212 Sayılı Basın İş Kanunu, medya çalışanlarının yazılı iş sözleşmesine sahip olması, bu sözleşmede yapacağı işin türünün, ücretinin yer alması başta olmak üzere çeşitli sosyal ve siyasal hakları barındırması nedeniyle tüm çalışanlar için büyük önem taşıyor. Bunun yanı sıra yasanın kabul edilmesinin 10 Ocak’ta bayram olarak kutlanması ve kökeninin ‘Dokuz patron olayı” olarak anılan olaya da dayanması nedeniyle tüm gazeteciler için ayrıca özel bir yeri bulunuyor. Son yıllarda tüm meslek dinamikleri tarafından giderek vasıfsızlaştırıldığı iddia edilen yasayla ilgili geçtiğimiz günlerde yeni bir düzenleme yapıldı. Buna göre yasada yer alan ‘Ödenmeyen ücretlerin günlük yüzde beş fazlasıyla tahsil edilir’ maddesi ortadan kalktı. Anayasa Mahkemesi’nce alınan bu karar, söz konusu maddenin diğer çalışanlara göre gazetecilere bariz ayrıcalık tanıdığı gerekçesine dayandırıldı. Yasa, iş tanımı nedeniyle gazetecinin ücretlerini işverenin etkisinden arındırmak amacıyla garanti altına alınması gerektiğini öngörürken bu çelişkili karar soru işareti yaratıyor.

‘VASIFSIZ HALE GELİYOR’

Gazeteci ve CHP Milletvekili Atila Sertel çalışanların toplu iş sözleşmesi başta olmak üzere çeşitli haklarıyla korunduğunu hatırlatarak süreç içerisinde gazetecilerin sendikal haklarının birer ikişer ellerinden alındığını belirtti. Gazeteci yüz kızartıcı bir hadiseye karışmadığı takdir de işinden olmuyordu diyen Sertel “Bunlar zaten elden gitmiş ancak 212 sayılı yasadan kalan bir takım hakları vardı. Gazeteciyi işten atmaları halinde onların sendikalı olmasa da yasaya bağlı olarak gecikme faiz ödeme noktasında yüzde beş bir yasa maddesi vardı. Ama Anayasa mahkemesi 5’ kişiye karşı 4 ile reddedince gazetecilerin artık inşaat işçisinden ya da kahvede çalışan garsondan farkı kalmıyor. Statü olarak gazetecilik mesleği korunmuyor ve vasıfsız hale geliyor” dedi.

‘HAKLARIMIZ YOK EDİLDİ’

Gazetecilerin alacaklarını almakta zorluklar yaşadığını hatırlatan Sertel, yasaların çalışandan yana olmadığını vurgulayarak, “Çok sayıda patronu batan veya kapanan gazete var. Bu gibi durumlarda sendikalı olmasına rağmen birçok gazetecinin alacakları kaybolabiliyor. Geçmişte bir ‘Günaydın’ hadisesi yaşandı örneğin. Asil Nadir ‘Ben battım, ödeyemiyorum’ dedi. Ve arkadaşlarımızın çok büyük bölümünün tazminatları içeride kaldı. Zaten bu yasaları çıkaranlar çalışanlardan yana hiçbir zaman olmadı ve olmayacak. Bugün tek adam, çalışanların hakkını ve hukukunu koruyan bu yapıyı dağıtmış vaziyette. Anayasa Mahkemesi bir umut olarak görünüyor ama umut olmaktan çıkmış. Yargının ne hale geldiğini görüyoruz. Verdikleri karar nedeniyle hakimler hakkında dava açan ve onları soruşturmaya uğratan, bir hakimin aldığı kararı başka hakimlere bozduran, suçlayan ve suçlatan bir anlayış hakim. Anayasa Mahkemesi de ne yazık ki tek adamdan etkileniyor ve hukuka aykırı kararlar alabiliyor. Basın İş Kanunu’nda yapılan bu düzenlemeyle de gazetecilerin haklarını tamamen yok etmişlerdir. Bizler bu konunu takipçisi olacak ve parlamento başta olmak üzere tüm platformlarda gündeme getireceğiz. Bu yeni bir yasa çıkarılarak düzelebilecek bir hadise. Ancak bu yasayı da bu iktidarın çıkarmayacağı çok açık bir gerçek olarak önümüzde duruyor. İlerisi içinde vaat edilebilir bir durum olarak çıkıyor karşımıza” açıklamalarında bulundu.

‘ÖDEMEYEN PATRONA NE OLACAK?’

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şubesi Başkanı Halil İbrahim Hüner de Anayasa Mahkemesi’nin, bu kararla ‘Basın İş Kanunu’nu yok saydığını’ söyledi. Hüner, Basın İş Kanunu’nun ’’Gazetecilere kıyak yapmak değil halkın haber alma hakkını korumak için’’ düzenlendiğini belirtti ve sözlerine şöyle devam etti; “Anayasa Mahkemesi 2008 yılında da aynı konuyu değerlendirdi ve ‘Basın özgürlüğüne vurgu yaparak’ basın çalışanlarının ödenmeyen ücretleri konusunda korumaya yönelik düzenlemelerin Anayasaya aykırı bir yönü bulunmadığını söyledi. Bu yüzden de bu itirazın reddine karar verdi. Bu karar 12’ye 4 karşı oy ile oluşturulmuştu. Karşı oy bildiren Anayasa Mahkemesi üyelerinin de değindiği gibi 2008 tarihli AYM kararı henüz güncelliğini korurken, verilen bu iptal kararı kanunun düzenleme amacından, basın özgürlüğünden uzaklaşılması anlamına gelmektedir. Basın Kanunu; gazeteci maaşını peşin alsın ki kalemini özgürce kullanabilsin, halk doğru habere ulaşabilsin temeliyle oluşturulmuştu. Anayasa Mahkemesi bu kararı ile halkın haber alma hakkına saldırmıştır. Dahası, çalışanının alacağını vermeyen patrona nasıl bir yaptırım uygulanacağı belli değil. Yetkililer, bu kararı verirken gazetecilerin ücretini ödemeyen patronlara vereceği cezayı da açıklamalıdır.”

‘GAZETECİNİN SIRTI SIVAZLANIYOR’

1961 yılında çıkartılan 212 sayılı Basın İş Kanunu’nun, yönetmelik ve toplu iş sözleşmesi ile zenginleştirildiğini belirten Hüner, “212 sayılın kanun 5953 sayılı Basın İş Kanunu’na dönüşürken basın emekçilerinin bütün haklarının bir bir elinden alındığı, çırılçıplak bırakıldığı bir döneme girdik. Artık gazetecileri koruyan bir kalkan kalmamıştır. 4857 Sayılı İş Kanunu’na bağlı bir işçi, bir ay çalışma sonunda ücretini alamaz ise haklı fesih hakkını kullanarak maaş ve kıdem tazminatını işverenden talep etme hakkına sahip. Basın İş Kanunu’na bağlı, basın işçisi olarak görülen gazeteciler ise üç-beş ay maaşları, ikramiyeleri, fazla mesaileri, ödenmez ise haklı fesih hakkına sahip değil. Kanun normal işçiyi korurken, özellik istediği için özel kanunla düzenlemesi yapılan basın işçisine ‘Sen farklısın ama hakkın yok’ deniyor. Yani sırtımız sıvazlanıyor. Basın Kanunu’nun acilen ele alınıp, yeni düzenlemeye gidilmesi gerekiyor. Bu konuda TGS çalışma başlatmıştır” diye konuştu.

İTİRAZ GEREKÇESİ

14 Şubat günü Resmi Gazete’de yayınlanan kararın Anayasa Mahkemesi’nce itiraz gerekçesi ise, ‘Basın çalışanlarına ücret ve fazla çalışma ücreti alacaklarının zamanında ödenmemesi halinde temerrüt şartı dahi aranmaksızın borcun günlük yüzde beş, yıllık yüzde 1.825 fazlasıyla ödenmesinin gerektiği, ayrıca bu zamlı ödemeye yıllık yüzde dokuz oranında yasal faizin uygulandığı, bu durumda basın mesleğinde çalışanların diğer çalışanlara göre yüz kat daha fazla ödeme alabildiği, çalışanlar açısından ücretin zamanında ödenmemesi durumunda uygulanacak zam ve faiz oranında yüz kat gibi bir fark oluşması nedeniyle diğer çalışanlara göre gazetecilere bariz bir ayrıcalığın tanındığı…’ oldu. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber