, koridorların spreyleme yoluyla dezenfeksiyonunun hiçbir anlamı yok. Gereksiz yere bu kadar çok dezenfektan kullanılması hem çevre hem de halk sağlığı açısından sakınca yaratıyor. Antibiyotiklere ve dezenfektanlara dirençli mikroorganizmaların seçilmesine ve dolayısıyla bu mikroorganizmalarla gelişebilecek tedavisi zor enfeksiyonların ortaya çıkmasına yol açabilir bu durum” dedi.

SOLUNUM SIKINTISI

Oteller, alışveriş merkezleri, okullar, bankalar ve benzeri halka açık alanlarda bulunan tuvalet, musluk, kapı kolları, kapı zilleri, oyun alanları, merdiven trabzanları ve toplu taşıma araçlarındaki tutacakların su ve deterjanla sık sık temizlenmesinin yeterli olduğunu belirten Prof. Dr. Duygu Perçin, “Ancak bu yüzeylerde hızla yeniden kirlenme meydana geldiği, bu yüzeylere temas sonrası el hijyeni sağlanması gerektiği ve el hijyeni sağlanmadan ağza, göze ve yüze dokunulması durumunda korona virüs de dahil pek çok enfeksiyon etkeninin bulaşabileceği asla unutulmamalı. Sokaklar ve caddelerde tankerlerle etrafa yoğun şekilde dezenfektan püskürtmek de yine aynı şekilde gereksiz ve tehlikeli. Çünkü yüksek konsantrasyonda dezenfektan solunması astım bulgularını tetikleyebilir, gözlerde yanma, baş ağrısı ve solunum sıkıntısına yol açabilir. Sokakların ve caddelerin de bildiğimiz anlamda temizlenmesi yeterli” ifadelerini kullandı.

‘KABİNLER YARARSIZ’

Halka açık alanlarda bir diğer sorgulanması gereken uygulamanın ise dezenfeksiyon kabinleri yoluyla insanlara uygulanan dezenfeksiyon olduğunun altını çizen Perçin, insanlara doğrudan uygulanan bu yöntemin insan sağlığı açısından risk yarattığını aktardı. Yöntemde virüslerin öldürülmesi ve örneğin pazarlara temiz şekilde insanların alınması amaçlansa da bunun mümkün olmadığını belirten Başkan Perçin, “İnsanların varsa belki kıyafetlerinde kazara bulunan birkaç virüs yok edilebilir belki. Ancak virüs daha çok öksürükle, hapşırmayla, konuşma sırasında ortaya çıkan damlacıklarla yayılıyor. Bu yöntemle bunun engellenmesi söz konusu dahi olamaz. Hasta kişiden yine aynı şekilde başkalarına virüs bulaşacaktır. Ayrıca bu yöntem nedeniyle insanlar tehlike taşımadığını düşünerek sahte ve tehlikeli bir güven duyuyor. Virüse karşı kendini daha az koruyor” diye konuştu.

‘TOKSİK ETKİ YARATIR’

Başkan Duygu Perçin, insanlar üzerinde kullanılan el antiseptikleri de dahil tüm kimyasalların Biyosidal Ürünler Yönetmeliği’ne göre ruhsatlandırıldığını belirterek “Bu ürünlerin önce insan, hayvan ve çevre sağlığı ile ilgili riskleri değerlendirebilecek şekilde üretimi sağlanır. Bu dezenfeksiyon kabinlerinde hangi ürünlerin kullanıldığını veya biyosidal ruhsatlandırmasına haiz olup olmadığını bilmiyoruz ancak eğer ozon, hidrojen peroksit vb. dezenfektanlar kullanılıyorsa bunların yüksek oranda konsantrasyonda solunması halinde insan sağlığına son derece toksik etki yaratabileceğini biliyoruz. Dernek olarak biz, en basit ve en yararlı önlemlerin el hijyeni, iki metre sosyal mesafenin korunması, maske takılması, şüpheli kişilerin karantinası ve hasta kişilerin izolasyonu olduğuna inanıyoruz. Salık Bakanlığı’nın bu süreçte belirlediği 14 temel kurala uyumasını önemsiyoruz” şeklinde konuştu. Utkucan Akkaş / Özel Haber