Didar DEMİRCİ/EGE TELGRAF- Nisan ve mayıs ayları geldiğinde Ege ve Akdeniz’i, tüm şifası ve lezzetiyle enginar heyecanı sarar. Şekilden şekile giren enginar, sofraların baş tacı olur, yiyenler tadına doyamaz. Zeytinyağıyla bir araya gelerek Ege ve Akdeniz bölgelerinin şifayla buluşmasını sağlayan bu bitkinin yabanisinin de 40 yıl hatırı var. Diyeceksiniz ki, “40 yıl hatırı” olan Türk kahvesi değil miydi? İşte enginarın yabanisi kenger de Toros Dağları’nın eteklerinde tüm zahmeti ve şifasıyla toplandıktan sonra tıpkı kahve çekirdeği gibi öğütülerek dost sohbetlerinin yanında eşlik ediyor. Söylenene göre, Osmanlı döneminde halk, Türk kahvesinden önce kenger kahvesi tüketiyormuş ve bugüne kadar neredeyse unutulmaya yüz tutmuş olan bu lezzet, emekli albay Hasan Kahraman’ın girişimiyle yeniden hayat buldu. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen 10. Uluslararası Urla Enginar Festivali’ne İzmirli arkadaşlarının “Kenger de enginarın yabanisi, gel burada tanıt” demesiyle katılan Kahraman, kahvenin toplanışından, tüketimine kadar tüm detayları paylaştı.
ZAHMETLİ BİR SÜREÇ
Kenger kahvesini üretmenin oldukça zahmetli olduğunu aktaran Kahraman, “Silifke'nin Toros eteklerinde, 600 metre rakım hattının üstündeki doğada bulunan kenger dikenlerinden üretilir. Kafeinsiz bir kahve olan kenger kahvesinin sunumu Türk kahvesi gibidir. Ancak suyuna yüzde 30 süt konulması içimini daha da hafifletir ve damakta kremamsı bir tat bırakır. Yabani enginar olan kenger (deve dikeni olarak da bilinir) dikenleri, olgunlaştığı yaz aylarında toplanarak elenir. Elenen kenger otu tohumları odun ateşinde hiçbir katkı maddesi eklenmeden kahve kıvamında kavrulur. Kavrulan tohumlar taş dibeklerde elle dövülür ve ince eleklerde elenerek zar ve kabuk bölümü (geçmişte çayı demlenerek tüketildiği de bilinmektedir) ayrılır. İçine yüzde 10 külde tandır kavurması yapılarak un haline getirilen yeşil nohut kurusu eklenir. Ve tüketime sunulmak üzere kahve için özel üretilen çift katlı kraft kese kağıtlarında hava almayacak şekilde korunur” dedi.
‘ENGİNARDAN FAYDALI’
Kengerin enginardan daha yararlı olduğunu öne süren Kahraman, bitkinin faydalarını şu şekilde sıraladı: Tansiyonu düzenler, şekeri dengeler, diş sağlığını güçlendirir, hücreleri yeniler, toksinleri vücuttan atar, taş düşmesini kolaylaştırır, hazmı kolaylaştırır, vücudu dinlendirir, baş ağrısını azaltır, yüz kaslarını güçlendirir, kulak zarı sorunlarına iyi gelir. Özellikle karaciğer yağlanması, karaciğer iltihabı, mide rahatsızlıklarına, diş eti çekilmelerine, tiroid rahatsızlıklarına iyi geldiği uzmanlarca ifade edilmektedir. Trombositlerin küçülmesine ve dolayısıyla zayıflamaya da yardımcı olduğu söylenmektedir.
‘İTHAL KAHVEYE RAKİP’
Yerli ve milli bir kahve olması sebebiyle yeterli yatırım ve desteği gördüğünde ithal kahve tüketiminin önüne geçeceğini aktaran Kahraman, “Yerli ve milli bir içecek olan unutulmaya yüz tutan kenger kahvesinin ve beraberinde oluşturduğu kültürünün tekrar hak ettiği yeri bulması için Silifke Market'in yetkili bayisi olan Göksu Baharat'ın sahibi arkeolog Nazmi Söylemez'in büyük çabaları bulunmaktadır. Kendine has mis gibi kokusu, yumuşak içimi ve enfes rahiyasıyla doğal ve sağlıklı kafeinsiz bir kahve olan kenger kahvesini deneyince vazgeçemeyeceksiniz. Kafein olmadığı için tercih etmeyebilirler ama yerli ve milli bir kahve olduğu için dövizimiz içeride kalır. Biz bunu ilk çıktığında iki üç katına satıyorduk ama şimdi daha çok kitleye ulaşmak için 250 gramını 139 liraya satıyoruz. Türk kahvesiyle başa baş geldi. Tanıtım olursa insanlar talep ederse fiyatını daha da kırabiliriz. Kenger kahvesini Türkiye’nin her yerine gönderiyoruz. Silifke’nin değerlerinden bu kahveyi ben şahsen tüketiyordum. Bu yerel lezzeti Türkiye’ye yaymak için bu işe girdik. Ama işte yeterli seviyede değiliz. Yerel yönetimlerden bu konuda destek almaya çalışıyoruz. Yeterli desteği görürse kenger kahvesi, enginardan çok daha fazla katma değerli bir ürün” açıklamasını yaptı.
