Güçlü ekonomiler, sağlık ve iletişim alanındaki teknolojik yenilikler ve yapay zekâ çağı diyerek kendi kendimizi göklere çıkardığımız bir dönemde bir virüs adeta her şeyi kontrol eden bir güç olarak gezegenimizi ele geçirdi. Başta eğlence, ulaşım, turizm sektörü olmak üzere tüm sektörler art arda zor duruma girerken insanlar evlerine kapandı, üretim yavaşladı, sadece sağlık ve gıda sektörleri ön plana çıktı. Trilyon dolarlık dev şirketler korona virüs (Kovid-19) sürecinde birer birer zarar etmeye, yatırımlarını ertelemeye ve işten eleman çıkarmaya başladı. İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, kamu ya da özel kurumların böyle bir duruma karşı hazırlıklı olmadığının altını çizerek salgın sürecinde kimin ne kadar yerinde, zamanında ve doğru hamle yaptığını görebilmek için 2021 yılını beklemek gerektiğini aktardı. Tüm fiyatlama dinamiklerinin değiştiği, üretim ile tüketimin farklılaştığı, kimi ürünlerde ve sektörlerde durma noktasına gelindiği bu süreçte eskiye dönüş kısmen olacak diyen Prof. Dr. Küçüközmen, “Trilyon dolara yaklaşan büyüklükteki şirketler zarar ediyor. Wirecard skandalı bazı ülkeleri ve saygın olarak bilinen kurumları skandalla olan bağlantıları nedeniyle epey sıkıntıya sokacak. Havayolu şirketlerinin neredeyse tamamı teknik olarak temerrüt hatta iflas halinde. Airbnb, Uber gibi şirketler büyük sıkıntıda. Tedarik zincirleri bir yandan sıkıntıda olmasına rağmen diğer yanda her gün yeni bir çözüm, yeni bir çare üretmeye çalışılıyor” dedi.

YA İŞLER BOZULURSA…

Şu sıralar tüm şirketlerin temel sorununun paraya erişim olduğunu kaydeden Coşkun Küçüközmen, “İşler iyi giderken büyüyen ve borçlanan şirketler zamanında “Ya işler planladığımız gibi gitmezse” sorusunu sormalı buna göre de plân yapmalıydı. Şimdi önlerinde iki seçenek var: Ya ayakta kalmak için küçülecek ve özkaynaklardan yiyecekler ya da bir şekilde daha da borçlanarak sorunlarını öteleyecekler. İş plânlarının, bütçenin gözden geçirilmesi, yeni pazarlara erişim, üretimde farklılaşmaya gitmek ve daha da önemlisi bu zor günlerde eğitim ile danışmanlık hizmeti almaya devam etmek rasyonel çözümler arasında. Zira bir firma ancak çalışanı kadar değerli, akıllı ve yenilikçidir. Şirketler kendilerini düze çıkaracak sihirli formül ararken kaybettikleri zamanı ve ellerinden kaçırdıkları nitelikli elemanları telafi edemeyeceklerinin farkında olmalılar. Bunun için rakiplerin birbirine bakışını ve çalışanların şirkete bakışını anlamak önemli” ifadelerini kullandı.

DEVLET DESTEĞİ

Bu süreçte devletlere ve finansla ilgilenen kurumlarının öne çıkmak zorunda olduğunu ifade eden İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Küçüközmen, “Acil durumlar için müdahale fonu uygulaması önemli. Bugün birçok ülkenin ‘Varlık Fonu’ ya da benzeri adlar altında argo deyimiyle ‘zula fonları’ var. Bu fonlar gelecek nesli garanti altına almak ve mevcut kaynaklar tükenirse farklı bir ekonomik yapı inşa etmek için oluşturulan fonlar. Salgın ile birlikte bu fonların bir kısım yatırımları da zarar yazdı. Ancak şuna da dikkat etmeliyiz ki, harcamaları minimuma indirerek tamamen tasarrufa yönelmek krizi derinleştirir. Devletin yetemediği noktada şirketler ve hane halkları birbirine yardım etmelidir. Gözlerin ABD Merkez Bankası FED, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nda olması anlamlıdır. Dünya Sağlık Örgütünün yetkinliği tartışılırken Trump sonrası dönemde BM, NATO ve diğer uluslararası kurum ve kuruluşların da geleceği belirsiz ve tartışılır hale gelmiştir. Ülkelerin kendi içine kapanma eğilim ve davranışları belirginleşirken e-ticaret ile online toplantı, webinar ve konferans sistemleri, sağlık ürünleri üreten şirketler kârlarına kâr katıyorlar. Kriz, içinde risk ile fırsatı birlikte barındıran bir süreçtir ve iyi okunması gerekir” diye konuştu. Utkucan Akkaş / Özel Haber